GİZEM

87 14 0
                                        

İYİ OKUMALAR
Sabah yine alarm sesiyle uyandım.Kısa bir duş alıp dolabımın karşısına geçtim. Elbise giyecektim, ona boyun eğmiyordum ama bidaha öyle bir konuşma yapmakta istemiyordum. Dün bana söylediklerinden sonra onu görmemiştim bir toplantıya girip çıkmıştı bende birkaç dosya düzenleyip eve gelmiştim. Tuana bir ton soru sormuştu. Hiç birine cevap vermeden uyumuştum oda ısrar etmemişti zaten. Dolabıma göz gezdirip içinden siyah dar kolları dantel olan bacaklarımın bir karış üzerinde biten bir elbise aldım. Üzerine deri bir ceket ayakkabı olarak platform deri ayakkabılarımda karar kıldım. Üzerimi giynip aynanın karşısına geçtim. Nekadar makyaj yapmayı sevmesemde bu sefer ince bir eyeliner çektim dudaklarıma parlatıcı sürüp aşağıya indim. Annem busefer erken uyanmiş gazete okuyordu. Yanına gidip " günaydın" dedim. " günaydın güzelim" dedi ve gazeteyi katlayıp masaya koydu." ee anlat bakalım staj nasıl gidiyor?"
"İyi" dedim kısaca. Masaya oturmadan bir tane salatalığı ağazıma attım. "Ben çıkıyorum" deyip hızla kapıya doğru ilerledim. Yoksa annem bir ton soru soracaktı. Arkamdan "kaç bakalım küçük hanım" dediğini duya biliyordum. Gülümsedim. Artık babam için geceleri ağlamıyordu. Toparlanmaya çalışıyordu. Bana gelirse hala eksikliğini hissediyordum. Derin bir nefes alıp garaja doğru ileledim. Arabayla gidecektim. Bugün işten sonra uğramam gereken yerler vardı. Biraz uzak olduğu için arabayla gitsem iyi olacaktı. Siyah mini cooperımın yanıda geldiğimde kapıyı açıp koltuğa oturdum. Direksiyonun üzerinde bir not varı 'ELBİSE YAKIŞMIŞ' bu ne şimdi? Notu ters çevirip arkasında bir şey varmı diye baktım. Sol alt kısımda küçük harflerle 'gizay' yazıyordu. Gizay mı iyide o kimdi? Zihnimi yokladım öyle birini tanımıyordum. Daha önce böyle bir isim bile duymamıştım. Arabadan inip etrafa baktım. Bu notu bırakan her kimse arabamın içine kadar girmişti. Etrafa baktım , kimse yoktu. Arabaya tekrar girdim. Notu buruşturup torpido gözüne koydum. Biri çocukça bir şaka yapıyor olmalıydı, yada gizli bir hayranım vardı. Bu konu üzerinde fazla durmayacaktım. Arabayı çalıştırıp 'AKRAS' şirketine doğru şürmeye başladım.  Şirketin önüne geldiğimde arabadan inip anahtarı görevliye verdim. İçeriye girdiğimde bir kaç kişinin bakışlarını üzerimde hissediyordum. Herzamanki gibi aldırmadan yürümeye devam ettim, etraftan bir sürü uğultu geliyordu. Ayakkabımın zeminde bıraktığı tok sese odaklanıp yürümeye devam ettim. Asansörün önüne geldiğimde, inip odama doğru ilerledim. Diğer odadan adını hatırlamadığım Demir Bey'in asistanı olan çakma sarışın elinde birkaç dosyayla gülümsiyerek bana doğru geliyordu. Bende yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirip ona doğru yöneldim. "Günaydın Duru'cum bunları inceleman gerek en alttaki dosyayıda Demir Beye imzalatacaksın" dedi elindeki dosyaları bana uzatarak. "Günaydın Çiğdem" kızın yüzündeki gülümseme hafif soldu "aslında Çağla" diye düzeltti. "Herneyse" deyip dosyaları aldım, ve odama doğru ilerledim. Ellerim dolu olduğu için kapıyı dirseğimle açıp içeriye girdim. Dosyaları masanın üzerine koyup kendimi sandalyeye bıraktım. Karşıya baktığımda Demir Bey'in daha gelmediğini gördüm 'daha iyi' diye içimden geçirirken karşı tarafın kapısı açıldı. İçeriye Demir Bey ve sarışın bir çoçuk girdi , galiba oda burada çalışıyordu. Kıvırcık sarı saçları yan profilinden bile belli olan koyu mavi gözleri ve beyez teni ile âdeta küçük bebekleri andırıyordu. İçeriye gülüşerek girdiler. Daha doğrusu sarışın çocuk gülüyordu o ise sadece göz deviriyordu. Demir Bey ceketini çıkartıp masaya fırlattı ve yerine oturdu. Geniş omuzları ve kaslı vücudu çekici olduğu kadar ürkütücü de duruyordu. Ben onu gözlerimle taciz ederken sarışın çocuk gülerek omzuna vurdu. Artık bukadar komik olan neyse kahkahası burqya kadar geliyordu. Demir Bey sinirlenmiş olacakki altındaki iterek ayağa kalktı, sandalye duvara çarpıp yere düştü. Sarışın çocuk korkmuş olacakki odanın diğer tarafına doğru koşmaya başladı. Ama hâla gülüyordu. Demir Bey hızlı adımlarla onun    peşinden gidiyordu. Çocuk gülerek geri geri koşarken birden Demir Bey'in düşürdüğü sandalyeye takılıp yere düştü. Bu sefer kahkahayı patlatan Demir Bey oldu. Öylece baka kaldım. Kahkahasında ki illahi ses, sert erkeksi yüzünde oluşan gamzeler, gözlerinin kenarında oluşan çizgiler. Önce içimde bişeylerin harekete geçmesine sebep oldu daha sonra dudaklarımın yukarıya doğru kıvrılmasına. Kafamı sağa sola sallayıp bakışlarımı üzerinden çektim. Dosyaları toplayıp Demir Bey'in odasına doğru ilerledim. Kapının önüne geldiğimde kapıya üç kez vurup beklemeye başladım
"Gel" ser erkeksi sesi duyduğumda içeriye girdim. Her şey yoluna girmiş olacakki Demir Bey yerinde oturmuş dosyalara göz atıyordu, sarışın çocuk ise masanın önünde olan koltuklardan birine yayılmış karşıdaki masaya ayaklarını uzatarak telefonla uğraşıyordu. Boğazımı temizleyerek "De-"
"Kahve" gözlerimi devirip "peki Demir Bey" deyip kapıya doğru ilerledim. "Bende bir kahve alabilirmiyim" duyduğum sesle topuklarımın üzerinde o yöne döndüm. Sarışın çocuk bana samimi bir gülümsemeyle bakıyordu. Sarışın olmasına rağman bu çocuğa içim ısınmıştı "tabi" dedim gülümsiyerek. Demir Bey başını dasyalardan yavaşça kaldırdı ve bana baktı. Gözlerini yavaş hareketlerle üzerimde gezdirdi. Elini dosyalardan çekip dua eden bir keşiş gibi birbirine kenetledi. Yüzümdeki gülümseme bakışları sayesinde yavaşça solarken "almıyor" sarışın çocuğa dönerek "almıyorsu " dedi ve başını tekrar dosyalara gömdü. Sarışın çocuk yerinden kalkıp yanıma geldi "sen o huysuza bakma ben Mert" deyip elini uzattı. Önce eline daha sonra yüzüne baktım yüzündeki gamzeler bana göz kırparken gülüşü insanın içini ısıtıyordu. Uzattığı elini sıkıp "Duru" dedim gülümsiyerek. "Memnun oldum Duru"
"bende" Demir Bey arkadan "tanışma fatsınız bittiyse artık kahvemi getir" dediğinde hızla kapıya doğru ilerledim. Mert arkadan "dur bende geliyorum" dediğinde durup onu bekledim ,yanıma geldiğinde birlikte odadan çıktık. "Ee analt bakalım Duru burada ne kadar zamandır çalışıyorsun" dediğinde ona dönüp "asıl sen söyle burdamı çalışıyorsun?" dedim. "Evet" dedi sakin bir sesle. Şaşırmıştım Demir Bey' le fazla yakın gözüküyorlardı arkadaşı felan olduğunu düşünmüştüm. "Hiç görmedim nerede?" diye sordum. Mert hiç mimik oynatmadan kulağıma eğildi " alt katın çok derinliklerinde genel ev var" dedi gözlerimi büyüterek ona baktım " sen ciddi misin?" aniden koca bir kahkaha patlattı. "Buna inandığını söyleme lütfen"  gülmekten nefes alamaz hale gelmişti bukadar komik olan neydi ki. Ellerini yelpaze gibi yüzünde sallarken yanımızdan geçek çakam sarışının eline çarptı. Çakma sarışın kulakları sağır edecek cinsten bir çığlık patlattı. Mert panikle ellerini kızın üstünde sallarken aynı zamanda üflüyordu. Bu hallerine gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Mert kıza doğru ani bir hamle yapınca elin kızın göğsüne çarptı. Çarkam sarışın "çek alini sapık!" diye bağırdı  sinirle giderken ayağı masanın kenarına takıldı ve tökezledi. Biz aynı anda gülmeye başladık. Bize döndü ve insanın içini ürpedecek şekilde baktı. Ve aniden suspus olduk. Arkamıza hızla dönüp kahve makinesine doğru ilerledik. Mert saçma sapan hareketlerle beni güldürmeye başarırken onu sevdiğimi hissetim. Zaten Demir Bey'in odasına varmıştık. Ben kapıyı çalmak için uzandığımda Mert gerek duymadan direk içeriye daldı bende onun arkasından içeriye girdim. Demir Bey ceketini giyiyordu. Kahveyi masasına koyup "Demir Bey bunları izmalamanız gerek" dedim. "Daha sonra şimdi işim var çıkmam gerek sende  eve git" deyip kapıya doğru gitti Mert yanımdan geçerken bana el sallamayı ihmal etmedi, bende gülümsiyerek el salladım ve odadan çıktılar. Ofluyarak bende odadan çıktım. Bu adam ne kadar umursamazdı böyle. Odama girdim eşyalarımı toparlayıp aşağıya indim görevli arabamı getirince hızla binip mezarlığa doğru sürdüm.
***
Mezarlığın önüne geldiğimde arabayı müsayit biryere park edip indim. Babamın mezarına doğru yürümeye başladım, topuklu ayakkabıyla toprakta raha yürüyemediğim için eğilip ayakkabımı çıkardım ve yürümeye devam ettim. Mezarın yanına geldiğimde diz çöktüm ve biraz bekledim. Derin bir nefes aldım gözlerim dolmuştu ama yinede gülümsedim, babam ağlamamdan nefret ederdi çünki. Ağlayıpta onu üzmek istemezdim. Öylece oturdum saatlerce, hiç birşey söylemeden, sanki varlığını hissediyordum ve buna ihtiyacım varmış gibi saatlerce oturdum. Ne kadar oturdum bilmiyorum ama hava kararmaya başlamıştım. Ayakkabılarımı alıp yerden kalktım. "Görüşürüz baba" deyip yürümeye başladım. Arabanın önüne geldiğimde ayakkabılarımı giynip arabaya girdim. Direksiyonun üzerinde yine bir not vardı.
"ÇOK KÖTÜ DEĞİLMİ, İNSANIN CANINDAN BİR PARÇASINI KAYBATMAK. BANİM NE HİSSETİĞİMİ ANLAMANA SEVİNİYORUM ÇÖREĞİM"
'gizay'

KANLI KASIRGAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin