Şu güzel ülkeye geleli 1 ay oldu. Yarın kuzenimin okuduğu okulda okumaya başlayacağım. Annem her şeyi halletmiş. Hayatımın kolaylaşması için elinden geleni yapıyor ve bana sadece yaşamak kalıyor.
Güzel bir şekilde, umutla, mutlulukla.. Annemi üzmeyeceğim ve bu nedenle güzel bir şekilde yaşayacağım. 1 hafta geç başlamam gerekti küçük aksilikler yüzünden.
Ama sorun değil. Çok heyecanlıyım bu yüzden ne yapmam gerekiyor bilmiyorum. İçimde küçük bir mutluluk var. Yarın sadece Koreli öğrencilerin, Koreli öğretmenlerin olduğu okulda okumaya başlayacağım.
Bu heyecan verici. Hep bunu istemiştim. Aslında fark ediyorum da daha önceden istediğim şeyler şimdi gerçekleşiyor. Keşke babam yaşıyorken gerçekleşseydi.
O zaman her şey daha güzel olurdu. Fakat olmadı, olmadı..
Ben bu düşüncelerle oyalanırken kapı çaldı. Koşarak kapıyı açmaya gittiğimde karşımda kuzenimi gördüm.
Anneannem ve dedeme selam verdikten sonra odama gittik.
-Mi-Kum heyecanlı mısın? Seninle aynı sınıfta okuyacağız biliyorsun değil mi? Benim tek kız ve yaşıt kuzenim sensin, seni çok seviyorum, deyip sarıldı bana.
Eun-Ju gerçekten çok tatlı. Herkesi çok seviyor, çok sıcakkanlı ama bir huyu var. Gıcık, kötü insanı gözünden tanır. Ve onu hayatta sevemez. Bu kızı seviyorum.
---
Formamı giyip saçlarımı taradım. Aslında ne tam Koreli'ye ne de tam Türk'e benziyorum. Ama buraya geldikten sonra saçlarımı kahkül kestirdim ve şimdi Korelilere daha çok benzedim. Bir saç insanı ne kadar değiştiriyormuş.
Telefonum çaldı; Arayan Eun-Ju
-Mi-Kum aşağıda bekliyorum, okula beraber gidelim.
-Olur Eun-Ju. Hemen geliyorum.
Hemen annemi öpüp aşağıya inecektim ki annem kolumdan tuttu.
-İyi şanslar kızım. Umarım herkesle iyi anlaşırsın.
-Teşekkürler annem.
Hemen aşağıya indim ve otobüse bindik. Okulumuz biraz uzak evime. Bu yüzden her gün otobüse binmek zorundayız.
Sonunda okulun önündeyiz. Heyecanlıyım fakat neden bu kadar heyecanlı olduğumu bilmiyorum. İçimden bir ses "her şey iyi olacak" diyor. Evet olacak. Belkide bu düşüncenin verdiği mutluluktan dolayı heyecanlıyımdır. Ah bilemiyorum. Eun-Ju sınıfa girdi. Bende sınıf öğretmenimizle beraber gittim.Herkes oturmuş bize bakıyor. Öğretmenim "kendini tanıt" deyince hafif eğilerek selam verip;
-Annyeonghaseyo . Na Yoon Mi- Kum . Naneun mannaseo gippeubnida . Naneun uliga hamkke eod-eul huimang. ("Merhaba. Ben Yoon Mi-Kum. Tanıştığıma memnun oldum.Umarım iyi anlaşırız.) diyerek kısa bir şekilde kendimi tanıttım.Yeni sınıfıma şöyle bir göz gezdirdim. Sınıfımda nasılmı insanlar var ? Tabiki de her sınıfta olduğu gibi bu sınıfta da; uyuyan, kitap okuyan, aynaya bakıp saçlarıyla uğraşan.. (Aniden kapı açıldı , bir öğrenci daha sınıfa girdi.) vee.. derse geç kalan yakışıklı çocuk var.
Kısa bir süre bana baktıktan sonra , öğretmeninden özür dileyip sırasına oturdu. Ve bende onun yanındaki boş sıraya oturdum.Ve öğretmen derse başladı. "İlk günden ders mi yaa?" triplerine hiç giremem çünkü ben okula 1 hafta sonra başladım, hocanın ders işlemesi normal. Ders matematik. Ahh hiç sevmem. Ama dinlemek zorundayım. Yeni okul, yeni arkadaşlar , yeni hayat derken gevşeyip derslerimi aksatmamalıyım..
-
Teneffüs zili çaldığı anda o tüm ders uyuyan , kitaptan gözlerini ayırmayan çocuklar,aynayı elinden bırakmayan kız nasıl olduysa hemen kalkıp başka yerlere gittiler. Yakışıklı çocuğumuzda havalı bir şekilde yavaş yavaş yürüyerek sınıftan çıktı. Karizması bozulmasın değil mi? Sonra tüm sınıf sıramın etrafında dizilip onlarca soru sordular;
-Koreli'ye biraz benziyor biraz benzemiyorsun. Nerelisin?
-Nereden geldin?
-Neden geldin?
Bu kadar soruya tahammül edemem. En iyisi her şeyi anlatayım dedim ve anlattım. Ardından bir soru daha;
-Türkiye güzel mi?
-Evet çok güzel, dediğimde memleketimi çok özlediğimi fark ettim.Gerçekten çok özlemişim..
Zil çaldı ve herkes sırasına geçti. Duygulandırdılar beni. Tam 2 aydır babamdan, 1 aydır memleketimden uzağım.. Ve ikisini de çok özledim.Okulum bitince memleketimle de babamla da hasret gidereceğim. Türkiye'ye gittiğimde yapacağım ilk şey babamın mezarına gitmek olacak. O zamana kadar daha iyi olmalıyım..
Diğer bir teneffüste okulu gezmeye başladım.Okulun terasına çıktım. Buradan baktığımda çok güzel yerler gözüküyor. Burayı sevdim.
Ben buranın güzelliğine bakarken arkamdan bir ses;
-Anyonghaseyo (Merhaba) dedi.
Bu o çocuk. Hani derse geç kalan ve yakışıklı olan. Bende ona selam verdim.
-Adım Park Min-Joon. Buraya ne zaman gelsen beni görürsün. Kimse bilmez ama neredeyse her teneffüs burada olurum. Okulun tek sevdiğim alanı bu teras. Çünkü huzurlu bir yer . Huzurlu yerleri severim.
-Bende Yoon Mi-Kum. Sanırım bundan sonra benimde sürekli geleceğim yer, bu teras olacak. Çünkü sessiz bir yer. Sessiz yerleri severim.
Küçük bir gülümsemeden sonra hiç bir şey demeden gitti. Bende sınıfa girdim ve hoca da geldi. Derse başladı. Dersin ortasında hoca aniden soru sordu ve herkes hocaya yöneldi. "Sizin için en değerli şey ne?" Eminim ki bunu dikkat çekmek için sordu. Çünkü en ön sıradakiler hariç kimse dersi dinlemiyordu, buna bende dahildim. Herkesin cevaplamasını istedi hoca. Sırayla cevaplamaya başladık. Çoğu kişinin cevabı "ben"di. En değerlileri kendileriydi, haklılardı da. Ailesini,arkadaşlarını söyleyende oldu, ama sıra bana gelince;
-Kaybettiklerim hocam, kaybettiklerim. dedim. Hoca açıklama yapmamı istediğinde;
-Hocam. İnsan babasının değerini bile kaybedince anlıyor. Ne yazık ki her şeyin değerini kaybedince anlayan varlıklarız. İşte bu yüzden benim en değerlilerim "kaybettiklerimdir". Umarım sizin en değerlileriniz kaybettikleriniz olmaz, dedim. Umarım..
Lütfen okuduktan sonra yorumlarınızı yazın. Bende yorumlarınıza göre hatalarımı düzeltebileyim. ^_^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her Şeye YENİDEN
Teen FictionBu hikaye bir genç kızın önce babasının ölümü nedeniyle hayatının altüst olmasını ve sonrada HER ŞEYE YENİDEN başlayıp hayatını tekrar düzene sokmasını anlatıyor. Yeni ülke, yeni bir ev, yeni okul, yeni arkadaşlar , yeni insanlar hatta yeni bir...