2.BÖLÜM: "HUZUR"
Her insan mutlu olamaz... Çünkü gereğinden fazla özler dünü, hak ettiğinden fazla düşünür yarını. Ve hiç hak etmediği kadar bilinçsizce yaşar bugünü.
Her insan mutlu olamaz... Çünkü gereğinden fazla özler hayatından çıkanları, hak ettiğinden daha büyük umutlarla bekler hayatına girenleri. Ve asla göremez yanı başındakileri.
Tolstoy
Moralim bozuk ve bir o kadar da sinirli bir şekilde merdivenlerden inerken, çıkarken ki neşeli halimi anımsadım bir an. Hayatım çok saçma bir hal almaya başlamıştı ve elimden hiçbir şey gelmiyordu.
Lanet olsun!
Hayatımın dakikası dakikasına uymuyordu resmen. Normal ve sıradan bir hayatımın olmasını öyle çok isterdim ki. Bir gün,diye geçirdim içimden. Bir gün,bu lanet olasıca evden kurtulup; kendi ayaklarım üzerinde duracaktım ve normal insanlar gibi sıradan bir hayat yaşayacaktım.
Önce şu üvey babamı hizaya getirmeliydim. Bunu sağlamanın tek yolu, beni emri altına alamayacağını anlamasıydı ve hemen şu anda, ona bunu ispatlayacaktım. Kararlıydım.
Elimi, kapının koluna uzattığım an aklında ona bunu ispatlama düşüncesi vardı; bedenimde ise çılgınca bir öfke ateşi yanıyordu. Anlaşılan duşla rahatladığımı düşünürken yanılmıştım. Öfke ilk anki gibi bedenimi sarmaya başlamıştı ve sakin olmak için hiç bir eylemde bulunmuyordum. Çünkü, artık bu mesele sorun olmaktan çıkmış ve bayağı yaşam tarzımız haline gelmişti.
İnce parmaklarım kapı koluna dolanırken derin bir nefes alıp, kolu aşağı doğru çevirdim. İlk olarak pencere önünde duran; ellerini cebine atmış ve manzarayı seyretmekte olan Yiğit'i buldu gözlerim. Daha sonra da kahverengi ahşap masanın arkasında oturan üvey babamı.
İşte başlıyorduk.
"Selen gel otur!" diyen emir veren, bariton sesli adamı duyar duymaz, sinir katsayım daha bir yükselmişti ve sakin olma yetimi yitirmemek için son sabır kırıntılarımı da kullanıyordum.
Yine de dediği yere sakince oturmayı başarabilmiştim ya, buna da şükürdü.
Bekledim.
İlk önce o konuşacak, düşüncelerini söyleyecek ve konuşma sırası bana geçecekti. O zaman da, bana karşı çıkmasına izin vermeden bütün sinirimi ona kusacaktım. Bu sebeple, konuşma önceliğini ona verdim.
Ve nihayet başladı.
"Hiç lafı uzatmayı düşünmüyorum Selen. Bu aralar yine başına buyruk davranışların dikkatimi çekiyor, bu konunun oldukça canımı sıktığını; sana, daha önce de anlatmıştım. Bu evde yaşıyorsan benim kurallarıma uymak zorundasın. Ben yaşadığım ve benimle yaşadığın sürece benim isteklerim doğrultusunda hareket edeceksin. Her adımından haberim olacak. Senin başına buyrukluğundan çok sıkıldım. Eğer bir daha sana yasakladığım yerlere gidecek olursan, o zaman her şey daha farklı gelişir ve o zaman, şu anki halim kadar sakin olmam bilmiş ol."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH-U REVAN
Teen FictionSelen... Yaşayamadığı çocukluğunu ve gelemeyecek olan babasını umutsuzca bekliyordu. Üvey babasının istekleri doğrultusunda yaşamaya bırakılan genç bir kızdı Selen Gürdal. Yılmaz Poyrazoğlu'nun emri altında yaşamaya bırakılan genç bir kız. Annesini...