6

728 105 54
                                    

Elimin acısı gece boyunca sürmüş olsa da sabah kalktığımda azalmıştı. İlginç bir şekilde Jae giyinirken bile yardımcı olmuştu. Elim acıdığı için yardımını kabul etmiş olmam onunla arkadaş olduğumuz manasına gelmiyordu. Ama yine de saçma gözükmemesi adına sınıfa kadar konuşmadan yan yana yürümüştük. Buna sesimi çıkarmak zorunda hissetmesem de yanından geçtiğimiz her bir insan tanesi yanımda birinin olmasına şaşırdığını açıkça belli etmişti. Şükürler olsun korkunç kardeşlerden biriyle karşılaşmamıştım. Büyük ihtimalle Kyungsoo'nun hamlesi kardeşleri bir süreliğine benden uzak tutmaya yaramıştı.

Şimdi asıl sorun onlar değildi. Sorunum tam olarak ateşli çocuktu. Beni istemediği açıkça belliydi. Başlangıçta muhataba alsa da sonradan niyetini açıkça belli etmişti. Ayrıca elimin yanması benim için önemli olan kısım değildi. Canımın acısıyla yaşamayı öğrenmiştim ancak acıma kayıtsız kalınması katlanamadığım bir şeydi. Sanki eli yanan oymuş gibi davranmıştı! Sırf bu yüzden artık ona katlanmam için bir sebep kalmamıştı. Bugün Bayan Cha ile konuşmaya kesinlikle kararlıydım.

''Zil çalmak üzere ve uzun süredir buradayız...''

Jae sessiz bir şekilde hatırlattığında anca kendime gelebilmiştim. Normal şartlarda birileri hakkında düşünmediğim için iki işi birden yapmaya alışkın değildim. Hem düşünüp hem yürümek zor gelmiş olacak ki sınıfın kapısının önünde durmuştum. Jae'nin beklentiyle bakan gözlerine baktıktan sonra sağlam olan elimle kapıyı açtım. Yüzümdeki ifadesizliğimi sabit tuttuğuma emin olarak Chanyeol'ün yanından geçerken bir anlığına yüzüne bakma gafletine düşmüştüm.

Onu umursamadığımı göstermek için yanından yürüyüp geçmem gerekirken yüzüne bakmış ve elime olan bakışlarıyla karşılaşmıştım. Bakışları nasıldı anlam veremiyordum. Zaten yerime oturmam kısa sürdüğü için oldukça az bakabilmiştim ancak yine de görmüştüm. Arkasındaki yerimi alırken az önce baktığı elime baktım. Kızarıklık daha farklı bir boyut almıştı. Açıkçası gittikçe kötüleşiyordu ve oldukça belliydi. Belli olmasının getirdiği sonuçlardan biri Yixing'di.

''Tanrım, eline ne oldu?''

Endişeli sesi konuşan Jongin'in susmasına ve bütün bakışların bana dönmesine neden olmuştu. Tabii ki eserin sahibi dönüp bakma gereği duymamıştı. Yixing endişeyle yerinden kalkıp sırama oturduğunda gözlerimi kapayıp bir an önce bu anın geçmesini diledim.

''Abartılacak bir şey değil...''

Jongin'in abartılı kişiliği sağ olsun sanki her yerim yanmış gibi bir tepkiyle sıramın kalan kısmına oturmuştu.

''Canın yanıyor mu?''

Köpek yavrusu bakışlarıyla elimi incelerken hafifçe kafasına vurdum.

''Abartmayın!''

İkisine de hafifçe bağırdığımda Yixing sanki hiçbir şey söylememişim gibi el çırpmıştı.

''Seni iyileştirebilirim!''

Ani bir hareketle elimi tuttuğunda Yixing'in bütün duygu ve düşüncelerine hakim olmuştum. Derin endişe duygusu sebepsizce mutlu olmama neden olmuştu. Düşünceleri de tamamen beni iyileştirmek yönündeydi. İşte bu yüzden Yixing gerçekten melek gibiydi. Elime yayılan sıcaklık acımı hafif de olsa dindirirken hiç beklemediğim bir şey olmuştu. Chanyeol beni umursamadığı yetmezmiş gibi sınıfı terk etmişti. Sınıftan çıkması sadece benim ilgimi çekerken Jongin'in mutluluk efektleriyle ilgimi tekrar elime vermiştim. Ama aklım hala çıkan Chanyeol'deydi. Benimle bir derdi mi vardı? Cidden hareketlerine anlam veremiyordum.

''Sanırım bu kadar yapabiliyorum, nasıl hissediyorsun?''

Ciddi anlamda daha iyi hissediyordum.

Special PeopleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin