Tekrar merhaba.Yavaş yavaş alışıyorum.Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Haberlerle artık ne kadar iyi olabilirsek. Neyse sevgiler, iyi okumalar. =) Görsel alakasız ama ben çok beğendim gençlik. =) =D
-Eyvah! Geç kaldım!
-Nereye?!
-Okula,son işlerimi halletmem lazım.Sonra kaydımı başka okula-
-Serene!Bak iyi düşün.Aynı olmayacak hiç bir şey! Beni anlaman lazım...-Neyi anlamam lazım Pınar! Neyi? Cevap ver bana, gözlerime bakma.Mantıklı düşün.
-...
-Veremiyorsun işte.Bir ay içerisinde, tam bir ay müddet veriyorum sana.Sadece bir ay! Yaşadığım her şey bu şımarık okuluna yayılacak. Ben rezil olacağım ve dalga geçilecek. Sinan'a bak be. Kızı ne güzel kafalamış! Adama bak 5 yıl iki kız! Anlıyor musun? Bunu yaşadın mı? Sen hayatın boyunca benim yaşadığım her şeye dışarıdan baktın. Sen zarar görmeyen şanslı taraftın.
-Ne yaşadıysan, hep senin yanında oldum Serene.Şu anki durumunu anlayabiliyorum, ama lütfen mantıklı düşün!
-Evet! Evet haklısın...Ama beni şu anda anlamıyorsun ve psikoloji okuyorsun diyede beni anlayacak değilsin. Tamam mı? Çünkü sen ailenden birini hiç kaybetmedin. Okey? Sen sadece dayını kaybettin. Sen paralı okuyabildin, üniversitede ailen sana ev tutabildi. Ama ben bunları yapamadım. Tamam mı? Ve çok bilmiş insanlar, yıllarca... Yaşamamalarına rağmen, acını büyütüyorsun dediler.
-...
-Göz yaşlarını tutma ağla. Çünkü ben küçükken sokakta babalarıyla yürüyen çocukları her gördüğümde çok ağladım. Anlıyor musun? Parka annem götürürdü, küçükken oynarsın ya. Bir günlük arkadaşın olur hani... Onunla bir kendi masanıza, bir onun masasına gidersiniz parkta.Unutamıyorum...Bunu yaşamadın sen. Sen sadece bu olay olduğunda büyük bir şok geçirdin.Ben mi? Ben ise ilk aşkımı kaybettim...Nereden geldim bu konuya ya?! Bir şey olduğunda tüm yaralarım aynı anda açılıyor resmen...
Gözlerimi sildim ve evin kapısından çıktım...Kendime yeni hobiler ve fobiler bulmam gerekiyordu sanırım. Ayrıca beynimi de boşaltmam. Bakırköy'e geldim minibüsle ve deniz kenarında yürümeye başladım. Zaten kendime yeni hobiler bulmazsam, yeni fobilerim kesin gelecekti. Hava bu günde kapalıydı. İyi ki çantama küçük şemsiyemi koymuştum, her hangi bir hava durumuna karşı hazır olmak her zaman önemliydi. Bak dün ne kadar güzel ıslandım...
*******-Üniversitemizden almak istediğiniz evraklar burada Sayın Belle. Üniversiteden çıkışınızın iki hafta içinde, okula kabul edilirseniz olması gerektiğini ve okulumuzun Fransa-Paris'teki anlaşmalı olduğu bir Hukuk Fakültesine gerekli olan evrakların en geç bir hafta içerisinde iletilmesi gerektiğini biliyorsunuz. Okulumuz, gitmek istediğiniz okula sizi düşündüğü için bir telefon konuşması yaptı.Okulumuzun ismi ve kalitesi, sizinde başarınız sayesinde belgeleriniz yerinde ve zamanında ulaşırsa.Hiç bir belge ve evrak; sağlık sigortalarınız ve pasaportunuz gibi vs. eksik veya yanlış olmaz ise kabul edilebilme ihtimalinizin yüksek olduğunu belirtti.
-Teşekkür ederim.Her şey için.
Deyip departmandan çıktım.Sonunda gidebilme ihtimalim vardı.En azından son yılımı yurt dışında okuyup babaannemlerle de kalabilirdim.Böylece kalacak yer sıkıntımda olmazdı. Annem babamın ailesiyle konuşsaydı, belki hayat daha güzel olurdu. Çünkü onlar sürekli bizimle konuşmaya çalıştılar.Benimle ise hep konuştular...
Düşüncelerimi bırakıp üniversiteden çıktım. Bildiğim kadarıyla İngiliz vatandaşı da olduğum için vize problemim yoktu. O yüzden Avrupa'nın her yerine gidebilme şansım vardı. Eve doğru yol aldım.Okulun sitesine girip gerekli belgeleri yollamam gerekiyordu. Puanlarımı ve evrakların bir kısmını okulum zaten yollamıştı. Benden tek istenen Fransızca ve İngilizce uzun bir makale yazıp hayallerimi, istediklerimi, hobilerimi yazmamdı.Okul zaten ayrıca bir biyografide istiyordu.Nerelerde okudum, nerelere katıldım (kamplar vs.) gibi.
İngilizce zaten anadilimdi her yaz gider 3 ayda İngiltere'de kalırdım hep.Bu Türkiye'ye taşındığımdan beri böyleydi. Küçükken babaannemler Fransa'ya taşınınca bir ay İngiltere'de iki ay ise Fransa'da kalmaya devam ettim.Bu yüzden Fransızcayı da biliyordum...
***
-Sonunda bitti...
Parmaklarımı çıtlatıp iyice gerindim ve bilgisayarı kapattım. Artık mutlu olabilirdim değil mi? Ama nedense olamıyordum.Annemi burada teyzemlerle, arkadaşlarıyla emin ellerde bırakacaktım. Aslında arayıp gelmesini istedim, ama görüşmüyorlar dediğim gibi.O da daha sonra, kendi evin olduğunda gelirim dedi. Komik belki 5 yılı vardı daha eve. Belki ondan bile kat kat fazlaydı.
Aslında beni rahatsız eden şuydu... Hem Türkçe'ye çok alışmışken etrafımda hiç Türk olmadığı için tamamen (ki o dillerden biri anadilim olsa, diğeri ise ana dilim gibi olsa bile) başka bir dil kullanacağım için tedirgindim. Kültür açısından bir sıkıntım yoktu, Fransızlar zaten Türkler gibiydi. Sadece Türkler kadar sıcak kanlı değillerdi. Sanırım sıkıntım, sol yanımdaki boşluktu. Beni rahatsız eden, bazen boğan, bazen endişelendiren... Sürekli rahatsız eden, midemi sıkıştıran.. Tabii rüyalarım vardı bir de... Rüyalar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Kelime
RomanceBir deniz kızının sudan nefret etmesi gibi nefret ediyorum senden... Ama her ne kadar kaçsamda ayrılamıyorum bu sudan... Hiç bir suyun sahibi aynı değildir ve elbet bu suyun da sahibi değişecektir... Ya da ben yeni bir kaynak keşfedeceğim.Sularımın...