Duyduğum alar sesiyle yastığına daha fazla sarıldım, daha kargalar kahvaltısını etmeden uyanmaya niyetim yoktu."kapat artık şunu" Tuana'nın isyan eden sesini duyduğumda gözlerimi istemsizce araladım alarmın iğrenç sesinden dolayı uykum iyice açılmıştı alarmı kapatıp yataktan kalktım. Bugün staja başlayacaktım ama içimde en ufak bir heyecan kırıntısı yoktu. Öylece dikilmeyi bırakıp banyoya doğru ilerledim. Kısa bir duş alıp dolabımın karşısına geçtim. Diğer kızlar gibi saatlerce ne giyeceğimi düşünmezdim. Kıyafetlerime göz gezdirip siyah dizleri yırtık bir pantolon siyah V yaka bir t-shor ve deri ceketimde karar kıldım siyah converslerimi de giyersem hazırdım. Kıyafetlerimi giynip aynanın karşısına geçtim. Dağınık topuzumu açıp saçlarımın dalgalar halinde omuzlarımdan belime doğru süzülmesine izin verdim. Saçlarımı seviyordum bazen kırıklarını bile aldırmaya kıyamazdım. Saçımı tarayıp doğal haline bıraktım makyaj yapma gereği duymadan direk aşağıya indim. Emine Teyze kahvaltı hazırlıyordu beni görünce "günaydın kuzum" dedi gülümsiyerek karşılık verdim. Emine Teyze evimizin tek çalışanıydı onun elinde büyümüştüm benim için anne yarısı gibiydi "annem hala uyanmadımı?" dedim masaya otururken "daha uyanmadı" kafamı sallayarak kahvaltı etmeye başladım. Tabağımı bitirip masadan kaltım daha fazla oyalanırsam ilk günden kovulacakyım. Telefonumu ve kulaklığımı alıp evden çıktım şirket yakın olduğu için yürüyerek gidecektim. Kulaklığımı takıp yürümeye başladım. Müzik olmasa ne yapardım bilmiyorum resmen müzikle huzur buluyordum.
***
Şirketin önüne geldiğimde durdum 'AKRAS' yazısı direk göze çarpıyordu gümüş rengi olan yazının kenarları altın sarısıydı gerçek olduğu belliydi 'ben pahalıyım' diye bağırıyordu adeta. Derin bir nefes alıp şirkete girdim. Herkezin gözü bir anda bana döndü umursamadan yürümeye devam ettim bu aradada etrafa göz attım. Bütün kadınların yüzünde bir ton makyaj ve üzerlerinde her yerlerini belli eden elbiseler vardı, bu durumda benim onlara gözlerimi dikmem gerekiyordu. Bir kadı. Bana doğru yaklaştı, yüzünde tiksindirici bir hal vardı. " nasıl yardımcı olabilirim" dedi yüzümü buruşturdum. İstifimi bozmadan "staj için gelmiştim" dedim. "Toplantı 1 saat sonra isterseniz içecek bir şeyler ikram edelim" dedi samimi olmadığı her halinden belliydi. "gerek yok "deyip yürümeye devam ettim. Telefonum çalınca durup cevapladım"efendim Tuana"
"Duru dosyalarını unutmuşsun aklın nerde senin?"
"Kahretsin eve geliyorum"dedim
"Sen geç kalırsın istersen ben getireyim"
"Hayır ben geliyorum zaten toplantıya daha 1 saat varmış"
"Tamam görüşürüz" dediğinde telefonu kapatıp cebime koydum. Çıkışa doğru yürürken o kadınada kötü kötü bakmayı ihmal etmedim. Eve doğru koşar adımlarla ilerlerken evimin şirkete yakın olmasına bir kere daha şükrettim. Eve vardığımda kapıyı çaldım kapıyı Tuana açtı. Ona aldırmadan hızla odama çıktım. Masanın üzerinde yoktu çekmecelere bakmaya başladım nerdeydi bu lanet dosya "burda" Tuana'nın sesini duyduğumda ona doğru döndüm. Elinde ki dosyayı havada sallayıp bir yandanda"gerçekten aklın nerde senin" diye isyan ediyordu. Yanağına sulu bir öpücük bırakıp "sadece geç kalmak istemiyorum" dedin ve evden hızla ayrıldım şirkete doğru ilerledim. Şirkete girip toplantının hangi katta olduğunu sorup asansöre ilerledim. Son kata geldiğimde asansörden inip toplantı odasına girdim. Boş bir yere oturdum benimle birlikte oniki kişi vardı. Kapı açılınca herkez o yöne döndü içeri genç bir adam girdi giydiği siyah takımın içinde erkeksi duruyordu, sert yüz hatları ve bakımlı siyah saçlarıyla kusursuz görünüyordu. İçeridekilere göz gezdirip yerine oturdu. "İsimleriniz?" vay canına bu sesle sevişebilirdim. Herkez isimlerini söylerken sıra bana geldi gözleri benim gözlerimle buluştuğunda o gece karanlığı gözlerinde kaybolacağımı sandım. Gözleri sanki daha önce görmüşüm gibi bana tanıdık geliyordu ama çıkartamıyordum. "İsmin?"
"E-evet şey Duru" yüzümü buruşturdum kahretsin kekelemiştim. "Dosyanı getir" yerimden kalkıp yanına doğru ilerleyip dosyayı uzattım. Dosyayı alırken ellerimiz birbirine değdiğinde elektirik çarpmış gibi hızla geri çektim. Bana garip bir şekilde baktı lanet olsun ne oluyordu bana bedenimi kontrol edemiyordum resmen. Dosyayı inceleyip bana bakmadan "sekreterime söyle seni benim yanımdaki boş odaya yerleştirsin" dedi ve yerinden kalkıp kapıya doğru ilerledi. Arkasından boş boş baktım az önce olan neydi şimdi diğerleride benim gibi baka kalmıştı onlarla ilgilenmemişti bile. Yanıma çakma sarışın biri gelip "ben size odanızı gösteriyim" dedi. Onu takip ederek toplantı odasından çıktım. Odanın önüne geldiğimizde kapıyı açıp geçmem için geri çekildi. Odaya girip etrafa göz gezdirdim, büyük bir masa sandalye ve dolap vardı duvar gıri taştandı zemin siyah geri kalan çoğu şeyse beyazdı zarif bir odaydı. Masaya doğru ilerlediğimde masanın karşısında boydan boya bir can olduğunu gördüm karşıda başka bir oda vardı. Çakma sarışına dönüp " şu oda kimin" dedim kafamla karşı odayı göstererek " Demir Beyin" dedi kafamı salladım. Yanıma gelip "ben size yapacağınız işi anlatayım" ded ve masanın yanına bir sandalye çekip oturdu. Onaylayıp bende yanına oturdum
***
İki saatir çakma sarışının söylediklerini anlamaya çalışıyorum bir ton şey anlattı ama benim tek anladığım Demir Bey'in ikinci asistanı gibi bişey olacağımdı. Getir götür işleri dosya imzalatma felan. Sekreter yanımdan kalkıp "bukadar başka birşey yapmana gerek yok Demir Bey mükemmeliyetçi bir insnandır o yüzden ne yaparsan yap özen göster" sadece kafamı sallamakla yetindim. Kapıya doğru ilerlerken "bu arada ben Çağla umarım iyi anlaşırız" diyip odadan çıktı. İçimden 'hiç sanmıyorum' diye geçirdim çakma bile olsa sarışın insanları sevmezdim samimi gelmezlerdi ayrımcılık yapan biri değildim ama hoşlanmıyordum. Yerime biraz daha yayılıp önümdeki şeffaf plastik dosyaların içindeki belgelere baktım. Bunları imzalatman gerikiyordu heralde ama Demir Bey gelmemişti. Ofluyarak yerimden doğruldum ve dosyaları incelemeye başladım. Çoğu yapılan ihalelerle ilgiliydi bir kaçıda iş teklifi ortaklık gibi şeylerle ilgiliydi. Karşı tarafta hareketlilik hissetiğimde kafamı dosyalardan kaldırdım. Demir Bey gelmişti masasına doğru yaklaşıp ceketini çıkarttı. Giydiği beyez gömlek bütün vücut hatlarını belli ediyordu. Kol kasları gömleğin içinde sıkışmış heran yırtılacakmış gibi duruyordu, gömleğin kollarında takılı olan kol dümeleride ayrı bir hava katıyordu. Masasına oturup kafasını dosyalara gömdü. Dosyayı bitaz inceledikten sonra kaşları çatıldı sert yüz hatları dahada gerildi bu adam hep böylemiydi 'acaba gülünce nasıl oluyor' diye geçirdim içimden. Kafamı iki yana sallayıp gözlerimi ondan çektim resmen adamı bakışlarımla taciz ediyordum. Sandalyeyi geri iterek yerimden kalktım ve dosyalarımı elime aldım şunları imzalatsam iyi olacaktı. Demir Bey'in kapısına ilerleyip kapıya üç kere vurdum "gel" sert sesi duyduğumda içeri girdim bu ses bende garip bir etki bırakıyordu elim ayağım dolaşıyordu. "De-" "kahve" ne? ne diyor bu adam? "Efendim" kafasını dosyalardan kaldırmadan tekrar "kahve getir" dedi "peki efendim" deyip elimdeki dosyalarla birlikte odadan çıktım. Asansörün biraz ilerisinde gördüğüm kahve makinesine doğru ilerledim. Elimdeki dosyaları bırakıp dosyaların dolmasını bekledim. Kahve dolar dolmaz hızla odaya doğru ilerledim sıcaktı ve elim yanıyordu. Kapının önüne gelince ellerim dolu olduğu için ayağımla kapıyı çaldım. O sert sesi duyduğumda dirseğimle kapıyı açıp hızla masaya ilerledim ve kahveyi bıraktım elim kavrulmuştu resmen. Bana bakmadan kahvesinden bir yudun aldı ve kafasını tekrar dosyalara gömdü adam resmen beni görmezden geliyordu. Boğazımı temizleyip "Demir Bey bunları imzalamanız gerekiyor" dediğimde bana baktı nihauet ilgisini çekebilmiştim. Dosyaları uzatıp imzalamasını bekledim. Dosyalara kısa bir göz atı ve imzalayıp bana uzattı "çıkabilirsin" dedi. İçimden 'suratsız' diye geçirdim kapıya ilerlerken " Duru Aslaner" adımı duyduğumda durup ona döndüm " Buyrun Demir Bey" dedim iğneliyici bir sesle. Yerinden kalkıp yanıma doğru ilerledi aramızda üç adım kadar kaldığıda durup ellerini pantolonunun ceplerine koydu ve gözlerini kıstı gür kiprikleri gözlerini daha güzel gösteriyordu. " ses tonuna dikkat et" deyip bir adım yaklaştı. Nekadar geri gitmek istesemde irademi zorlayıp olduğum yerde kaldım. Tehlikeli bir sesle " ve bu şirketi bir giyinme kuralı var sende artık burda çalıştına göre bu kurala uymak zorundasın" galiba bu kurduğu en uzun cümleydi ama dur bir dakkika ben burdaki kadınlar gibi elbise felan giyemezdim rahat edemezdim. " ne yani pantolon yasakmı?" dedim dalgaya vurarak. Ama o ciddi bir sesle " evet yasak" dedi." ben elbise giyemem giysem bile rahat çalışamam" dedim " orası beni ilgilendirmez"
"Ama"
"Ben ne diyorsam o"
Dedi sesini yükselterek ne sanıyordu bu adam kendini?
"Elbise felan giynemem ben kusura bakmayın" dedim bende sesimi yükselterek
"Öylemi dersin"
"Evet, hem siz neden taktınız bu kıyafet olayına?" bir adam daha atıp aramızdaki mesafeyi kapattı vücudumuz birbirine değiyordu ve yüzlerimiz çok yakındı. Kusursuz yüzü tapılacak cinstendi. Kulağıma doğru yaklaşıp " belkide siyahların altında sakladığın seni merak ediyorumdur" diye fısıldadı. Tatlı badem kokusu burnuma dolarken, dediği şey nefesimi kesmesine neden oldu. Bedenini geri çekerken " şimdi çıkabilirsin" dedi. "P-peki Demir Bey" diyip okadan hızla ayrıldım. Sanki kalbimi mengeneyle sılıştırılmış gibi hissediyordum. Bu adamın yanında durmak kalbe zarardı. Derin bir nefes verdim. Şuan tek istediğim huzurlu bir uyku çekmekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI KASIRGA
Novela JuvenilBir an nefesim kesildi. Artık insanlarla konuşmam daha zor oluyor. Kimseyi yanımda istemiyorum, konuşmayı bırak, yüzlerini dahi bakmak zor geliyor. Yalnız kalmak istiyorum, ama bir yandanda bu beni korkutuyor. Sanki biraz tuhaf hissediyorum. Dünya...