4...bÖLÜM

46 4 0
                                    

 Hayatımızda iyi,kötü olaylar yaşardık.Bazen savaşırdık,direnirdik bazense pes ederdik. Ertelerdik sorunlarla yüzleşmeyi.Hiçbir şey olmamış gibi davranırdık.Bu belki uzun süreli bir çözüm değildi ama anı kurtarırdı.Sonrasını bilemezdik zaten.Ertelediğimiz sorunlar yıkılmaz bir duvar oluşturup önümüze çıktığında çarpıp parça parça olurduk.Belki de olmazdık,o güne hiç gelemezdik.

Erteliyordum sorunlarımı sonrasını düşünmeden.Benim şu anı düşünmeye ihtiyacım vardı.Sonrasını düşünmeye gücüm yoktu.Güçlü bir insandım belki de kendimi kandırmıştım yıllardır.Ama ben Sarrafoğlu kanı taşıyordum.Asil ve güçlü Sarrafoğlu kanı.Bazen kanım beni kurtarmaya yetmiyordu.Defalarca darbeler almıştım.Yıkılmayıp devam etmiştim.Zayıflamıştım belli etmesem de.Sarayım yıkılıp enkaza dönüşene kadar devam edecektim.Hiçbir şey olmamış gibi davranacaktım içimde acı çeken ruh beni nefessiz bıraksa da.

Omuzlarımı dikleştirip sınıf kapısından içeri girdim.Bana çevrilen bakışları görmezden gelip yerime oturdum.Kimseyle iletişim kurmamak için telefonumla ilgilenmeye başladım.Sosyal hesaplarıma girdim.Olan olaylardan sonra takipçilerim azalmıştı.Hesaplarımı kapatmayı düşünsem de yapmamıştım.Ben daha ölmemiştim ve ayaktaydım.Herkesin bunu bilmesi gerekiyordu.

Yakınımda hissettiğim hareketlilikle kafamı o tarafa çevirdim.Gördüğüm kişi ile kalp atışlarım anlam veremediğim şekilde hızlanırken bakışlarımı kaçırdım.Sınıfta oturabileceği çok fazla yer vardı ve benim yanımda mı oturmuştu?

Ona hala kızgındım ve ben bu sırada tek başıma oturuyordum uzun süre.Bundan da memnundum.

"Duvarlar buraya oturamaz."Sesim istediğim gibi sert çıkmıştı.

"Sen buraya o duvarlarla oturabildiğine göre herkes oturabilir."Duygusuz çıkan sesi benim sert sesimi bastırmış,arkasına bakmadan kaçmasına sebep olmuştu.

"Benim duvarlarım yok!" 

Duvarları olan bir insan değildim.Güvendiğim kişiler beni sırtımdan bıçaklamıştı ve artık daha az güveniyordum.Okuldakilerle arama mesafe koymuştum.

Tek kaşını kaldırıp bana baktı.Mert'in aksine kaşını muazzam bir şekilde kaldırıyordu.Kaşlarımı çatıp ben de ona baktım.

"Sana açıklama yapmak zorunda değilim.İstediğini düşün."

Önüme dönüp telefonu hırsla elimde çevirmeye başladım.Onunla neden konuşmuştum ki?Okuldakilerle zorunda olmadıkça konuşmama kararı almıştım.

Duvarlarım varmış!

Sensin duvar!

Saniyeler akıp giderken telefonu elimde daha fazla sıktım.Parçalamak istiyordum telefonu.Belki de parçalamak istediğim kişi Duvar  dı.Profesörün içeri girmesiyle rahat bir nefes aldım.Ders Alkan Hoca'nındı ve Alkan Hoca üstün görsel hafızasıyla yeni öğrencileri hemen fark ederdi.Dersin sonunda sorması gereken soruyu dersin başında sorardı kişi ayırt etmeden.Dudağımın kenarı yukarı kıvrılırken hocanın bir an önce derse başlamasını bekledim.Hoca elindeki çantayı masaya koyup sorusunu tahtaya yazdı.Bize dönüp selam verdikten sonra yüzünde gülümseme oluştu.Gözleri teker teker üzerimizde dolaşırken Duvar'ın üzerinde durdu.Gülümsemesi daha da büyüdü.

"Sınıfımıza yeni bir birey  katılmış." Kuzey'e baktığımda yüzünde tek bir mimik bile oynamıyordu.Sanki birisi mimik kaslarını felç etmişti.

"Sizi tanıyalım." Tüm bakışlar Kuzey'e döndüğünde ben hiçbir mimik hareketini kaçırmak istemezcesine ona bakıyordum.Yüzünde hiçbir kas oynamazken konuşmaya başladı.

SİS'in ARDINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin