KM-6

68 9 4
                                    

Korku; 5 harften oluşan bir kelime. Fakat anlamı...
Hayatta her zaman umut vardır. Belki bizi bazen ayakta tutan tek şey olur umut. Tek sığınağımız, tek temennimiz, tek yolumuz. Ama bu hayatta öleceğimizi bile bile de yaşarız. Sonumuzu görsek bile ya da Sonumuzun geleceğini bilsek bile. Sanırım benimde şuan hissettiğim tam da bu. Belki sonum geldi. Görüyorum belki ya da bu savaşı kaybedeceğimi bilsem de umut kırıntısı arıyorum. Birazdan kapı açılacak, göremiyorum. Birazdan sonum mu gelecek bilmiyorum.  Birazdan öleceğim, haykıramıyorum.
Kim neden beni kaçırdı?. Hissettiğim saf korku. Ayak sesleri gittikçe yaklaşırken ben duvara iyice yapıştım. Tırnaklarımı avuç içime adeta gömdüm. Titriyordum, yalnızdım. Ve birden kapı açıldı.
" vay vay vay! Küçük sıçan uyanmış mı? " 
Aman Allahım bu kim di? En az 30 lu yaşlarda, kirli sakallı ve simsiyah giyimli bir adam. Dışardan resmen ben tehlikeyim diyordu. Sol yanağı boydan boya çizikti ve bu onu daha korkunç yapıyordu. Güçlükle ağzımı aralayıp
"Ss-ssen de kkk-kkimsin nn-eden beni kk-açırdın." Ancak bu kadar konuşabilmiştim. Kelimeler boğazımda düğümleniyordu. Bu söylediklerimin ardından tok bir kahkaha attı. Bu adam beni gittikçe daha çok sinirlendiriyor ve korkutuyordu.
" sen sadece bir yemsin güzelim. Asıl kurbanıma giden yolsun" gittikçe garipleşmeye başlıyordu bu durum. Ne kurbanı?  Ne yemi? Hiçbir şey anlamıyorum.
" bb-bak ben ssana b-bisey yapmadım nn-ne olur bırak beni" dedim titrek sesimle. Sanki Çenem konuşmamak için meydan okuyordu. Bütün vücudum titriyordu. Hayatımda hiç bu kadar korktuğumu hatırlamıyordum. Bu söylediklerimin üstüne hiçbir şey demeden gitti. Tabi giderken pis sırıtışı yüzünden eksik etmedi. Allahım ne olur bana yardım et. Ne yapıcam ben bu karanlık ve soğuk oda da. Kim bilir neredeydim. Ah annem ne çok merak etmiştir. Kesinlikle istanbulu ayağa kaldırmıştır.  Şuan yaşadıklarıma adeta inanamıyordum yani ben böyle şeyleri anca filmlerde görürdüm o kadar. Ben yine düşünceler içinde boğuşurken kapı hızlıca açıldı.
" Şimdi beni iyi dinle birazdan telefondan birini arayacağım sende imdat, yardım edin gibi şeyler söyleyeceksin eğer yanlış birşey yaparsan seni gebertirim anladın mı beni"
Sadece kafamı sallamakla yetinmiştim . Telefondan numarayı tuşladı ve hoparlöre aldı.
" alo" diyerek cevap geldi karşı sesten. Bu ses bana tanıdık gelmiyordu fakat yabancı da gelmiyordu.
" bil bakalım elimde kim var" eğlenceli bi sesle karşı sese yanıt verdi beni kaçıran Zorba. Sonra bana gözüyle işaret etti ve bende
"İmdat yardım edin lütfen bu adam beni kaçırdı lütfen.." sesim sonlara doğru azalmıştı. Ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sadece saf korku vardı. Zorba adam memnun olmuş gülümseme ile telefonu kapattı. Sonra odadan çıktı. Yalnız kaldığımda düşündüm biraz nasıl kurtulacaktım ben?

Aradan sanırım 1-2 saat süren geçtikten sonra içeriden bağırma ve arbede sesleri geldi. Ne olduğunu anlamak için kapıya doğru biraz daha yaklaştım ve o sırada kapının kilidi açıldı.  Bu yüzden hızlıca geri gidip refleks olarak elimi yüzüme siper ettim.  Ses gelmeyince gözümü açmaya karar verdim ve karşımda gördüğüm kişiyle şok geçirdim.
Demir.. Nasıl ya demir ne alaka şimdi. Yoksa telefonda konuştuğum o muydu? Kafam iyice çorba olmuştu. Bir süre sonra kendime gelince hemen
"Ss-enin ne ii-şin var burada" diyerek konuya girdim.  Artık iyice yorgun ve bitkindim. Hicbirsey demeden hızla kolumdan tutup beni odadan çıkardı. Ve
" sadece sakin ol sana yardım etmeye geldim" dedi. Bende üstelemedim. Bu konuyu daha sonra konuşacaktım şuan sadece kurtulmak istiyorum. O önden ben de arkadan el ele gidiyorduk. Etraf oldukça sessizdi sanki fırtına öncesi sessizlik gibi. Yerde yatan adamları es geçip çıkışa ilerledik. Dışarı çıktığımızda geceydi. Hayır ama o zaman iki gündür burda mıydım? Çıktığımızda tam önümüzde siyah bir Porsche durdu. Hemen bindik fakat hâlâ elim ayağım titriyordu. Kemerimi bile güçlükle bağlayıp gözlerimi sakinleşmek amacıyla kapattım. Şu iki günde neler yaşamıştım böyle. Bir süre daha gittikten sonra araba durdu. Ama burası bizim evimiz değildi.
"Hey! Burası neresi beni evime götür. " diyerek çıkıştım hemen.
"Bak saat çok geç oldu birazdan sabah olacak bugün bende kal yanına bile gelmem istemezsen. Yarın da seni götüreceğim evine merak etme" dedi. Ve sanırım bu zamana kadar benle en uzun konuşmasını yaptı.  Kafamı sallamakla yetindim çünkü uğraşacak halim yoktu. Bi an önce uyumak ve dinlemek istiyordum ama tabi ki beni nasıl bulduğu konusu yarın konuşulacaktı. Birlikte eve doğru ilerlerken başımın dönmesiyle sendeledim bu sırada demir beni gördü ve hızlıca yanıma geldi
" ne oldu! İyi misin?" Dedi telaşlı bir biçimde.
"İyiyim sadece biraz başım döndü. Hem sen benden nefret etmiyor muydun ne bu haller? " diyerek şüpheli bir biçimde baktım. Ve yine cevap vermedi her zaman ki gibi...
Ev ev değil saraydı resmen. Yani salon resmen bizim ev büyüklüğündeydi. İlk girişte salon ve salonun arka tarafı amerikan mutfaktı. Oldukça sade ve spor olarak döşenmişti baya hoşuma gitti. Daha sonra o merdivenlerden çıkınca bende peşine takıldım. Yukarıda 4 oda vardı. Benim için en sondaki odayı açtı ve hayran kaldım. Açık Mavi-turkuaz renklerinde döşenmiş bir odaydı ve adeta huzur veriyordu.
" burda yat dinlen biraz. Merak etme ve tedirgin olmana gerek yok yarın hemen evine bırakıcam seni" dedi birden. Hayır yani bu çocukta dengesizlik var konuş dersin konuşmaz, konuşmazsın konuşur hâlâ çözemedim. Gerçi ben hiçbir şeyi çözemedim. Mesela demir ne alaka yani beni buldu. Zaten belliydi demirde bir gariplik vardı. Daha ilk gün neler yapmıştı. Hala inanamıyorum ya şu istanbula geleli sanki ne kadar oldu ki başıma gelenler pişmiş tavuğun başına gelmez âdeta. Ben düşünceler içinde boğuşurken kapı kapanma sesi duydum. Sanırım demir odadan çıktı. Bende hemen dolaba yaklaşıp giyecek birşeyler aradım fakat sadece erkek kıyafetleri vardı. Neyse artık idare edeceğim. Hemen üstüme siyah düz bir tişört aldım. İçerisi sıcak olduğundan altıma birsey giymedim. Zaten tişört dizlerimin yarım karış üstündeydi. Hayvan Zorba herif telefonumuda kırmıştı ama kendi kazdığı kuyuya düştü.  Yatağa girdikten sonra biraz daha uyanık kaldıktan sonra göz kapaklarım daha fazla dayanamadı ve kendimi uykunun sıcak ve güzel kollarına bıraktım...
     

       Demir'in ağzından...

Eylülü odaya bıraktıktan sonra kendi odama girdim. Camı açıp sigara yaktım. Hayır yani o şerefsiz adam nasıl cesaret eder buna ama ona bunun bedelini ödeteceğim. Eğer eylül benim kim olduğumu öğrenirse herşey için çok geç olabilir...

       Eylülden devam...

Sabah ter içinde uyandım. Tüm gece kabus görmüştüm bi rahat uyuyamadım yani. Hemen kalkıp odada ki banyoya girdim. Kısaca duş alıp kendime geldim ve kaçırıldığım gün ki kıyafetleri üzerime geçirdim. Ayakkabımı giyeceğim sırada kapı çaldı
" hazırsan çıkalım ben hazırım" dedi demir ben de kafamı sallayıp peşine takıldım.
Birlikte dış kapıya doğru ilerledik. Bahçede yine dün ki siyah Porsche vardı. Hemen bindik biner binmez kemerimi bağladım ve yola çıktık.  Bir süre ilerledikten sonra bizim evin yoluna doğru girdik. Nasıl yani demir evi nerden biliyor.
"Hey sen bizim evi nerden biliyorsun. Dün konuşmadık diye bu konu kapandı sanma ."
"Evini falan bildiğim yok eylül. Normal otobandan gidiyorum zaten kesmeseydin soracaktım sana" diyerek pekte inandırıcı olmayan tavır sergiledi.  Ben de tarif ettim. Evin önüne geldiğimizde kemerimi hızla çözdüm ve arabadan indim. Onunda inmesini beklerken tahmini doğruladı ve indi. Birlikte kapıya gittiğimizde zili çaldım. Açan olmadı. Bir daha çaldım yine kimse acmadı ve bende endilenmeye başladım. Demir'in telefonundan annemi aradım ve yine açılmadı. Ne oluyordu böyle.  Demir le tedirgin bir şekilde birbirimize baktık. Hayatımız değişiyor  muydu yoksa...



Arkadaşlar artık bölümleri daha uzun tutacağım. Ana hikaye asıl şimdi başlıyor. Sizden ricam hikayemi beğenirseniz votelemeniz ve tavsiye etmeniz böylelikle kitabım yayılmış olur. Sizi seviyorum kendinize iyi bakın. :))

Canlarım bayram ve benim dogum günüm nedeniyle bölüm yazamadım en kısa zamanda bölüm yayımlayacağım.

Kış MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin