Zifiri karanlığın içinde öylece duruyordum.Aniden önüme çıkan ışık hüzmesi gözümü kör edecek durumda olsa bile ışık hüzmesinin başladığı noktaya gittim.İçeride küçücük bir ev vardı.Yerde de hiç görmediğim kadar temiz bir kar vardı.Eve girdiğimde sıcacık bir hava içimi ısıttı.Dolabın karşısındaki aynanın önünde durdum.Üstümde denizin rengini kıskandıracak mavinin tonunda bir elbise vardı.Elbise yere kadar uzanıyordu.Ayağımdaki ayakkabıyı görmek için elbisenin eteğini kaldırdım.Dışardıdaki tertemiz karın tonunda bembeyaz bir 'Stiletto' vardı.Aklıma gelen 'İşte Benim Stilim' yarışması sayesinde artık bilmediğim ne bir kumaş türü ne de ayakkabı türü kalmıştı.Bu düşünceyle kendime bakarken boynuma ucunda küçük bir dengeli terazi olan gümüş rengindeki kolyeyi takmakta olan birisi olduğunu fark edince hemen çığlık atıp koşmaya başlıyacakken bir eli beni olduğum yere sabitledi diğer eli ise ağzımı kapatmıştı.Kim olduğuna bakmak için aynadan yansımasına baktığımda Doruk olduğunu anlamam kısa sürmedi.Fısıltıyla,
"Geçmiş doğum günün kutlu olsun kaçak.Sakın bu kolyeyi çıkarma.Çünkü bu kolye benim senin nerde olduğunu anlamama yardımcı olurken sana da beni hatırlatacak Denge..."o bunları söylerken gözüm kapalı dinliyordum onu.Yanağımı öptükten sonra kapalı olmasına rağmen irileşen gözlerimi açtım.Aynada yansımasını göremeyince arkamı döndüm.Evin içinde 'Doruk!'diye bağırarak koşturdum.Nerdeyse tüm odalara girdim.Ama hiçbirinde yoktu.Bende hemen dışarı çıktım.Dışarıda beni silahla bekleyen bir Ulaş beklemiyordum.Tam eve gircekken kapıyı kapattı.Ben de koşmaya hazırlanıyordum ki Ulaş'ın tehditiyle yerime çivilendim,
"Eğer tek bir adım atarsan sadece seni öldürmekle kalmaz senden önce senin tüm sevdiklerini öldürür sonra da seni öldürürüm."derin bir nefes aldım gözümü kapattım.Açtığımda beni vurduğunu kalbime saplanan ağrıyla anladım.
Bir anda yatakta buldum kendimi terlemiştim ve soluk soluğaydım.Hemen yatakta oturur pozisyona geçtim.Bu ani hareketimle başım döndü.Başımın dönmesi geçtiğinde merdivenlerden inip buzdolabındaki suyu bardağıma koyma gereksinimi duymadan içtim.Şişeyi geri koyup dolabın kapağını kapattım.Yukarı çıkıp lavaboda yüzüme soğuk suyu çarptım.Boyumda parlayan bir şeyle elimi hızlıca havluya silip küçük aynayı elime aldım.Ve boyumdaki parıltıya baktım.Bu kolye rüyamdakinin aynısıydı.Ne yani Doruk gecenin bir yarısı evime gelip odama girip boyuma bu kolyeyi mi takmıştı.Usain Bolt hızıyla odama girip masamın üstündeki telefonumu elime aldım.Mobil verimi açıp whatsappta Doruk'la sohbete girdim ve küçük terazi işareti koyup soru işaretli emojiyle birlikte yolladım.3 saniye içinde-tabiki saymadım.- mavi tik oldu.5 saniyede -saymadığğğm- yazdığı yazıyı bana attı.2 saniyede -saydım kabul- yazdığını okudum.
"Aşağı in kaçak." yok hayır ya evime gelmiş olamaz değil mi?Gelmiş midir?Hemen merdivenlerden aşağı indim ve ışıkları açacakken bir el bunu engelledi.Gözlerimi kısıp kim olduğuna bakmaya çalıştım.Göremediğimi anlamış olacak ki telefonunun flaşını yüzüne tuttu.Fısıltının ultra altında kısık bir sesle,
"Evinde kalmaya gelen bir adet Öykü ve bir adet Çağatay olduğunu unutma bence." dedi.Ben de bir salaklık yaparak düşündüklerimi sesli söylemiştim.
"Ups! Bu biraz iğneleyici oldu sayın katil." bu dediğimle telefonunu açıp mesajlara girdi.Sonra bana göstermeden hızlıca bir şeyler yazıp telefonunu kapadı ve flaşı önüne doğru tutarak tekli kanepeye yayıldı.Tam gözlerimi devirecekken gelen mesaj sesiyle cebimden telefonumu çıkardım.Şifrem uzun olduğu için girerken bir tane daha mesaj geldi.Sonra da bir hönkürme sesi.Ve bir mesaj sesi daha.Sonunda şifremi girdiğimde 12 yeni mesaj yazan mesaj kutusuna girdim.Hepsi Doruk'tan desem yalan olur.9'u Vodafone'dan 3' ü Doruk kişisindendi.Vodafoneları silip Doruğun attığı mesajlara baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİLİMLE 3 YIL
Teen FictionÇalışmaya gitmemin en iyi yolu kaçırılmak mıdır?Yoksa bu senin katilinle 3 yıl geçireceğin anlamına mı gelir?