İnsanlar güveni ne kadar kolay harcıyor. İyi bir dış görünüş, birkaç tatlı pohpohlayıcı söz yeterli bunun için.
Ben bunların her ikisini de yapmadan garson olarak çalıştığım ev lokantasının sahibinin güvenini kazandım. Tabi, bunda çalışmaya başladığım ikinci haftada kasadan çalan diğer garsonu ele vermemin de etkisi vardı. Kovulurken zevkle izlediğim doğrudur, gereksiz harcamalarına yetişmek için hırsızlık yapanlardan nefret ederim ki bana göre bir elbiseye verilecek bin dört yüz lira kesinlikle gereksiz bir harcamaydı. Ayranı yok içmeye tahtırevanla gider sıçmaya.
Tüm bu gösteri bittikten sonra en güvenilir çalışan olarak - sadece üç garson vardı- mekanı en son kapatma görevi bana verildi. Ben böyle bir yerin sahibi olsam asla kendim dışında birine bu görevi vermezdim. Güven problemi yaşamak, önüne gelene güvenmekten daha kabul edilebilir benim için.
''Şöyle pilav üstü kuru çok iyi olurdu, ne dersin garson bayan?''
Garson bayan?
''Eğer kör değilseniz tüm sandalyeleri masaların üzerine kaldırdığımı, kapatmak üzere olduğumu görebiliyorsunuzdur.''
Arkamı dönüp Levent ile Taner'i görünce ekledim.
''Gerçi senin o ters dönmüş sandalyelerden birine oturduğunu görmek isterim.''
Levent laf sokamadan Taner' e döndüm.
''Sadece iki gün önce Akif ile evimdeydin, şimdi de iş yerimdesiniz. -İş yerim lafını duyan Levent gıdaklar gibi güldü- Neden peşimde dolandığınızı sorabilir miyim?''
Levent az önceki yediği lafın intikamını almak istedi, kendi çapında.
''Çünkü önden bir şeye benzemiyorsun.''
Bir an sendeler gibi yapıp elimi kalbime götürdüm.
''Lütfen böyle kırıcı konuşma, sonra burnumun direği sızlıyor. Ah, dur sadece hapşırıkmış,'' derken suratına doğru hapşırır gibi yaptım. O, yüzünde bir küçümseme ifadesiyle geri çekilirken Taner sıkılmış gibi söylendi.
''Kesin artık, kavganıza sonra devam edersiniz.''
Tekrar konuşacakmış gibi görünen Levent'i susturup bana kibarca, gelme nedenini açıkladı.
''Sen de çabuk ol biraz, bir olay yerine gitmemiz gerek. Ekibin geri kalanı olay yerinde. Kemal komiser direkt merkezden buraya gönderdi bizi, seni almamız için.''
Elimi alnıma doğru kaldırıp selam çaktıktan sonra ikisini değil, olay yerindeki cesedi bekletmemek için çok çabuk bir şekilde geri kalan işlerimi tamamladım. Öyle ki ikisinin yanına geldiğimde Levent komik olmaya çalışarak Taner'e selamımın taklidini yapmaya çalışıyor, Taner ise sanki sanat galerisindeki değerli bir tabloymuş gibi duvardaki veresiye satan-peşin satan resmini inceliyordu.
''Hadi gidelim, ölüler bekletilmekten hoşlanmaz.''
Kapının kilitlendiğinden emin olduktan sonra kendi arabamı mekanın önünde park halinde bırakıp onlarla polis otosuna geçtim. Ama araba yüz metre ilerleyemeden stop edince Taner haklı olarak benzin göstergesinin gelmişine geçmişine saydırmaya başladı. Arka koltukta gevşekçe yayılarak:
''Eee... Beyler, sanırım taksi tutmak zorunda kalacaksınız. Merak etmeyin parasını ortak öderiz,'' diye dalga geçerken başıma geleceklerden haberim yoktu tabi.
Taner arabadan inip tekere bir tekme savurduktan sonra hırsını alamamış olacak ki bana döndü.
''Neden taksiye para verelim ki, senin araban ne güne duruyor?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERSPEKTİF
Mystery / ThrillerBiri kadın dört silahşör. Nehir ise sıradışı bakış açısıyla alışılmadık bir dedektif. -?- Ve beşinciye, Dartanyan'a aşık.