Arat yanımdan geçerek elindeki resmi uzattı.
'Mutlu bir aile tablosunu sınıfta unutmuşsun.'
Çizdiğim resmi getirmişti herhalde acele topladığım kitaplarımın arasından kayıp gitmişti.Daha fazla bir şey söylememe müsaade etmeden uzaklaştı.Reha ise yanımızda bizi izliyordu.Arat gittikten sonra bende arkamı dönerek gidecektim.Ancak...
'Birkaç dakika konuşabilir miyiz?'
Gerçekten konuşacak ne kalmıştı ki bu saatten sonra bana diyeceği tek cümle –özür dilerim- olacaktı.Bense bunları daha fazla duymaya tahammül edemiyordum.
'Eğer niyetin özür dilemekse bunu daha öncede yapmıştın'
Reha'yı daha fazla dinlemek istemiyordum, ne söylerse geçiştirecektim.
'Evet tekrar özür dilemek istemiştim'
Kafa sallayarak –umursamıyorum özrünü- tavrını takındım.Gerçekleşmiş bir hata üzerinde odaklanma sürem çok kısıtlıydı.Bu yüzden hiç varsayımlarımın arasına katmadım.Arkamı dönüp gittim.Okuldan sonra Iğıl ve Uras'la haberleştik.Buluşup bir şeyler yapmaya karar verdik.Bende hemen Foursquare'den (yer bildirimi)nerede olduklarına baktım.Bizimkiler Rota'da kahve keyfi yapıyorlardı.Metrobüs ile yanlarına doğru yol aldım.Canım çok sıkılıyordu hava bir hayli sıcak ve bunaltıcıydı.Dışarıyı izliyordum. Evlerin boyunu geçmiş ağaçlar,dükkanlar,telaşlı insanlar.. Kafamı cama yaslayıp aval aval(dış görünüş izlemek)bakınıyordum. Elleri cebinde,hızlı adımlarla yürüyen,omuzları düşük, kafası öne eğik ve asabi suratı içerisinde kaşları çatık olan Arat'tan başkası değildi.Onu yürürken gördüğüme şaşırmıştım çünkü Arat Bey'in güzel porschesi yanında yoktu.Metrobüs yol aldıkça kafam biraz daha geri çevriliyordu ve bir zaman sonra artık görünmez oldu.Zaten durağada gelmiştik.Metrobüsten inerek navigasyonu takip ettim.Cafe'yi bulmam çok zor olmamıştı.Iğıl ve Uras cam kenarına kurulmuş koyu sohbetteydiler.
'Nabersiniz arkadaşlar'
Aralarına girerek beni fark etmelerini sağladım.Bu ikiliyi birbirine çok yakıştırıyordum birçok ortak özellikleri onların kesişimlerini sağlıyordu.
'Nerede kaldın?'
Iğıl'ın bu tavrı az kalsın beni güldürecekti.Geç kaldığıma sanki bozulmuştuda,tam tersi bu durumdan bir hayli memnun olduğuna kalıbımı basabilirim.
'Hesap mı vereyim birde başka sohbet yok mu?'
Gereksiz soruları geçiştirerek sohbet etmeye başladık gerçekten Uras bizi güldürüyordu.Çocukluk anıları kötü bile olsa komik bir şey gibi anlatıyordu..İnsan dayak yediği günleri ancak bu kadar istekli anlatabilirdi.Bazen de çocukluğundan kalan küçük sırlarını araya sıkıştırıyordu.Her zaman günlük tutarmış.Bir erkeğe göre fazla ince bir ayrıntıydı. Uras oldukça samimi ve sempatikti.
Cafe'den sonra gezintiye çıktık.Bizi alışveriş merkezlerine götürüyor oradaki küçük oyun parklarında bizimle dalga geçiyordu.Uras gerçekten çok ballıydı. Bowling,masa tenisi gibi oyunlarda galip gelmişti..Biz ise klasik sözlerle Uras'ın takılmalarını umursamıyorduk.
'Kızlar bu gece benimlesiniz.'
Uras'ın bazen yurtta kaldığımızı unuttuğunu düşünüyorum çünkü kalacak tek yerimiz yurt ve onunda son çıkış saati 10:00'du.
'Olmaz'
Kesin bir ses tonuyla cevap verdim.Iğıl ise 'gözlerimin içine bakarak lütfen bu gece yurttan kaçalım imalarında' bulunuyordu.Gerçekten onu uzun zamandır bu kadar mutlu görmemiştim.Ezbere verdiğim bu cevaptan vazgeçecekken..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK ŞAPKA
General FictionAsiler.. Yetimler.. Anne yok..Baba yok.. Yarımlar… Tamamlanmayı bekliyorlar.. Huzuru bekliyorlar.. Bir şehri sevmek için aşkı arıyorlar… Ağlɑmɑk için gözden yɑş mı ɑkmɑlı? Göz damIaIarının yanakIarına çizdiği ısIak patikaIarı seyret, seyret ki yaIn...