25.Bölüm

163 8 0
                                    

Ve yine o büyülü an olmuştu. Dünyada ki hiç bir şey umrumda değildi. Tüm üyelerin sevinçleri yada kahkahalarını bile duymuyordum. Gözlerimiz kapalı o anın içinde kayboluyorduk. Kai'nin dudakları dudaklarımın üzerindeydi..

Yine birbirimizin gözünün içine bakıyorduk. Beni böyle herkesin içinde öptüğü için ona kızamıyordum bile, sadece ikimizde birbirimizin gözünün içine bakıyorduk."Seni çok seviyorum, sadece seni düşünüyorum, seninle yaşıyorum, sensiz nefes alamıyorum, kalbim ağrıyor, nefesim kesiliyor. Bana bir daha sakın bizi düşünmediğimi söyleme şu andan itibaren önümüze nasıl engel çıkarsa çıksın, ne kadar büyük olursa olsun yinede beraber olacağız. İkimiz. Sen ve ben."

"Bir daha ne olursa olsun, sakın bana ayrılmak istediğini söyleme" Alnımı alnına dayadı ve elleriyle göz yaşlarımı sildi. Arkadaki bağırışlar,ıslıklar,kahkahalar,sevinçler hiçbirini duymuyordum sanki. Sanki bu dünyada sadece Kai ve ben vardık. Onunla sıkıca sarılmıştık. Sehun her şeyi videoya almıştı, Kris'de bir sürü fotoğraf çekmişti. Ama yinede burada olmaktan mutluydum. Hiç bir şey umrumda değildi. Kai ile sarılmayı bitirdikten sonra üyelere baktık. Hepsi gelip bize sarılmışlardı. Kai'nin omzuna vuruyorlardı. Hep beraber içeri girmiştik.

"Sehun senle ben içeride yatalım Kai burada yatsın" Luhan odaya gidip yer yatağını topluyordu. Böyle bir şey istemiyordum. Zaten uyumakta istemiyordum ki istesem de uyuyamazdım.

"Uykun var mı?" Başımı hayır anlamında iki yana sallamıştım. "Hyung siz rahat rahat yatın orada, ben Suho hyungun getirdiği çadırı dışarı kurarım"

"Suho hyung çadır mı getirdi?"

"Evet sığmayız diye getirmiştim. Ama çadırı kurmaya vaktim olmamıştı sen tek kurabilecek misin yardım edelim mi?"

"Ben kurarım hyung siz uyuyun"

"O zaman ben uyumaya yatağa gidiyorum ve tek yatmak istiyorum kimse gelmesin" Chanyeol koşarak yatağa atlamıştı.

"Chanyeol sen kimin evinde yattığının farkındasın değil mi? Kalk hemen yatağımdan" Suho Chanyeol'u kaldırmaya çalışıyordu. Chanyeol'da Suho'ya söyleniyordu. Biz de o sırada çadırı alıp dışarı çıkmıştık.

Kai öncelikle küçük bir ateş yakmıştı. Dallar ve taşlarla bir şekil verip, kibritle ve kağıtlarla yakmıştı. Aslında ben dalları birbirine sürterek yakar diye düşünmüştüm ama bunun çok zor bir şey olduğunu da biliyordum. Kai'yi izlerken bile heyecanlanıyordum. O bana çok mükemmel geliyordu. Şu an karşımda bizim için ateş yakıyor olması beni o kadar mutlu ediyordu ki. Ateşi yakmayı bitirdikten sonra çadırı kurmaya geçmişti. Fakat bunda ateşi yakarken ki gibi başarılı değildi, ne zaman bir yeri tuttursa arkadan bir yer yamuluyordu. En sonunda oturup Kai'yi izlemekten vazgeçtim. "Yardım ister misin?"

Bana kısaca bakmıştı. "Aslında fena olmaz"

Ayağa kalkıp yanına gittim. "Peki ne yapmam gerekiyor?" Kai bana çadır kurmayı anlatmıştı. Ben çadırın bir tarafını tutarken o çadırın köşelerini yere sabitliyordu. Yaklaşık 10 dakika sonra çadırı kurmuştuk. Kai derin bir nefes verip elimi tutmuştu. Ateşin önüne geçmiştik. Yine şömineyi izlediğimiz zaman gibi benim başım onun omzunda, onun kolları bana sarılıydı. Hayatımın sonuna kadar böyle kalabilirdim. Onu çok seviyordum. Kai birden gülmeye başlamıştı. "Ne oldu?"

"Bir şey yok 'ufaklık'" Ufaklığı derken bastırmıştı.

"Ya!"
"Evet, annem, babam ve David amcam"

"David amcan çok.. değişik biri"

"Bende öyle düşünüyordum, ama sonra neden böyle davrandığını anladım"

"Neden?"

"Acısını böyle dindiriyor. Belki de şu an içi ağlıyor ama o dışarıya hep gülüp saçma sapan davranmayı seçiyor. Belki insanların ona acıyarak bakmalarını istemiyor, belki de acısını böyle unutmaya çalışıyor"

"Ne acısı?" Kai gözümün içine bakıyordu.

"Boşver zaten o da unutmaya çalışıyor"

"Eun Mi bana her şeyini anlatabilirsin"

"Kai bunları duymak isteyeceğini sanmıyorum." Kai bana söylemem için ısrarla bakıyordu. Derin bir iç çekip konuşmaya karar verdim. "David amca 19 yaşındayken Amerika'ya gitmiş ve orada bir kadınla tanışmış. Sevgili falan olmuşlar. Bir gün sarhoş olup biraz fazla ileriye gitmişler ve kadın bu yüzden ayrılmak istemiş. Aradan yıllar geçmiş ve David amcayı bir kadın aramış. 17 yaşında bir oğlunun olduğunu söylemiş. Kore'ye David amcayı bulmaya gelmiş. Aramış ama bulamamış. Sonra SM'nin dans gösterilerini izlemiş ve ünlü olup David amcayı öyle bulmayı denemiş. Zaten çok yetenekli biriymiş. Sonra SM'ye başvuru yapmış, kabul edilmiş, çalışmaya başlamış falan. SM çok kötü duruma gelmiş, Bay Lee'de bu durumu David amcanın oğlunu kullanarak kapamayı düşünmüş. Oğlu çok yetenekliymiş ama henüz o kadar hazır değilmiş. Bay Lee'de bir hafta sonunda onu tanıtacağını söylemiş ve eğer çok çalışırsa babasını o kadar çabuk bulabileceğini söylemiş. O da ilaçlarla, vitaminlerle uykusuz, yorgun bir şekilde bir hafta çalışmış. Sonra vücudu iflas etmiş ve.. ölmüş. Ardından Bay Lee bunu para yoluyla kapatmış. Ama David amca öğrenir öğrenmez oğlunu araştırmış ve zorda olsa tüm bu olanları öğrenmiş"

"N-ne?" Kai şaşkınlıkla bana bakıyordu. Gözlerini hiç kırpmıyor sadece öylece bakıyordu.

"Kai bunu hiç kimsenin bilmemesi lazım biliyorsun eğer öğrenilirse-"

"Tabiki bunu birine söylemeyeceğim sadece Bay Lee'nin bu kadar.."

"Biliyorum, bu kadar alçak olduğunu hiç birimiz bilmiyorduk ama aradan uzun yıllar geçmiş David amca olanları, acısını bu yolla kapatmaya çalışıyor. Ama tabi ne kadar başarılıdır onu bilmiyorum"

"David amcan gerçekten hayran olunacak birisi"

"Evet" Farkında olmadan akıttığım göz yaşlarımı silip Kai'yle sarıldık. Beni sımsıkı sarmış teselli ediyordu.

Yaklaşık bir saat sonra başka şeylerden konuşuyorduk. Kai bana ünlü olmadan önceki anılarını anlatıyordu. Bende ona. Kısa bir sessizlikten sonra tekrar bana bakmıştı.

"Hiç benden başka sevgilin oldu mu?"

"Sadece lisedeyken 30'u aşmıştı ama hepsi ciddi değildi"Kai'yi kızdırmak için abartı bir rakam söylesemde aslında hiç sevgilim olmamıştı. Ve sanırım Kai bunu anlamamıştı çünkü garip bir suratla bana bakıyordu.

"O-oldukça fazla.. Sanırım güzel olduğun için çok popülerdin" Kai bozuk bir sesle dümdüz konuşmuştu. Başını başka tarafa çevirip kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu.

Yine küçük bir kahkaha atmıştım. "Cidden benim öyle olduğumu mu düşünüyorsun?"

Sanki rahatlamış gibi nefes almıştı ve gözümün içine bakıyordu. "Şaka yapmıştın değil mi?"

"İlk sevgilim sensin." Bu sefer mutlu bir şekilde bakıyordu. Derin bir nefes alıp sözüme devam ettim. "Ben bu hayatta herkesin sadece bir tane gerçek aşkı olabileceğine inanıyorum. Onu hemen lisede aramak aptallık olurdu, bu sebeple kimseden hoşlanmadım ve çıkma tekliflerini kabul etmedim. Gerçek aşkı bulduğumda ilk ve son sevgilimin o olmasını diledim"

Kai dediklerimden çok etkilenmişe benziyordu. Derin bir nefes alıp sırıtmaya başlamıştı. Tekrar gözümün içine bakıyordu. "Sana aşık olmakla hayatımda ki en akıllıca kararı yaptım. Sen.. sen çok farklısın, şu dünyadaki tek anlamlı şeysin ve bana aitsin" Gözlerimiz birbirine bakarken ikimizinde gözünün içi gülüyordu. Kai yavaş yavaş yaklaşıyordu ve yine benim kalbim yerinden çıkacakmış gibi son hızıyla atıyordu. Dudaklarımız birleştiğinde tekrar ve tekrar böyle birine sahip olduğum için kendimi dünyanın en şanslı insanı hissediyordum. Evet, inanıyordum. Gerçek aşkımı bulmuştum.

Seçimsiz Aşk (Kai)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin