16/ Deniz Yolculuğu

112 11 0
                                    

-Bölüm şarkısı:
Silent lucidity- Queensryche-

Lucas, Chris'e kalkması için elin uzattı. " Hava kararıyor gitmeliyiz. "
Chris, yardımı reddetmişti. Kendisi yerinde doğruldu ve yürümeye başladı. Sophie onun koluna girmiş bir an olsun bırakmıyordu. Deniz kenarında savunmasız bir şekilde yürümeye ve güvenli bir yer aramaya başladık. Zırhlı bir aracımız yoktu artık. Gökyüzü kızıla boyanmıştı bile. Havanın kararmasına yarım saat kadar bir süre vardı. Rüzgar, ağaçtaki yaprakları oynatsa bile,  paranoyaklaşıyordum.

10 dakika daha yürüdükten sonra, rıhtıma gelmiştik. Burada bir sürü lüks tekneler vardı.  Bir kaç tekneyi geçtiğimizde, acı bir inleme sesi işittik. Silahlarımızı kaldırıp etrafa baktığımızda, tekrar aynı sesi duyduk. Bu kuduzlara ait değildi. Hatta bir çocuk sesiydi.

Sesi takip edip koşarak tekneye girdim. Lucas arkamdan durmamı söylese de dinlemedim nasılsa arkamdan geliyorlardı.

Lüks teknede, koltukta kanlar içimde yatan 13-14 yaşında bir çocuk bulmuştum. Henüz yeni ısırılmıştı. Diğerleri de yanıma geldiğinde, "Yukarıda" dedi çocuk zorlada olsa. "Ben hallederim." deyip yukarıya çıktı Lucas.

Sophie elindeki aşıyı bana uzattı. "Hayır Sophie sen yap, ben ne anlarım aşıdan?"

"Öğren o zaman. " dedi ve çocuğun  tişörtünü sıyırıp karnını açtı. Tam göbek dediğinin üst çaprazına aşıyı sapladı. Çocuk acıyla bağırdı. Gözlerini açtığında, aşının işe yaradığını düşünerek sevindik. Çocuk aşırı terliyordu.

Lucas'ta aşağıya indi. " Yukarıdakini hallettim. " korkuyla silahlarımızı ona çevirdik. Ellerini kaldırdığında derin bir nefes verdik.

Çocuk hala baygın yatıyordu. Lucas'a ona bakmasını söyledim.Çocuğun baş ucuna oturdu. Ayılması için çocuğa tokat attı. Bir kaç saniye sonra çocuk gözlerini açabilmişti. Gözlerindeki beyaz tabaka kızarmıştı çocuğun. Fakat dönüşmemişti henüz. "Bu gözlere yazık olurdu dostum." dedikten sonra saatine baktı. Sonra tekrar çocuğa bakıp güven veren bir gülümseme yolladı. Çocuğa su getirdi Chris. İçtikten sonra bir süre konuşmadan etrafa baktı. Uzun süren sessizliğini bozarak nefes nefese konuştu çocuk. "A-acıyor abi."

"Aşı virüsü yavaşlatacak dostum, güven bana."

"S-sanırım be-bende işe ya-yaramıyor." çocuk titriyordu.

"Çocuğun fazla zamanı yok. Elimizdeki aşılarla uzun süre ayakta kalamaz. Bunlar sadece virüsün yayılımını yavaşlatıyor. Ayrıca virüse karşı dirençli bir vücudun yoksa aşının etki süresi de kısalıyor. Hatta bazen-"

Çocuktan gelen hırıltılı sesler, Sophie'nin lafını tamamlamasına engel olmuştu. Şimdi gözleri tamamen kırmızı olmuş ağzından köpükler akıyordu. Çocuk yerinde doğrulurken, "Sophie lafını tamamladı. "Aşı bile etki etmeden, virüs tüm vücuda yayılıyor diyecektim." ve buna şahit olmuştuk.

Titremeye başladı ve bir süre sonra tekrar gözlerini kapattı.

" Geri çekilin! " dedi Chris. Onun sesiyle refleks haline gelmiş gibi çocuktan uzaklaştık. Ona yardım etmek için çok geçti artık. O sırada yukarıdan silah sesi gelmişti. Lucas yukarıdakini öldürmüştü. Tekrar çocuğa baktık. Tekrar saatine baktı Lucas. Anlamaya çalışıyordum.Bir süre sonra çocuğun suratındaki damarları belirginleşmişti ve tamamen kırmızı olan gözlerini korkunç bir şekilde geri açtı.

" Öldür onu! " dedi Sophie.
" Yapamam! Ya ölmediyse?" dedim.

Çocuk tamamen ayağa kalktığında

Chris çocuğun göğsüne tekme atarak onu denize düşürdü.

Hepimizi bu vicdan muhasebesinden kurtarmıştı.

Ne ara bu kadar soğukkanlı olabilmişti Chris? Eric'in ölmesi onu derinden etkilemiş olmalıydı. Şimdi tek değerlisi olan sevgilisini korumak için her şeyi yapabilirdi. Buna az önce emin olmuştum.

Daha fazla dayanamayarak teknenin güvertesine çıkıp oturdum. Akşam olmuştu bile. Önümdeki manzara, beni biraz olsun rahatlatıyordu. Ayın, denize yansıması...

Yoldan gelen hırıltılara dönüp baktım. Hepsi karanlıkta daha çok ortaya çıkıyorlardı. Karanlık onları güçlü kılıyordu sanki. Ulumaya başladıklarında diğerlerini de çağırıyorlardı ve sayıları iki kata ulaşıyordu.

Bize doğru geldiklerini gördüğümde, teknenin hareket etmeye başladığını farkettim. Kıyıdan uzaklaşıyorduk. Hastalarda hırlayarak bizi ve gidişimizi seyrediyorlardı. Onlara dalga geçermesine el salladım.

O sırada Gece gözlerinin parladıklarını fark ettim. Zaman geçtikçe dahada güçleniyorlardı.

Örneğin eskiden koşamıyorlar ve kurt gibi ulumuyorlardı. Önceden beyinlerini kullanamıyorlardı.

Yavaş yavaş kamburları çıkıyordu. Bacaklarının uzadığını fark ediyordum. Belki de ilerleyen zamanlarda 4 ayak üzerinde koşacaklardı? 

Dönüşümün nasıl olduğunu bilmiyordum ama, az önceki çocukta da şahit olduğum gibi, oldukça acı verici olmalıydı.

Bilemiyorum, belki de beynine karıncalar saldırıp tamamını istila ediyor gibi olabilirdi. Sonuçta mutasyona uğrayıp bambaşka bir şeye dönüşüyorsun.

Düşüncelerim kanımı dondurmuştu. 

Peki ya insanlar kurtulduğunda ne olacaktı? Yada tüm bu hastalıklı insanlar öldüğünde? Dünya nüfusunun yarısından çoğu yok olacaktı belki de veya ilaç bulunamayacak tüm insanlar hastalıklı kurtlara dönecektik. Dünya üzerindeki bütün canlıları parçalayacak, dünyanın sonunu biz getirecektik. Böyle mi olacaktı dünyanın sonu?

Eric' aramızdan ayrılmıştı. Belki de yarın da  ben ayrılırım veya...

Ben düşünceler arasına dalmışken, omzumda bir el hissettim. Yerimden korkuyla doğrulup bana dokunana baktım. Elim refleksle silahıma gitmişti. "Korkma, benim!" diyerek beni sakinleştirmeye çalıştı. Derin bir nefes verdim.

"Özür dilerim, seni korkutmak istememiştim." dedi Lucas.

Tekrar oturdum, o da yanıma oturdu. Omzuna yaslandım. Beni kendine çekip koluyla sıkıca sardı. "Üşüyeceksin burada." dedi sıcak nefesi yüzüme çarparken, şefkatle.

Ona gülümsedim. "Soğuğu seviyorum, biliyorsun."

O da gülümsedi. Ardından ciddileşti. "Çocuk aşıdan tam 20 dakika sonra dönüştü." dedi.
Şimdi anlamıştım neden saatine baktığını.

Sessiz kaldığımda konuşmaya devam etti. "Tekneyle karşı eyaletlerden birine geçeceğiz. Ondan sonra da..."

Kaşlarımı çattım. "Sonra ne?"

"Sonrasını o zaman düşünürüz."

Başımı salladım. Üzerindeki montu çıkarıp üzerime örttü. Teknenin burnundaydık. Omzuna başımı koydum.
Tekne hafif sallanıyordu, uykumu getirmişti.
Deniz kokusuyla birlikte ayı ve yıldızları izleyerek deniz yolculuğunun tadını çıkarmaya çalıştık. İlerledikçe daha zorlu sınavlardan geçiyorduk. Bu bizim için son, sakin ve huzurlu gecemiz olabilirdi. Belki yarın, bir grubumuz bile olmayabilirdi çünkü...






















KarantinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin