Taner ve diğerleriyle çalışmaya başladığımdan beri çeşitli cinayet şekillerine tanık olmuştum. Bu cinayetlerden geride kalanlar... Cesetlerdi.
Artık bir süre sonra kendime kataloğa benzeyen bir defter tutmaya başlamıştım. Benzer cinayetleri sınıflandırıyordum. Her katilin arkasında bıraktığı ceset onun imzası gibidir. Yaşadığım yerde ve dönemde neyse ki seri katil kıtlığı yaşanıyordu; ama bu asla olmayacağı anlamına da gelmez.
Bir katil hakkındaki ilk izlenimim katili değil, öldürdüğü kişiyi gördüğüm zaman oluşurdu. Sadece cesetlerle sınırlı değil tabi; cinayetin işlenme şekli, olay mahalli... Hepsi, dinlemesini bilenlere katilini fısıldardı. Direkt değil, hepsini doğru bir şekilde dinlesem bile ilk etapta elde ettiğim şey nedendir.
Nedeni bulduğumda geriye kalan tek şey bir nedeni olan şüpheliyi sorguya çekmek oluyordu. Böyle söylediğimde kulağa basitmiş gibi geliyor olabilir ama... Aslında basit; yani teorik kısmı...
Fakat uygulama için şunu söyleyebilirim ki savunma sporlarında hiçbir zaman bir sokak çetesine tek başıma karşı koyacak kadar iyi olmadım. Ne zaman bu tür ufak çaplı sokak çetelerinden alacağım bir bilgiye ihtiyaç duysam yanımdaki kişi...
''Sana kaç kez öğrettim. Birine vururken baş parmağını yumruğunun içine koyma diye...''
... Dinç oluyordu.
''O kadar da ağrımıyor,'' derken acıdan inlememek için dişlerimi sıkmıştım. Dinç ise alayla bakıp kızarmış, sızlayan elimi kocaman avucunun içine alarak tüm gücüyle kavradı.
''Ahh... Ben senin ebeni...''
Elimi bırakmadan ayağa kalkıp beni de kolumu omzumdan çıkarabilecek kadar kuvvetli şekilde çekerek ayağa dikti. Diğer elindeki sigaradan bir nefes çekip yere attığında dumanın arkasından görebildiğim yüzüne hayranlıkla baktım.
''O sigara... Gerçekten hiç sönmedi mi yani? Kavganın başından beri? ''
Sonunda kemiklerimi ufalamanın bana bir yararı olmayacağına karar vermiş gibi elimi bıraktı.
''Hayır, en az senin kadar züğürdüm, bir sigara bir sigaradır.''
Sağlam elimle çeneme -muhtemelen sabah moraracak olan yere- dokundum.
''Eğer beni birkaç yumruk yemekten kurtaracağını bilseydim hiç düşünmeden sigaramı o pisliğin suratında söndürürdüm.''
Bana az önce üç kişiyi yere seren o değilmiş gibi onaylamayan bakışlarla baktı.
''Eminim yapardın. Ama zaten hiçbir zaman dövüş sanatının inceliğini tam olarak kavrayamadın.''
Kavganın yaşandığı yerin yaklaşık iki yüz metre ilerisinde park ettiğim arabama bindik. Torpido gözünden fularımı çıkarıp bileğime sıkıca ama kan dolaşımımı engellemeyecek şekilde olmasına dikkat ederek sardım.
Elimi hâlâ biraz hissetmediğim için arabamı kullanmasına izin vermiştim. Arabayı çalıştırırken hayran olduğu dövüş sanatlarından övgüyle bahsetmesi üzerine kaşlarımı çattım.
''Hadi ama tek bir kurşunla sıyrık bile almadan birini öldürebilecekken neden dayak yemek isteyeyim?''
Kırmızı ışığa dikkat etmeden arabamı gidebildiği son hızla sürerken sırıttı.
''Benim gibi profesyonelsen dayak yemezsin Nehir.''
''...diye konuştu Bay Megalomanyak.''
Sesimi taklit ederek :
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERSPEKTİF
Mystery / ThrillerBiri kadın dört silahşör. Nehir ise sıradışı bakış açısıyla alışılmadık bir dedektif. -?- Ve beşinciye, Dartanyan'a aşık.