HAYAL

186 21 1
                                    

Ciğerlerime hızla giren temiz hava, soluk borumdan geçip ciğerlerime ulaştı ve yoğun bir acı hissetim. Bütün kaburgalarım kırılıyormuş gibi hissediyorum. Ama bu ruhsalmıydı fizikselmi bilmiyorum. Gözlerimi aralayamayacak kadar güçsüzdüm. Işığa ihtiyacım vardı. Karanlık karabasan gibi üzerime çöküyordu, yavaşça. Sesim çıkmıyordu, boğuluyordum.

⭕⭕⭕

Burnuma gelen yoğun kokuyla yüzümü buruşturdum. Gözlerimi açmaya çalıştım, ama onlar bana ihanet edip kapalı kaldılar. Baş ucumda çıkan ritmik sesle hastahanede olduğumu anladım. Ses tam olarak şu şekildeydi dıt dıtGözlerime son kez açılma emri verdim, bana direnmeyip açıldılar. Resmen vücudumun kontrolünü kaybediyordum. Etrafa baktım, büyük bir odadaydım. Koluma serum bağlanmış ve elim gazlı bezle sarılmıştı. Etrafı inceledim, duvarlar beyazla  renkle boyanmıştı. Sol tarafta çift kişilik bir dolap  vardı. Güçlükle kafamı çevirdim, tarif edilemez bir acı bedenimde dolaşıyordu. Gözlerimi kısarak yanımdaki koltukta oturan kişiye baktım,  görüş açım biraz bulanıktı. Kafamı sallayıp  gözlerimin  önündeki sisi dağıtmaya çalıştım. Koltukta oturan kişi annemdi. Ona baktım, ağlamaktan şişmiş gözleri, üzüntüden rengini kaybetmiş dudakları ve teni. Berbat bir haldeydi. Bakışlarını bir yere odaklamış donuk bir vaziyette bakıyordu. Annem güçlü bir kadındı, kolay kolay ağlamazı. Her zaman babama destek olmuştu, iyi günündede kötü günündede. Belkide babam onun sayesinde herzaman dim dik ayaktaydı, kim bilir. Ben gerçek aşkı onlarda görmüştüm. Birbirleri için gözleri kapalı canlarını verirlerdi.
Annam için kolay değildi, hayat arkadaşını can yoldaşını kaybetmişti.
Bende babamı. Gözlerim dolmaya başlamıştı, ben onun kadar güçlü değildim ki dayanamazdım. "Anne" dedim titreyen, bir yandanda ızdırap  dolu sesimle. Oda bana dolu gözlerle bakarken "Babam" diye devam ettim. Yanıma gelip sıkıca sarıldı, bende çaresizce kollarımı bededine sardım. "Zümrüt Gözlüm" diye fısıldadı kulağıma. "Geçti güzelim geçti, herşey yolunda ben varımazımdan sesli bir hıçkırık çıkıverdi. Annemin şefkatli kolları bedenimi daha çok sararken titrediğimi daha yeni fark ediyordum. Kapının hızla açılmasıyla annemden ayrılıp gelen kişiye baktım. "Duru" dedi titreyen sesiyle "b-ben bilmiyordum y-yeni öğrendim sen iyimisin? Lütfen iyi olduğunu söyle" dudağı titrediği için düzgün konuşamıyordu. Bu beni dahaçok ağlatırken "Tuana babam" diyebildim sadece. Yanıma gelip cılız kollarını bedenime doladı. "Biliyorum canım üzgünüm" dedi benimle birlikte ağlıyordu.
Tuana benim çocukluk arkadaşımdı, iyi günümde kötü günümde hep yanımda olmuştu. Görünüşe göre tek arkadaşım da oydu, pek sosyal biri olduğum söylenemezdi, kolay kolay arkadaş edinemezdim. Zaten onun arkadaşlığı bana yetiyordu. Tuana'nın babası  aynı zamanda bizim şirketin ortağıydı ama hisselerin çoğu babamın üzerineydi, o yüzden büyük ortak babamdı. Artık o olmadığına göre şirketin başına Ahmet Amca yani Tuana'nın babası geçecekti. Ama en kısa zamanda işi benim devr almam gerekiyordu. Kafamı kaldırıp anneme "biraz uyumak istiyorum, sende biraz dinlen" derim. Zoraki bir gülümsemeyle kafasını sallayıp Tuana'yla beni odada yalnız bıraktı. Oda çıkmak için ayaklanınca kolundan tuttum. "Sen kalırmısın" dedim, yalnız kalmaktan korkuyordum. Bana bir annenin çocuğuna baktığı şefkatle baktı, ne güzel bir arkadaştı be "tabi ki" deyip yanıma uzandı ve beni göğsüne çekti. Bende hemen kollarımı incecik beline dolayıp gözlerimi kapadım. Sabahten beri direnen göz yaşlarımın bir tanesi benden habersiz kaçıp gitti. Ben babamsız napacaktım. Bu düşünce daha çok ağlamama sebep olmuştu.  "Ştt ağlama" dedi. Kendimi sıktım "Tuana" dedim iç çekerek. Beni daha çok sardı " Söyle canım" ben "beni kurtaran kişi burdamı? hayatımı ona borçluyum teşekkür etmem gerek" dedim. Sesini çıkarmayınca kafamı kaldırıp ona baktım, düşünceli görünüyordu."seni kurtaran kişimi" dedi soran bir sesle. "Evet, kimdi o?" bana dönüp "seni bulduklarında nehrin kenarındaymışsın ve yanındada kimse yokmuş"  ne? Yani beni kurtarıp  bir bez gibi  köşeyemi atmıştı? Afaladım. Ama yinede hayatımı ona borçluydum. Kafamı sallaıp "evet" dedim " eminim" oda kafasını salladı. " bilmiyorum canım bilinç altının sana oynadığı bir oyun olabilir, belkide kendi çabalarınla kurtulmuşsundur ha?" dedi. Tamamiyle doğruldum " hayal görmedim Tuana biri beni kurtardı onu hissetim anlıyormusun?"
"Peki" dedi sen öyle diyorsan.

⭕⭕⭕

Genç adam önünde birikmiş dosyalara baktı, saatlerdir aralıkdız çalışıyordu. Bir içkiye ihtiyacı vardı. Tabi kolay değildi koskoca şirketi yönetmek 'yarın hallederim" diye geçirdi içinden. Kafasını dağıtmak için bir bara gidecekti. Ceketini çevik bir hareketle üzerine geçirip odasından dışarıya çıktı. Asansörü çağırdı, çok geçmeden asansör geldiğini belli eden sesi çıkarınca kendini demirden kafesin içine attı. Son katta gelince hızla çıkışa doğru illerledi. Görevli genç adamı görünce hızla arabasını getirdi. Hava hafif serinde herzaman ki gibi. Arabasına binip en yakın barlardan birine sürdü. Barın önüne gelince müsait biryere park etti. Müziğin sesi dışardan duyuluyordu. Arabasından inip bana doğru ilerledi. Kapının önünde duran izbandur gibi adamlar onu görünce baş selamı verip kapıları açtılar, genç adam aldırmadan içeriye girdi. Etrafta deli gibi dans edip,  içenler bir köşede içkinin etkisiyle yığılıp deli gibi gülenler kısaca bilinci yerinde olan herkez  ayağa kalkıp yol verdi. Hepsi ondan korkuyordu, aklı olanda korkardı zaten o koskoca Demir AKRAS tı. Adının geçdiği yerden korku akardı. Genç  adam yine aldırmadan herzamanki yerine geçti ve herzamanki içkisinden istedi. Barmen önüne bir kaç dilim limonla servis edilmiş Katte One Martini koydu. Ah! Kaç tane içebilirde? Ve evet içkinin yarısı buzla doluydu. Cebinden filtreli bir Rathmasl yaktı ve onun bir yandan zehirleyen bir yandanda sakinleştiren dumanını içine çektı. İşte şimdi rahatlamıştı.

KANLI KASIRGAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin