Beynim düşünmeyi reddedip tek bir söze odaklanmıştı. ''Ağam''
Tüm şansızlıkları üstüme çeken biriydim. Böyle bir günü bile salaklığımdan ötürü berbat etmiştim. Sadece bana odaklamış olan siyah gözler daha da berbat hissetmeme neden oluyordu. Üstelik benimle alay eden gülüşü sinirimi bozuyordu. Geri durmak benim kişiliğime göre ters bir davranıştı. Tamam,çok dik başlı biri değildim ama bir insanın ahlaksızlığı konumundan veya rütbesinden tamamen bağımsızdı. Böyle davranamazdı.
''Sevdin mi sıfatı mı?'' Tek kaşını kaldırdı ve yüzüme nefesini üfledi.
''Ağa olman yaptığın hareketi örtbas edecek değil.'' dedim ses tonumu yükselterek. Sus Efsun,sus. Susman gerekiyor. Karşında ki Ağa, bilmem farkında mısın diyen iç sesimi duysam da kulak vermiyordum. Belki fazla cesaretli davranıyordum. Ama haddini bildirmek isteyen yanım özür dile ve geri çekil diyen yanıma göre daha baskındı.
''Benim yaptığım seni alakadar etmez.'' dedi. Sinirlenmişti.
''Ama-'' Sözümü kesmişti.
''Gidebilirsin.'' bedenimi ürperten bir sesle söylemişti. Neye şaşırıp neye sinirleneceğimi bilemiyordum. Sanki zaman durmak için bu anı bekliyor gibiydi. İçimde ki akrep ve yelkovanı çoktan durdurmuştum. Şaşırdığım şey bana karşı olan tutumu değildi. İnsanların beni önemsememesine zaten alışıktım. Sadece..o bir Ağaydı. Benim kitaplardan okuduğum ya da dizilerden izlediğim kadarıyla hiçbir Ağa, aşiretinden birine karşı bu kadar sert davranamazdı.
''Ne bekliyorsun?'' Yaklaştı. ''Ağamı duymadın mı?'' dedi az evvel kendini sevişmekten kaybeden kadın.
''Af edersin canım,'' Yüzüme sahte bir gülüş yerleştirdim. ''Bir daha inlerken sesine hakim ol.''
Lafını söylemesine izin vermeden bulunduğum ve asla unutamayacağım bu görüntüyü arkamda bırakıp gittim. Diyecek bir sözüm yoktu. Ne bekliyordum ki? Beni insan yerine koyup doğru dürüst cevap vereceklerini mi? Ya da özür dileyeceklerini. Kimdim ki ben? Sanırım kitap karakterlerine aşık olmuş ve o sayfalarda yaşayıp giden biriydim.
Kalabalık olduğunu tahmin ettiğim salona yürümeye başladım. Salon, bizim gibi birçok aile ve benim yaşlarımda kızlarla doluydu. Neler döndüğünü anlayamıyordum ama pek iyi şeylerde sezemiyordum sanırım. Herkes bir sıraya dizilmişti ve sırayla odaya girip çıkıyorlardı. Odada neler döndüğünü bilmiyordum ama odaya giren her kız cenazeye gitmiş bir suratla çıkıyordu.
Odaya yakın bir yerde annemleri görüp yanlarına gittim. Yüzlerinde ki mutluluğu saklamaya gerek duymuyorlardı. Aslında burada, odadan çıkan aileler hariç herkes mutluydu. Gerçekten, neler dönüyordu?
''Anne neler oluyor burada?'' dedim merak dolu sesimle.
''Başımıza talih kuşu kondu kızım daha ne olsun!'' dedi kahkaha atarak.
''Neyin talihi? Neyden bahsediyorsun?'' Etrafı inceledim. ''O oda ne?''
''Şimdi kulaklarını aç beni iyi dinle,'' Yaklaştı. ''Harun Kalender var ya şu Mardin'in en varlıklı ağası.'' deyince aklıma gelen görüntüleri elimin tersiyle ittim. Devam etmesi için başımı salladım.
''İşte o evlenecek kız bakıyormuş. Kız çocuğu olan herkesin evine haber saldılar bizde buraya geldik. O odada Hanım Ağa var. Eğer seni beğenirse..işte o zaman dünyamız değişir. Anladın mı beni?''
Beynim olacakları reddediyordu. Şimdi her şeyi anlayabiliyordum. Annemin elbiseme karışmaması,babamın bana gülmesi ve kapımızın önüne gelen son model araba. Tabii ki bunların hiçbiri bana ait değildi. Tabii ki bugünkü muamele benim gibi birine yapılacak türden değildi. Ailemin beni gözden çıkarmış olmasına şaşırmış olmam gerekiyordu belki. Fakat hiçbir tepki veremiyordum. Tepki versem ne değişecekti? Büyük ihtimalle konaktan bizi atarlardı ve hiçbir şey eskisi gibi olmazdı. Muhtemelen beni dedem yaşımda birine satarlardı yada ömrümün sonuna kadar dört duvar arasından çıkamazdım. Bu sadece benim hayatım için geçerliydi. Diğer kızlar, Mardin'de hapis hayatı yaşamıyordu.
''Anlamamak mümkün mü anne?'' dedim acı bir tebessümle. İçime okyanus dökseler orada ki yangınlar sönmezdi. Bunu benden başka kimse anlamazdı.
''Güzel. Afferin sana akıllı kızım benim, odaya girdiğimizde sakın somurtma ve anlayışlı bir kız ol.''
''Emredersin.''
Sıranın bize geldiğini anladığımda gözümden süzülen yaşın akmasına engel olamamıştım. Değersiz hissetmek sanırım tam anlamıyla böyle bir şeydi.
''Verin, elinizi öpeyim Hanım Ağam.'' diyen annemin sesi şuan duymak isteyeceğim son şeydi. Bir insan annesinin ses tonundan iğrenebilir miydi?
Annem, Hanım Ağa denilecek harem ağası tipli kadının uzattığı elini öpmüştü.
''Oturun karşıma.'' dedi gözleri beni bulduğunda.
Dediğine uyarak karşısında ki koltuğa oturdum. Yüzüne bakmamaya çalışıyordum.
''Adın ne senin?'' dedi Hanım Ağa.
''Efsun, Hanımım.''
Baştan aşağı süzdükten sonra arkamda duran bir paravanın arkasını işaret etti. Hiçbir şey sormadan oraya ilerledim. Neyin ortasındaydım ben böyle? Bugün neler oluyordu?
Paravanın arkasında duran beyaz önlüklü bir kadın, sedyeye oturmamı işaret etti.
''Ne yapacaksınız?'' dedim en sonunda dayanamayarak.
''Merak etme canım, muayene edeceğim sadece. Canın acımayacak.'' dedi samimi bir gülüşle. İçimin ısındığını hissettim.
''Niye yapacaksınız ki?'' dedim. Hala anlamamıştım.
''Eğer bir sağlık sorunun varsa, Hanım Ağa kabul etmez.'' deyince ne demek istediğini anlamıştım. Ne kadar aşağılık insanlardı! Tamam, aşağılanmaya alışıktım. Bunu normal karşılıyordum ama şuan gördüm muamele bir hayvana bile yapılmazdı.
Doktor muayene ederken bende annemle Hanım Ağa'nın konuşmalarını dinliyordum.
''Kızımı beğendiniz mi Hanımım?''
''Pek cılızmış. İyi besleyemediniz mi?'' dedi. Sanki inek satın alıyordu ukala kadın.
''Olur mu öyle şey Hanımım. Ben çok sağlıklı yemekler yaparım.'' deyince kahkaha atasım gelmişti. Düpedüz yalandı.
''Oğlumun dikkatini çekmez senin kız. Bu iş olmaz.'' dedi Hanım Ağa olacak kadın. Eğer şu odada yalnızca ikimiz olsaydık boğazına yapışacağımdan emindim.
Oğlunun dikkatini çekmek gibi bir çabam yoktu. Tamam, yakışıklıydı ama bende çirkin bir kadın değildim. Ben senin oğlun gibi ellisini tavlarım demek istedim.
''Hanımım siz benim kızımın böyle somurtmasına bakmayın. Ben ona her şeyi öğrettim hem çalışkan hem edepli hem de kadınlık görevlerini sonuna kadar getirir.''
Muayene bitince doktor elinde bir kağıtla Hanım Ağa'nın yanına gidip kulağına bir şeyler fısıldadı.
''Kızın sağlıklıymış.'' dedi Hanım Ağa.
''Çok şükür.'' dedi annem.
Kısa süreli sessizliği bozan Hanım Ağa olmuştu.
''Tamam. Deneyelim bakalım kızını.'' dedi.
Kalbim göğüs kafesimi zorluyordu. Neyin içine düştüğümün farkında bile değildim. Sadece..annemin anlattığı gibi biri değildim. Harun Kalender'in beni beğenmeyeceğini tabii ki biliyordum ama Hanım Ağa'nın ''Oğlumun dikkatini çekmez senin kız.'' sözünü ona geri iade etmek istiyordum. Bir şekilde dikkatini çekecektim.
Ben Efsun Şahan, hem Hanım Ağa'ya hem de Harun Kalender'e bugünü unutturmayacaktım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağa Konağı
Ficção AdolescenteEntrika ve oyunların döndüğü bir Konak. Hizmetçilerin, kızların ve hatta evli kadınların hedefi haline gelen genç, karizmatik bir Ağa; Harun Kalender. Konağa hizmetçi olarak alınan bir genç kadın; Efsun Şahan. "Bu basit bir oyun. İhtiyacın olan tek...