Sevgili Salak Günlük,
Carol teyze, Dan enişte, Isabella ve Angeline bize geldi bu akşam, zaten daha önce böyle bir tehdit savrulmuştu.
Isabella ile ikimiz, Carol teyzemin bize verdiği şu salak nalınları giymeye çalışıyoruz. O bize öğüt vermiş, alıştırma için her gün biraz giymemizi söylemişti. Belli ki yolunda gitmeysn bir düğünün başlıca belirtilerinden biri, ayakları kaynayan, gözleri yaşlı nedimelermiş.
Diğer belirtiler arasında şunlar var:
1. Gelin, "Evet." dedikten sonra, "Tamam, yani..." diye ekliyor.
2. Damat, pastanın tepesindeki gelin kafasını ısırıp koparıyor.
3. Gelinin eski kocaları törene geliyor.
4. Düğün halkaları. Soğan halkaları. Ne fark var ki?
5. Gelini öpebileceğini söyleyince damat, "Şimdilik kalsın." diyor.
6. Gelin, buketi atacağına zorla damada yediriyor.
Angline, Nedime Modası Defilesi için Yapışkan Kurabiye'yi de evime getirdi. DEDİ ki köpek hala biraz sinirli olduğu için, yalnız bırkmak istemiyormuş; ama ben korkunç güzelliği ile gösteriş yapmak istediğinden eminim. Artık Yapışkan Kurabiye'yi Eyaletin En Şirin Köpeği'ne dönüştürebilecek olab vudu'nun peşindeyim.
Güzel kızlar bunu gerçekten yapabilir. Isabella diyor ki, Pembe Büyü denen kötücül bir Kara Büyü varmış.
Isabella, Yapışkan Kurabiye'yi arka bahçeye koymızı önerdi ve bence de bu harika bir fikir, çünkü Kokulu ile beraber olmak onu ancak çirkinleştirebilir. Çirkin köpekler bunu gerçekten yapabilir ve bence buna Kahverengi Büyü diyebiliriz.
Isabella ile üstümüzü değiştirmek için odama çıktık, ben hemen nalınlardan şikayet etmeye başladım ve onları giymeyi reddetmemiz gerektiğinden söz ettim. Ama o çok sakin bir şekilde, "Onları giyme zahmetine bile katlanmayacaksın." dedi ve odadan çıkıp gitti.
Bundan sonra duyduğum ilk şey korkunç bir çığlık ve arkasından gelen gümbürtü oldu. Sonra Isabella, sanki birisi onu (bir kağıdı bile zor kesecek olan o anaokulu makaslarıyla) yavaş yavaş kesiyormuş gibi ağlamaya ve figan etmeye başladı.
Merdivenlerin altında herkes onlarıb etrafına toplanmıştı ve Isabella öyle bir inleyip hıçkırıyordu ki ona ne olduğunu sorduklarında cevap vermedi. Sonunda Angeline, "Nalınlar mı? Seni nalınlar mı düşürdü?" diye sordu.
Isabella yüzünü ellerine gömüp daha da beter ağladı.
Angeline, bir doktor gibi yavaşça, "Nalınlar yüzünden." dedi. "Sadece söylemek istemiyor. Carol yengenin duygularını incitmek istemiyor. Ama nalınlardan."
İki dakika sonra Carol teyze bize farklı ayakkabılar giyebileceğimizu, artık bu konuda üzülmememizi, her şeyin yolunda gideceğini söylüyordu. Büyükler, Isabella' ya kaşık dolusu dondurma yedirmek ve yavaşça saçını düzeltmek için sıraya girmişti. Acaba üzüdüğümüzde neden herkes daha düz saç istediğimizi düşünür?
On dakika ve iki kâse dondurma sonra, Isabella ile gene odama çıkmıştık. Angeline bize giysileri vermek için geldiğinde Isabella hâlâ birazcık hıçkırıyordu.
"Çok akıllıca, Isabella." dedi Angeline ve Isabella'nın hıçkırıkları birden kahkahaya döndü; endişe vericiydi. Isabella böyle güldüğü zaman, çoğu kez başımıza çok kötü bir şey gelecek demektir. Bir uçak pervanesinin ya da bunun gibi bir şeyin üstüme gelmediğinden emin olmak için hemen arkama bakarım, daima.
Ama o kendi küçük numarasına gülüyordu.
Isabella kendini merdivenlerden aşağı bile bile atmıştı. Meğer merdivenden aşağı sahte bir yuvarlanma da Isabella'nın hain abilerinin başını derde sokmada ustası olduğu şeylerden biriymiş.
Isabella, "İstediklerimi alabilmek için bazen dondurma yerken boğulma taklidi yapıyorum." dedi. "Ama Boğulma Taklidi Yapma İşlemi'ni doğru uygulamak çok çaba gerektir, şu anda sadece bu nedime moda defilesinin bir an önce bitmesini istiyorum."
Isabella kendine geliyormuş numarasıyla birkaç dakika daha geçirdikten sonra, ELBİSELERİ denedik. Bu elbiseler, insan ağzıyla tanımlanamayacak ya da insan eliyle çizilemeyecek kadar çirkin. KABARIKLAR, kocamanlar ve öyle bir kahverengiler ki, lezzetli şeyler asla bu renk olmaz.
Carol teyze, denemem için kucak dolusu kocaman parıltılı küpeler, ışıl ışıl kolyeler ve bunun gibi başka takılar getirmişti; ama hiçbirinin faydası olmadı. Bu da size, giysilerin ne kadar korkunç olduğunu gösterir. Yoksa koca bir çift parıltılı küpe ile bir kolye, hemen hemen her giysiyi kurtarır.
Ben bu elbiselerle daha çok, tükürülüp bir peçeteye sarılmış kıkırdak topağına benziyordum. Ve daha da korkunç olamaz derken, korkuncun korkuncu oldu.
Isabella benim sadece yarım kadar kötü görünüyordu.
O kabarıklıklar onda işe yaramıştı. Kabarmaları gereken yerde kabarıyorlardı. Eğer dolu bir bebek bezini yutmuş bir deniz anası gibi görünüyor olmasaydım, onun adına daha da mutlu olurdum.
Ama annem bizi aşağıya, onlara defile yapmamız için çağırıyordu. Yapabileceğim tek şey Isabella'ya yeniden düşmesi için yalvarmaktı ama kabul etmedi. "Aklından çıkar bunu." dedi. "Bu elbiseyi seviyorum."
Ben de en iyi arkadaşımı merdivenden aşağı ittim.
Meğer Isabella'nın hain abileri, birisinin onu merdivenden itmek üzere olduğu konusunda ki önsezilerinide geliştirmişler. Bir boğa güreşçisi kadar atik bir hareketle kenara çekildi ve beni yüz üstü paldır küldür merdivenlerden aşağı gönderdi.
Normalde bu beni ağlatır, Isabella'yı da güldürürdü, ama Angeline aşagı inmiş modelliğe başlamıştı bile. Bu yüzden ikimizde hiçbir şey yapamadan Angeline'e bakakaldık.
Hatta kısa bir süre bayılmış bile olabilirim, çünkü rüya ya da hayal benzeri bir şey hatırlar gibiyim. Çok çok eski bir döneme gitmiştim. Bütün mağara insanları bir araya toplanmış, çünkü bir mağara adamı som altından bir keman icat etmiş. Diğerleri de orada durmuş, müziği dinliyorlar, bu kemanın saf güzelliğini anlamaya çalıśıyorlar." Ve domuz sesleri çıkartıp popolarını kaşıyorlar. "Som altından keman ne harika." diye homurdanıp, "Keşke biz icat etseydik! " gibisinden bir şeyler söylüyorlar. Mağara adamları ve böyle şeyler gördüm işte.
Şimdi rüyayı anlıyormusun, Salak Günlük? Angeline som altın kemandı. Başka herkes ise mağara insanıydı. Ben de bir mağara insanının ayağının altına yapışmış bir şeydim.
Bütün bunlar yeterince kötüydü, ama mağara insanları şurada burada yapmaları gereken küçük değişiklikleri tartışırken, Müdür Yardımcısı Devon enoştenin gözleri bana, orada tamamen döküntü halde duran gelecekteki yeğenine takılmıştı. O gözlerde ki hayal kırıklığını gördüm.
İşkence bitmek bilmedi. Yapışkan Kurabiye dahil, bütün nedime ıvır zıvırlarını toplayıp gittiklerinde çok mutluydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVGİLİ SALAK GÜNLÜK
Teen FictionSALAKLIĞINI ASLA KÜÇÜK GÖRME... OKUL: USKUMRU ORTAOKULU EN İYİ ARKADAŞ: ISABELLA UZMANI OLDUĞU KONU: ŞİRİNLİK, SALAKLIK EN SEVDİĞİ RENK: ÇİRKİN RENKLER GİYSİLERDE EN SEVMEDİĞİ ŞEY: KABARIK OLMALARI...