Esrarengiz Mektup

38 2 0
                                    


Yaşanan garip olayların üstünden iki hafta geçmişti. Yavuz, yaşadıklarını yeni yeni üstünden atmaya başlamıştı ama çok içiyordu. Yaşanılanlardan dolayı kendini iyi hissetmediği için işine de gidemiyordu. Aklı hep Leyla'daydı.

Leyla, kumral, uzun saçlı, mavi gözlü ve hafif kısa boylu bir hemşireydi. Yavuz Kızıl, O'na gönlünü kaptırmıştı ama bir türlü Leyla'ya hislerini açamıyordu. Yavuz, Leyla'yı özlüyordu...

Tam Leyla'yı düşünüyordu ki birden kapının sesine irkildi. Hemen kapıya koştu. Karşısında postacıyı gördü. Postacıyı tanır gibi oldu ama tam çıkaramadı. Postacı, hemen zarfı uzattı ve oradan çabucak uzaklaştı. Yavuz, hala şaşkınlık içindeydi. En sonunda kapıyı kapatıp, odaya geldi. Zarfı incelemeye başladı. Zarfın üzerinde ne isim vardı ne de adres. Yavuz, iyice şaşkına dönmüştü. Mektubu açtı ve okudu;

Gözlerinde bir gökyüzü var,
Uçsuz bucaksız bulutlar.
Saçlarının dalgası vuruyor yüzüme,
Keşke içimdeki volkanı söndürse.

Bir lahzalık bile görsem seni,
Kopuyor gönlümün feryat figanı.
Gönlümün büyüttüğü gül açıyor,
Şuh ruhun uğruna ölüme çağırıyor.

Şimdi yapraklar sararıyor tek tek,
Senin için çarpıyor filhakika bu yürek.
Bu sarı sonbahar akşamında,
Bilhassa beni hiç unutma...

Yavuz Kızıl.

Yavuz, iyice şaşırmıştı. Bu, O'nun Leyla'ya yazdığı şiirdi. Bir türlü O'na, bu şiiri veremiyordu. Şimdi nasıl oldu da bu şiir Yavuz'a bir zarfın içinde geri geldi ?

Eski Bir SonbaharHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin