11- Sevgili Elena...

626 44 6
                                    

-Bölüm 11-

[ELENA'DAN]

Dışarıdaydım. Tyron müdürün odasına gitmişti. Bu hiç iyi değil. İlk günden ikinci teneffüste ikinci defa o odaya gitmek... Acaba ne olacak. Umarım okuldan atılmaz. Ah, ben neden onu düşünüyorum? Kendine gel Elena. Aslında sadece sınıf arkadaşım olduğu içindir. 5. sınıf dayanışması yani.

Acaba ne konuşuyorlar? Tyron çok güçlüymüş. 1. sınıftan 4 kişiyi tek başına yendi. Hem de ona sinir olan uyuz Hal ve Frank için. Bir de İlk Binici soyundan. Kesin ejderhası da vardır. Yakında buradan gider. Of, niye böyle olmak zorunda ki. Kendimi kötü hissediyorum.

Etrafta bir gürültü mü oldu? Evet, sanki kapı kapanma ses duydum. Ama bu da ne! T-Tyron? Olamaz. Ona ne olmuş böyle? Resmen alev topuna dönmüş. Bir dakika. Bunu o yapıyor! Her tarafından alevler saçılıyor ve yerden bir metre yüksekte uçuyor. O, çıkışa mı gidiyor? Olamaz. Okuldan mı atıldı acaba. Daha bugün gelmişti. Çok güçlüydü. Nasıl onu atarlar?

Olamaz. 1. sınıftan kavga ettiği dört kişiyi gördü. Şimdi çok kötü olacak. B-Bu da ne? Tyron, gerçekten çok güçlüymüş. Şu anda büyük bir alev topunun içerisinde. Ve bir de, hava güneşliyken birden fırtına çıktı. Bunu da mı o yapıyor?

Etrafıma bir bakayım. Bir dakika. O gidiyor! Ama neden? Suçsuzdu. Of, gözlerim neden yaşardı ki sanki. Etrafta uçan insanlar var. Olamaz! Kavga ettiği çocukların karşısında ve o çocukları havaya uçurdu, onlara bağırıyor! Bu öfkeyle onları öldürebilir! Onu durdurmalıyım. Gitmemeli. Ceza da almamalı. O suçsuz...

Yanına koştum. Onlara bağırması bitti. Ona sesleniyorum:

"TYRON! Yapma! Nolur yapma!" diye. Bu sırada neden gözyaşlarım sürekli akıyor ki?

B-Bana döndü. Bu da ne? Alev topu dindi. Uçanlar yavaşça yere iniyor. Fırtına da dindi. B-Bu nasıl? Beni mi dinledi? Yere indi. Altımızdaki toprak-beton parçalanmış da olsa parçalanmaya devam etmeyi kesti. Galiba sakinleşti. Nasıl oldu acaba?

Etrafıma bakındım. Başka kimse yakında kalmamıştı. Galiba beni dinledi. Bu iyi oldu. Bana bakıyordu. Çok tatlı. Üstelik her haliyle. Pardon. Bunu başkası mı düşündü? Ben düşünemem böyle.

"Neden ağlıyorsun?" dedi. Neden mi ağlıyorum? Aslında, o gittiği içindi. Ben cidden bunun için mi ağlamıştım? Ama evet, o haksızca gidiyordu. Bu yüzdendi.

"Ç-çü-çünkü..." Bana ne oldu böyle? Neden konuşamadım? Boğazımdaki düğüm nerden geldi?

"Neden?"

"Çünkü sen gidiyorsun!" dedim. Ama bunu nasıl ben dedim bilemiyorum. Boğazımdaki düğüm beni yine ağlatacak gibiydi. Arkama dönüp odama doğru koştum. Beni görmese daha iyi olur. Hele ki bu konuşmadan sonra. Utançtan konuşamam zaten.

Odama hızla girdim. Boğazımdaki düğüm beni iyice sıkıyordu. Yatağıma oturup iki gözüm iki çeşme ağlamaya başladım. O gidiyordu. Bu boğazımdaki düğümü bırakarak. Beni ağlatarak. Neden böyle oluyordu ki? Nasıl bir günde bu kadar bağlanmıştım? Nasıl...

Ağlıyordum. Ağlayabildiğim kadar ağlayacaktım. Ama saçımda bir ıslaklık hissettim. Bu neydi? Kafamı kaldırdım. Havada sudan bir yazı vardı.

"AĞLAMA" yazıyordu! Bu nasıl olur? Beni buradayken bile görebilir mi? Ne kadar da güçlü. Ya da... Buralarda bir yerde mi? Hemen etrafa bakındım. Kapıyı açıp koridora baktım. Kimse yoktu. Odama geri döndüm. Yazı değişmişti. "DIŞARIDAYIM." yazıyordu. Bu nasıl? Hemen camı açıp dışarı baktım. Bıraktığım yerden bana bakıyordu. Yüzünde üzüntü vardı. Benim için neden zahmete giriyordu ki? Daha bugün tanışmıştık.

ÖZELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin