Bölüm 1: "Ne kadar az konuşursan, o kadar düşünürsün."

44 5 0
                                    

Merhaba arkadaşlar. Bu ilk bölümüm. Umarım beğenirsiniz. Ben film izlemeyi çok seviyorum ve bir çok filmin repliklerinden çok etkilendim. Burada, bu hikayemde bölüm başlıklarını da film repliklerinden koymaya karar verdim. Açıkçası cümleler telif hakkına giriyor mu bilmiyorum. Bu konuda bir bilginiz varsa dikkate alırım. Yorum yaparsanız da sevinirim.Yorumlarınız iyi veya kötü benim için önemlidir.          Sevgiler. =)

Serene yolda yürürken yağmur başlamıştı.Genç kadın ne yapacağını daha düşünemeden kendini evde buldu.Odasına gitti ve üstünü değiştirdi.Pınar henüz eve gelmemişti, her halde dersi vardı.Yoksa attığı mesajı görse hemen eve damlardı.
Üst kata çıktı ve kısa bir duştan sonra kitabıyla aşağıya indi.Şu ana kadar yaşadığı şeyleri düşündü.
İngiltere'de doğmuştu.Babası İngiliz, annesi ise Türk'tü. Babası büyük bir inşaat şirketinde mimardı.O beş yaşındayken, babası işi dolayısıyla Türkiye'yi görmüş ve kalmaya karar vermişti.Aslında herkes ismini Türkçe zannediyordu ama o da İngilizce'ydi.Anlamı sakin,temiz,berrak,huzur demekti... 
-'Serene'diye gülümsedi.
Şimdi ise 5 yıllık ilişkisini bitirdiği erkek arkadaşı gelmiş ona saçma sapan şeyler anlatıyordu.Artık çocuk değildi ve her şeyi ayırt edebilirdi.Ya da öyle zannediyordu.
Üşüdüğünü fark edip üzerine bir battaniye aldı ve elinde kitabı uyuya kaldı.

****

-Kalk! Serene, kalk çabuk! Ne oldu sana?
-Ahhh!!
-Hiştt. Tamam geçti sadece kabus gördün, sakin ol lütfen. 
Diyerek sarıldı Pınar.Ben ise içimi çeke çeke ağlıyordum..Gözlerimi kapattım ve düşünmeye çalıştım.Bunun içinden nasıl çıkabilirdim.
-Ne oldu sana, mesaj atmışsın.Görmemişim çok korktum.İyi misin?
Başımı salladığım anda tekrar gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Ve ben hıçkırmaya başladığım için nefes alamadım.

-Ayrıldık...Artık tamamen bitti.Sen haklıydın...
Bu sefer nefes alamıyordum.Pınar beni hemen lavaboya götürdü ve  elimi yüzümü yıkadı. 
Yarım saat sonra daha rahatlamış bir şekilde, ağlamayı bırakmış iç çekiyordum. Gözlerime baktı ve 'İyiysen anlat artık'diye mırıldandı. 

Ben de başımı sallayarak anlatmaya başladım.
-Gözlerimin içine baka baka bana yalan söylemiş!(gözlerim tekrar dolmuştu)Beş yılın üç yılı beni aldatmış.Hemde son üç yılı ve eski sevgilisiyle. Ona da sen kıskan diye onunla çıktım demiş. Ne yapayım şimdi ben? Bu nasıl bir şey. Ve ikinci yılımızın sonunda demiş ki biz Serene ile ayrıldık.Sevgilisinin de haberi yok.Şimdi aralarını bozmak için gitsem yalan söylüyorsun diyecek.Üç yıldır neredeydin diyecek.Beni hiç sevmemiş ki... Bu nasıl bir ilişkiydi o zaman.Tüm vaatleri...Ben de git dedim işte ve ben de gideceğim sanırım...
Uzaklaşmaya ihtiyacım var..

-Nereye!? Ben de geleceğim.
-Pınar Önce gideyim ben.Sonra gelirsin sen. Nasıl? Kafiyeli değil mi? Seninkilere benzedi mi?
-Seni düşünüyorum kızım ben! 
-Özür dilerim.Gerçekten iyi değilim.Ukalalaştım şimdi de..Ufff.
Başım ellerimin arasında dizlerime gömdüm. Aşık değildim, ama sevmiştim.Ve bana göre sevgi aşktan daha uzundu, daha değerliydi.Aşk biten bir şeydi sanırım. Sanırım diyorum, çünkü yaşamadım. Bu olaydan sonra da birine güvenebileceğimi zannetmiyorum zaten...

  O anı sadece yaşayan anlar...Önce şaka yaptığını zannettim.Daha sonra ciddi olduğunu anladım.Tepki veremedim. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü resmen, beynim sünger gibi oldu bir anda.Şimdi o okula da geri dönemem, arkadaş ortamımız aynı. Çevre desen, takıldığımız yerler desen.Hepsi aynı! Hiçte belli etmedi ki...Ben de güvenirim sevdiğim insana, bu ...Bu benim için gerçekten bir ilkti.


Pınar beni dürttü ve bardak uzattı bir tane, bir an zehir içireceğini zannettim.Öyle bir ciddiyet. Hayır bende sevgilimden yeni ayrılmışım, niye her şeyi irdeliyorsam. Suratına baktım ve;

-Bu ne? 
-Melisa çayı. İyi gider,uyku getirir.Bu gece ağlamanı istemiyorum.Hatta çayın üzerine süt koyarsan çay yumuşuyor da, bence dene.

Pınar'ın böyle ilginç icatları vardı işte.Şaşırmamıştım.Ama şundan da emindim ki, o eğer bir şeyi söylüyorsa o gerçekten güzeldir.

-Ben çay içmek değil, içki içmek istiyorum.
-Hayır! Bu gece değil, yarın. Yarın sabah kalktığında iyice düşün.Sadece sabah değil bütün gün düşün.
"Ne kadar az konuşursan o kadar çok düşünürsün." Sonra, yarın veya öbür gün ne istediğine gerçekten karar ver.O zaman hayallerine içelim! Sonra söyle, eğer gidersen...(gözlerimin içine anaçlıkla baktı.)Bir ay sonra hemen yanındayım minnoşum! Ondan sonra da hayallerimize içeriz.
Deyip bana sarıldı.Gidecektim gerçekten ihtiyacım vardı buna.Bende sıkıca sarıldım ve tamam diye mırıldandım.Pınar da biliyordu, kafama koyduğumu yapardım. Ve gideceğim yerin çok yakın olmadığını da biliyordu... Bu yüzden gelmek istiyordu zaten, çünkü benim ne kadar çocuk olduğumu da bir tek o biliyordu...
Ben hep güçlüydüm ve bir o kadar da çocuk.Hayatta güçlü kalmaya çalıştığım sürece, gücüm arttığı süreç boyunca hep çocuk kaldım.Babamı 5. sınıfta kaybedişim de de. Hep... Çünkü güçlü durmak kaderime yazılmıştı... Hayalim hep Marvel'ın çizgi romanlarındaki o güçlü iş kadınlarından olmaktı.Çocuksu ama hala öyle... İyi, temiz ve güçlü..

Gençler biraz sıkıcı bir bölüm olmuş olabilir, ama sizinde bildiğiniz gibi ilk  bölüm. Çok uzun zaman sonra yazdım gerçekten. 1 yıl bile olmuş olabilir. Tabii mazur görmeyin. =D Bunun için yazmadım bunu. =D Neyse umarım güzel olmuştur. Başlangıç için biraz içime sindi gibi. İmla hatalarım için özür dilerim. Çok söyleniyor, sözelci değilim pek.Şu beynime girmiyor, nokta veya -de,-da. Ama düzelteceğim söz. =) Sizleri seviyorum. Yorumlarınız benim için çok önemli, sevgiler. <3 :* =) 


Tek KelimeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin