Herkese merhaba :)
Hikayeyi okuyup destek olanlara çok teşekkür ederim. Seviyorum sizleri. Onun dışında şunu söylemek istiyorum; ben doğulu değilim ve o yörenin adetlerini de pek bilmiyorum. Hikayeyi biraz harmanladım diyebilirim. Ve, bazılarının artık soğuk ve karanlık bir karakter okumaktan sıkıldığını düşünüyorum. Farklı şeylerin peşindeyim:)))
İyi okumalar...
*
Gökyüzünün üzerime devrileceğini zannettiğim zamanlarım çok oldu. Fakat, hiç birinin devrilmiş kadar canımı yaktığı olmamıştı. Bana odaklanan yeşil gözler yaptığım şeyin farkında olduğunu söylüyordu. Anlamadığını düşünecek kadar ahmak olduğuma sinirlendim. Üstelik sarf ettiği son söz, kesinlikle ağzımın payını vermişti.
''Hiçbir şey anlamadım.'' dedim alaycı bir gülüşle. Niye böyle bir tavır takındığımı da bilmiyordum. Kendime anlam yüklediğim bir anım var mıydı onu bile bilmiyordum.
''Yaptığın şeye bakılırsa aptal da değilsin.'' Çenemden tutup gözlerine bakmamı sağladı. Sanki tüm karanlık şeyler onun gözlerinde toplanmıştı.
''Ne yapmışım ben?'' dedim. Onu konuşturmak istiyordum. Bu şekilde belki konuyu başka tarafa çekebilirdim.
''Güzelim bak,'' Sakallarına dokundu. ''Dibini görmediğin suya atlama.'' dedi kesin bir ses tonuyla.
Ona doğru yaklaştım. ''Belki keşfetmek istiyorumdur.'' dedim tek kaşımı kaldırarak.
''Boğulmayı göze alıyor musun?'' dedi ve kendini geri çekti. O an düşündüm. Ne için çabaladığımı, çabalamak için nelerden vazgeçtiğimi. Kendimden vazgeçmeyi göze almıştım.
Sırtımı dikleştirdim. ''Evet.'' dedim kesin bir tonla. Sesimin bu kadar net çıkmasına ben bile şaşırmıştım.
''Aptal kadın.'' dedi ve aramızda geçen son konuşma bu oldu. Karşılık verecek durumda değildim. Çünkü, tam olarak beni anlatmıştı. Konağa gidinceye kadar sessizliğini korumuştu.
''Bir isteğiniz yoksa ben gidebilir miyim Ağam?'' dedim. Yüzüme aldığım darbenin acısını şimdi hissediyordum. Yorulmuştum ve dinlenmem gerekiyordu.
''Bir daha böyle bir şey yaşanmayacak,'' Yumruklarını sıktı. ''Yaşanırsa seni bu konakta barındırmam.''
''Siz beni fazla suçlamıyor musunuz?'' dedim sinirlerime engel olamayarak. Sürekli etrafına tehditler saçıyordu ve ben bu durumdan oldukça sıkılmıştım. Onun tehditleri bana sökmüyordu. Çünkü, babamın yıllardır benim üstümde yaşattığı şey buydu.
''Sence yaptığın şey alttan alınacak türden mi?'' Gömleğinin ilk düğmesini açtı. Nefes alışverişleri hızlandı.
''Herkes yaptığım şeyleri yargılayıp duruyor ama kimse neden yaptığımı sormuyor!'' Yüzüne doğru haykırmıştım. İnsanlar hep böyleydi. Yargılamak kolaydı. Dışarıdan baktıklarında sadece nasıl göründüğümü bilebilirlerdi. Fakat, içimde neler yaşadığımı, nelerle savaştığımı bilmelerine imkan yoktu.
''Senin gibiler gözümde aynı değersizlikte olduğu için nedenlerle ilgilenmiyorum.'' dedi ve yine beni şaşırtmadı. İnsanlığı yanlış yerde arıyordum.
''Siz neyle ilgileniyorsunuz?'' dedim alaycı bir gülüşle. ''Egonuzu tatmin etmekle ya da insanların kalbini kırmakla falan mı?''
Birkaç dakika durdu. Gözlerini kapattı ve nefesini tuttu. ''Tüm sinirimi senden çıkarırım ve eminim çok hoşuna gider.'' dedi. Hangi manada söylediğini anlamamıştım ama benim düşündüğüm manada söylememesini umut ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağa Konağı
Teen FictionEntrika ve oyunların döndüğü bir Konak. Hizmetçilerin, kızların ve hatta evli kadınların hedefi haline gelen genç, karizmatik bir Ağa; Harun Kalender. Konağa hizmetçi olarak alınan bir genç kadın; Efsun Şahan. "Bu basit bir oyun. İhtiyacın olan tek...