Rüzgar pencereleri sarsarken ben, yatağımda yatmış tavanı izliyordum.Temmuz ayındaydık ama Britanya'da her mevsim olduğu gibi fırtınalar kopuyordu. Birkaç sokak öteden gelen köpek havlamaları yağmur damlalarıyla ahenkli bir melodi oluştururken düşüncelerim kırılacakmışçasına çalınan kapımla bölündü.
Soğuk parkelere aldırmadan odamdan çıktım. Ahşap kapının ardında ıslak saçları alnına yapışmış bir Harry bekliyordu. Onu son gördüğümden beri saçları uzamıştı. Sahi kaç ay olmuştu, beş yada altı...? Aylar sonra ilk defa güldüm. "Saçlarını kestirmeyi düşünür müsün?"
"Ah, hadi ama Alison Katherine Brooke," dedi ukalaca. "Aylar sonra ilk defa görüşüyoruz ve ilk söylediğin şey bu mu?" Ayakkabılarını çıkarmadan içeri girdi. Dert etmemiştim. Son bir kaç aydır temizliğe dikkat ettiğimi söyleyemezdim.
"Tam adımı nereden öğrendin?"
"Bu aralar polis merkezinde çok fazla vakit geçiriyorum." duraksadı "ve görüşler hatırladın mı?"
Kafamı salladım ve içecek bir şeyler hazırlamak için mutfağa geçtim. Harry ile uzun zamandır konuşmamıştık ve bu süre içerisinde ondan haber almamıştım. Hala büyük annemden bana kalan evde yaşıyor, okula gidip geliyordum. Onun dışında hayatım ders çalışmak ve Molly ile birlikte hayatlarına baktıkça yaşadığım yere şükrettiğim Keeping Up With The Kardashians'ın geçmiş bölümlerini izlemekten ibaretti. Hayatım donuk bir döngü içerisindeydi.
Kahve fincanını eline tutuşturdum ve oturmaktan kalçamın şeklini almış olan kanepeme yayıldım. "Eee... Ne var ne yok?"
"İyi, polis merkezinde işe girdim. Yani şey, genellikle kahve ve çay götürüyorum ama en azından bana yatacak bir yer verdiler." Bir yudum aldı. "Sen?"
"Ders çalışıyorum. Sınavlar biraz zorluyor da. Birde Kardashianların hayatını izliyorum tabi." kendi kendime kıkırdadım.
"Hiç izlemedim." omuz silkti.
"Pek bir şey kaçırdığın söylenemez. Genellikle birbiriyle öpüşenler, ağlayanlar, saç baş girişenler ve dedikodu yapanlardan ibaret bir reality show. İstersen bir gün birlikte izleriz." İçeceğimden bir yudum aldım. Tanrım, bu kahveyi ne zaman satın almıştım ben, bin yıl önce falan mı?
Sessizlik. Uzuun bir sessizlik.
"Uhm, şeylerin ne durumda? Görüşlerin."
Cevap vermedi ama ben cevabımı almıştım. Kötü.
"P-pek iyi sayılmaz. B-ben bir kaç gündür uyuyamıyorum. Sesler h-her zaman beynimde." Bu gözlerinin neden ölü gibi baktığını açıklıyordu. "Ne zaman u-uyumaya kalksam çığlık atıyorlar." Ellerini başına götürdü, ağlayacaktı.
"Hey hey hey sakin ol bakalım." dedim yanına yaklaşırken. "Bu gece burda kalmak ister misin, benimde uykum yoktu zaten."
Kafasını salladı ve elinin tersiyle gözünde biriken yaşları sildi. Kalktım ve masanın üzerinden laptopumu aldım. Sık kullanılara eklediğim KUWTK'yi açtım.
+ + +
"Alice, Aman Tanrım özür dilerim." Harry üzerindeki çarşafı çekiştirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
homeless //h.s
FanfictionOnu gördüm. Yine. Her gün aynı saatte, aynı yerde. Bana her zamanki soğuk bakışlarını attı ve önüne dönüp yürümeye devam etti. Bazen akıl hastası bir deli olduğunu düşünürdüm, bazense sadece benimle konuşmak istemediğini. Orada ne işi vardı bilmi...