17. Bölüm "Bekleyiş"

335 16 2
                                    

Multi: Hakan

Hakan'ın ağzından: 

Ölüm iki hece. 

Belki iki saniye sonra son nefesimizi vereceğiz, belki de yıllar sürecek hayatın zorlu süreçleri. Nefes aldığımız sürede varız. Ve nefes aldığımız her saniyede belirsiz bir umutla yaşıyoruz. Ellerimi birbirine kenetleyip tekrar hastanenin mavi bekleme koltuğuna çöktüm. Tam tamına altı saattir ameliyathanenin kapısında sabırsızca bekliyordum. Ağır hasarlar içinde savaşan Eylül. Kazanacak mıydı? Onun bedenine saplanan camlar benimde yüreğime batıyormuş gibi hissediyordum. Zordu. Tarif edilmez bir sızı soluma batıyordu. Bu fazlasıyla garipti aslında. Eylül benim canımdan gibiydi. Babannemin sözleri kulaklarımda çınladı bir an.

"Senin alın yazın kimse, her nerede olursa olsun eğer canı yanarsa, seninde canın yanar."

Kaderim. Benim Küstah kızım. Acı dolu bir tebessüm dudaklarımda belirdi. Eğer biraz daha geç kalsaydım diye düşündüm bir an. Eylül olmadan ne yapardım? Psikopat bir kadının ellerinde ölümü bekleyen Eylül. O tam olarak böyleydi.

Eylül Günebakan. Lise yıllarımda umursamadığım saf kız. Çektiği şeyleri bilmeden yargıladım onu. Bunları da yeni öğrendim zaten. Annem eve uğradığım geçen salı akşamı beni yanına çağırmıştı. 

Eylül ile aslında şirket için değilde yaptıklarımın cezası olarak evlenmem gerektiğini söylemişti. O an şaşırıp kalmıştım sonra annemden bir bir dinledim olanları. Eylül'ün amcası Fatih Günebakan bir gün babam ve annemi yemeğe davet etmiş. O akşam onlara Eylül'ün şirkette ağladığını ve sebebine kadar her şeyi açıklamış. Annem Eylül'ü araştırmış ve beğenmiş. Sonrası ortaya bir yalan olan şirketin yıkılma meselesi çıkmış ki bu sonradan gerçeğe dönüştü. Aslında Atakan ile Eylül'ün evlenecek olduğunu duyduğumda gerçekten şaşırmıştım. Fatih amcayla söz akşamı eve gitmeden önce bara gittiğimiz gün konuşmuştuk. Atakan'ı nedense hiç sevmiyordum.Onlar evlense de kurtulsam diye düşünüyordum. Bencilceydi. Aslına bakılırsa söz akşamına kadarda bu teklifi kabul etmemiştim. Benim aptal kardeşim Atakan'ın kız kardeşine aşık olunca işler değişmişti. Ben kadere inanırım. Bunu da kaderin oyunu diye geçiriyorum. Eylül'ü ilk gördüğümde tanımamıştım. O fazlasıyla güzelleşmişti. 

Lisede beni seven aptal bir kız olduğu için ondan hep intikam almak istedim. Sonra en yakın arkadaşını ağıma çektim. Ve gerisi kolaylıkla geldi. Aradan geçen bir iki yılın ardından bundan pişman olmaya başladım. İnsan gerçekten hak ettiğini yaşıyormuş. Sera sevdiğim kadın, daha doğrusu eski. En yakın arkadaşımla bırakıp gitmiş bir fahişe. Ve Sera Eylül'ün en yakın arkadaşı. O zaman anlamalıydım aslında ne kadar can acıtıcı olduğunu. Acıyı ilk o zaman tattım. Sonrasıyla klasik taktik kadınları ihtiyaç giderme olarak gören bir ben. Dahası hayallerim. Pilot olmak küçüklükten beri en büyük hayalimdi. Lisede doğum günümde sıramda bulduğum hediye kutusunda çok güzel bir uçak açılmayı bekliyordu. Çok aradım kimin aldığını ama bulamadım sadece bir söz vardı.

"Eğer olur da bir gün hayallerin ufka açılırsa bulutların arasında bul beni." 

Sonra odamın en güzel süsü o uçak olmuştu. İstesem çöpe atabilirdim ama yapamadım. Kendime bir söz verdim bulacağım seni. O kızı Sera sandım. Onun olmadığını anlamam içinde beni bırakıp gitmesi yetti.

Kafamı sağa sola salladım geçmiş, geçmişte kalmalıydı. Gözlerim etrafı taradı. Yerde oturan Azra başını ellerinin arasına almış sessizce ağlıyordu. Berke ona destek olmaya çalışıyordu. Annem Sahra hanımın hıçkırıklarını dindirmeye uğraşıyor. Babamsa Murat beyin gözyaşlarını saklıyordu. Murat Günebakan kızına fazlasıyla düşkün biriydi. Bir erkek ağlıyorsa bunu anlamalıydık zaten. Biraz ilerimde Atakan vardı. Ellerini yüzüne örtmüş öylece yere bakıyordu. Anlaşılan Eylül'e 'gerçekten' aşıktı. Eylül'ün abisi olduğunu öğrendiğim bir adam gözleri dolu dolu karısına sığınmış duvarı izliyordu. Mert çökmüş bir insanın tamamen karşılığıydı.

SANCILI HAYALLER|DÜZENLENİYOR|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin