-Sen busun işte! İnsanları unutursun! Ama herkes senin arkandan koşar! Bu kadar bencilsin...İnsanları kırıyorsun, sonrada kırılıyorum diyorsun! Neyin kafasındasın sen? Şimdi git! Sadece git!Ve artık suratıma bakma!
-Peki.Harika! Bu çok güzeldi işte! diye bağırdığımda bir kafede olduğumu fark ettim ve hırsla parayı masaya bırakıp dışarıya çıkmaya yeltendim... Ama buna bile yeltendim yani! Orada da kalçamı bir masaya sertçe çarpıp, yere düşme tehlikesi geçirdikten sonra kendimi dışarıya atabildim nihayet..Bu ne ya 13. Cuma desem, o da değil. Bu gün perşembe. Ya sabır..
Kaldırımda yürürken yağmur çiselemeye başladı... Resmen her şey beni buluyor diye mırıldandım.Aslında yağmura sinirlenmeme gerek yoktu... Klasik İstanbul'du işte. Ekim ayında genelde yağar ve nadiren üç gün boyunca yağdığı olurdu.. Kendime iyice kafein depolayıp rahatlamam gerektiğini düşündüm bir an... Akşamda nasılsa içer içer sızardım.. Bir an hıçkırınca fark ettim ki kafeden çıktığımdan beri ağlıyordum.İnsan beş yıllık bir ilişkiyi büyük bir darbeyle bitirince böyle oluyormuş sanırım... Ama ben diğer kadınlar gibi olmayacağım. Ben mağdur değilim. Öyle olsam bile kendimi acındırmayacağım. Şimdi dik dur Serene ve dimdik yürü. Her şeyde bir hayır vardır...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Kelime
RomanceBir deniz kızının sudan nefret etmesi gibi nefret ediyorum senden... Ama her ne kadar kaçsamda ayrılamıyorum bu sudan... Hiç bir suyun sahibi aynı değildir ve elbet bu suyun da sahibi değişecektir... Ya da ben yeni bir kaynak keşfedeceğim.Sularımın...