11.Bölüm

14 2 0
                                    

Sabah uyandığımda hala şaşkınlıktan,heyecandan , mutluluktan ne yapacağı bilmiyorum. Yatağımdan kalkmak bile istemiyorum.5 dk önce annem gelip kahvaltının hazır olduğunu söylemesine rağmen hala gitmiyorum.Kurt gibi de açım aslında ama kalkmak istemiyorum.Telefonuma gelen mesajla hemen yataktan kalktım. Demek ki yataktan kalkmak için bu mesaja ihtiyacım varmış. Artık kendimi tanıyamıyorum.

Min-Joon:

"Günaydın. 1 saate hazırlanıp evinizin orada ki parka gelebilir misin? " 1 saat? 1 saat nasıl yetecek. 1 saatte nasıl hazırlanayım ben? ... Off ne diyorsun sen Helin? 1 saat sana yeterde artar. Hemen mutfağa geçip yemeğimi yemeye başladım. Hızlı hızlı yemekten, yemekler resmen boğazıma yapıştı.

-Kızım ne acelen var?

-Anneanne dışarı çıkmam gerekiyor da hemen, arkadaşım bekliyor.

-Hmm.. Tamam tamam.

Bir kaç lokmalık yemeğimden sonra son lokmamı da ağzıma atıp hazırlanmaya başladım. Aynı zaman da da Eu-Ju ile telefonda konuşuyorum.

-Ciddi misin sen? Eee nereye gideceksiniz? Bir dakika ya sen bu çocuğun mesajına cevap yazmadın mı?

-Hayır.

-Niye?

-Ne niye? Cidden ben neden bir şey yazmadım??

-Çünkü aptalsın. Şimdide aptal aşık.

-Eun-Juuuu!

-Sustum.Neyse ben kapatıyorum şu çocuğa bir şey yaz.

-Anladııımm. Görüşürüz.

Ne yazmam gerekiyor? Ne yazayım ? derken sonunda şu mesajı yolladım Min-Joon'a.

"Birazdan çıkıyorum. Sen neredesin?"

Min-Joon:

"Parktayım, seni bekliyorum. Bu arada hala bana söylemen gereken bir şey var. Onuda bekliyorum."

Min-Joon'a:

"Peki"

Ahh cidden şimdi Min-Joon'a ondan hoşlandığımı söylemem gerekiyor.Bir şey yok bunda Helin. Dünde söylemiştim. Ama dün anlamayacağını sandığım için söyledim -ki o zaman bile kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Resmen iç sesimle muhabbet ediyorum. Sonunda evden çıkıp parka gittim. Min-Joon'u görür görmez konuşmaya başladım.

-Merhaba.

-Merhaba Mi-Kum. Nasılsın?

-Çok iyiyim.

Biraz sessizlikten sonra devam ettim;

-Min-Joon..

-...-

-Bende.. Seni seviyorum. -Kalbim neden böylesin? Gülümsedi.

-Duyduğum en güzel kelimeler.

-Gördüğüm en güzel gülümseme. - Bir dakika iç ses sen bu arada devreye girmeliydin, bunu dıştan söylememeliydim.Kızaran yüzümle başımı diğer tarafa döndürdüm.Konuşmaya başladı;

-Gidelim mi artık?

-Nereye gideceğiz?

-Madem artık sevdiğimsin ,sevdiğinim.. Önce seni annemin yanına götürmek isterim.

-Bende çok.. çok isterim.

Kısa bir yolculuktan sonra sonunda annesinin mezarına geldik. İkimizde mezarın yanına çöktük. Ve Min-Joon konuşmaya başladı;

-Bak anne, sana söz vermiştim. Sevdiğim kızı mutlaka ilk senle tanıştıracaktım. İşte karşındayız. Mi-Kum. O gerçekten çok güzel değil mi?

Ağlamaya başladım. Hemde hüngür hüngür. Mezarı görünce tabiki de aklıma ilk babam geldi ve;

-Myung-Hee teyze.. Eğer orada babamla karşılaşırsan ona onu ziyarete geleceğimi söyler misin?

Biliyorum çok çocukça. Ama babamın mezarına bile gidememek delirtiyor beni. Dayanamıyorum.. Ağlayarak içimi dökmeye çalışıyorum dökebildiğim kadarıyla.Göz yaşlarımı gören Min-Joon;

-Anne eğer Mi-Kum'un babasıyla karşılaşırsan ona kızının çok iyi olacağına yardım edeceğimi söyler misin?

Daha çok ağlamaya başladım.Ellerime dökülen göz yaşlarım bitmek bilmiyordu.Bu özlem berbat bir şeydi. Peki sevdiğini bir daha görememek? Babam seni bir kez daha görmek için elimden gelen her şeyi yaparım, her şeyi.. Seni çok özlüyorum..


Her Şeye YENİDENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin