Hareket 1

289 24 13
                                    

Karanlığın yavaş yavaş kendini aydınlığa bıraktığı bir zaman çizgisinde açtım gözlerimi güne.

Uykudan arınmak için banyoya ilerledim. Musluğu açtım, suyu yüzüme çarpmaya başladım.

Uyku su damlalarının içine karışıyor bedenimi damla damla terk ediyordu. İşim bitince havluyla yüzümü kuruladım ve yüzümün hatlarında gizlenen uyku tanelerinide vücudumdan attım.

Diş macundan nefret ederdim. Diş macunu dişi her ne kadar temizlese de ağızda bıraktığı tat ve kuruluk beyaz diş için göz yumacağım şeyler değildi. Sarı dişlerle gezemeyeceğimi bildiğimden sadece sabahları bir kez fırçalıyor ve bu eziyete son veriyordum.

Sağdaki dolabın içinden diş macununu alıp diş fırçasının üzerine bir miktar sıktım . Diş fırçasını ağzıma sokup diş macununu dişlerimle seviştirip su ile ağzımı çalkalayıp yüzümü buruşturdum. Aç karna iğrenç giden diş macununun sikik tadı gerçekten insanda kusma hissiyatı oluşturuyordu.

Odama gidip üstüme sportif bir şeyler geçirdim. Telefonumu bol eşofmanımın derin cebine koyup kulaklıkları kulaķlarıma taktım.

Evden çıkıp kapıyı kilitledim. Tahminimce evden yüz, yüz elli metre uzaklıkta olan sahile inip oradan itibaren ritimle koşmaya başladım.

Benim gibi sabah sporu yapan bir kaç kişiye selam verdim. Etrafımdakileri umursamayan soğuk nevale bir kız değilim. Sadece belli başlı kişilere güveniyorum o kadar.

Telefonumdaki ufak titremeyle durup cebimden telefonumu çıkardım .Tuğra mesaj atmıştı. "Geç kaldın güzelim . Ben geldim bile".

Tuğra aile dostumuz olan Selçuk beyin oğlu ve yıllara dayanan dostluğumuzla benim için değerli biri. Sabahları o kendi evinden, ben kendi evimden çıkıp her zaman ki kahvaltı yaptığımız kafeye doğru koşardık. Ben her ne kadar yarışmadığımızı söylesem de o ya ' benden önce gelmişsin. Bir daha kine daha erken kalkacağım güzelim.' Ya da ' Geç kaldın güzelim ben geldim bile' diyordu. Gülümseyerek dahada hızlandım . On dakika gibi bir sürede kafeye varıp içeri girdim.

Amerika özentisi bir kafeydi ama çok hoş bir tasarımı vardı. Birbirlerine uyumlu her biri farklı renkte olan süet koltuklara sahip masları deniz manzarasıyla birleşince muhteşem oluyordu.

Tuğra'nın siparişleri verdiğini bilerek lavaboya gittim. Elimi yüzümü yıkayıp Tuğra'nın yanına gittim. " Yarış yapmıyoruz biliyorsun " dediğimde yamuk bir gülüş sergiledi. " Sana göre öyle tabii " Gözlerimi devirerek karşısındaki sandalyeye oturdum.

Her zamanki gibi beni beklemişti. Sessizce kahvaltımızı yaptık. " yeni bir video şarkı buldum ve dans cherography yaptım. Ne dersin bir video daha çekelim mi güzelim? " Bir kaç saniye düşünürken sol kaşımın üstünü kaşıdım. Gözlerime bakan inatçı gözlerine bakarak kafamı olumlu anlamda salladım. O meşhur yamuk gülüşüyle bakınca önündeki meyve suyunu gösterdim. Bardaği eliyle kavrayıp dudaklarına götürdü ve bir dikişle meyve suyunu bitirdi. Ayağı kalkıp kasaya ilerledi .

Hesabı ödeyince dışarı çıktık yan yana yürümeye başladık. Ellerimi ceplerime soktum. " Eve gidip üzerini değiştir. Bir buçuk saate seni alırım. Salona gider dansı çalışırız. " kafamı olumlu anlamda sallarken dudaklarımı aralayıp konuştum "pekala" . Durdu ve elini yumruk yapıp havaya kaldırdı. Önce işaret parmağını açtı. Ardından orta parmağını kaldırdı. Ben ne yaptığını anladığımda siktir çekerek arkamı dönüp koşmaya başladım.

Bekletilmekten nefret ederdi ve buradan evime yirmi beş , otuz dakikalık bir mesafe vardı duş alıp hazırlanmam, Siktir..hasiktir.

Ayaklarımı zorlayıp daha hızlı koşarken kahkahasını duydum. Eğer bekletirsem camlarımı indiriyordu ve bu, bu hafta 4. Cam değiştirişimdi. Bir daha uğraşamazdım.

Evime ulaştığımda soluğu kıçımdan alıyordum. Yukarı çıkıp hızlı bir duş aldım. Banyodan çıkıp odama ilerledim. Vücudumun dörtte ikisini kapatan havluyu yatağın kenarına koyup, üstümü giyindim. Çantama su, yüz havlusu, yedek kıyafet koyduğum sırada aşağıda olan salonumun boydan camının kırılma sesi geldi. Saate baktım daha on bir dakikam vardı. Gidip kırdığı camın olduğu yerden bahçeye çıktım. " O camlarla hadım ederim seni Tuğra . Daha on bir dakikam vardı" dediğimde tedirgin bir şekilde baktı. " ups güzellik saatim ileri sanırım" dediğinde sinirle dilimi ısırdım. " Ben arabada bekliyorum" deyip gitti.

İçeriden sırt çantamı alıp arabanın yanına gittim.
Direksiyonda ritim tutarak beni bekleyen Tuğra' ya baktım. Açtığım kapının sesiyle bana tedirgince dönen arkadaşıma ' seninle sonra görüşeceğiz ' bakışları atıp arabanın rahat koltuğuna kuruldum.

Arabayı çalıştırıp abaddon'a doğru sürdü. gösterişli dalgalı neon renklere sahip binaya geldiğimizde arabayı park etti. çantamı tek omzuma asıp binanın ön kapısından girdik.

Gişeye kartlarımızı gösterdik. Her tarafı cam olan asansöre bindiğimizde twerk grubu ritimle kalçalarını hakeket ettirirken selam verdiler.

Tuğra ıslık öttürdüğünde kızlar güldü . Tuğra'nın kafasına şaplak attım. kendi katımıza geldiğimizde asansörden indik. Ahşap zemin, ihtişamla gözler önüne serilen manzara muhteşem gözüküyordu. Tuğra sırıtarak ilerleyip eşyalarımızı şarap rengindeki pufun üzerine bıraktı. "E hadi bakalım cherographyi gösteriyim çalışalım"

Tuğra'nın duvarı boydan boya kaplayan aynanın önünde durup bana bakmasıyla derin bir nefes aldım. Yeni bir dansta kendimi bulacaktım. Şarkının anlamında hikayeler yazacak, başrolde kendimi bulup tutkuyu iliklerime kadar hissedecektim. Belkide bu kadar hissederek dans etmemdi insanları kendine hayran bırakan.

Jeyan avan

Multimedia'da tanıtım videosu var (kulaklıkla dinlemenizi tavsiye ederim)

ilgincimsi

selamlar *-*

ilk hikayemle karşınıza çıkıyorum

haydi bakalım sbhjwöpğüsb

AbaddonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin