Kerem
''Ne saçmalıyorsunuz siz?'' diye sinirle ayağa kalkıyorum birden. Yok artık ya! Bu kadar da saçmalık olmaz ki!
''Bağırma Kerem. Evlenilecek dedim ve konu kapandı.'' diyor dedem o da hemen ayağa kalkarak. Bu sözler daha da sinirlenmeme neden oluyor.
''Dede benim hayatımdan bahsediyoruz farkında mısın? Kendi kararlarımı kendim verebilecek yaştayım.''
''Biz o aileye bir söz verdik. Siz beşik kertmesisiniz ve evleneceksiniz. Bitti!'' diyerek salondan çıkıyor dedem.
''Siz beni o kızla kerterken bana sordunuz mu ya?!'' diye arkasından bağırıyorum ama beni takan da olmuyor tabi. Koltukta oturan annemle babama dönüyorum.
''Anne, baba! Siz bir şey söyleyin bari! Susmayın!''
''Deden son noktayı koydu oğlum. Onun yanında boynumuz kıldan ince biliyorsun.'' diyor annem üzgün bakan gözleriyle. Son çare ablama dönüyorum.
''Bana hiç öyle bakma Kerem.'' diyor ablam kaşlarını çatarak. ''Dedeme karşı çıkacak şu kadar cesaretim bile yok.''
Hiçbir şey söylemeden salondan çıkıp odama gidiyorum. O sinirle odada ne var ne yok dağıtmaya başlıyorum. Oda iyice dağılınca bu sefer kum torbasına vuruyorum. Ama bir türlü sinirim geçmiyor.
Zeynep
''Biz kaçıncı yüzyıldayız farkında mısınız siz?! Ne demek beşik kertmesi ya?!'' diyorum hala olayın şokundayken. Ya bana çok büyük bir oyun oynuyorlar ya da bu bir kabus! Başka bir açıklaması olamaz çünkü.
''Kızım bak biz siz evleneceksiniz diye o insanlara söz verdik. Bu sözümüzden geri dönemeyiz.'' diye konuşuyor babam. ''Yoksa ben biricik kızımdan nasıl ayrılmak isterim ki?''
''Ya baba kimse benim adıma karar veremez tamam mı?! Evleneceğim adamı tanımıyorum bile. Eminim o da bu evliliği istemiyor.'' diyorum kesin bir dille konuşarak. Gözlerim doluyor bir anda. Çaresizce tekrardan konuşuyorum.
''Anne, baba ben evlenmek istemiyorum. Lütfen buna engel olun.''
''Çok geç kızım. Bu saatten sonra bu evliliğe engel olamayız.'' diyor annem üzgünce. Allah'ım lütfen bir rüya olsun!
''Tamam siz engel olmayın! Ama ben bu evliliğin gerçekleşmemesi için elimden geleni yapacağıma emin olabilirsiniz!'' diyorum ağlamamak için kendimi zor tutarken. Koltuktan çantamı alıp koşarak odama çıkıyorum. Kapıyı hızla kapatıp yatağa oturuyorum. Gözyaşlarım akıyor hemen. Ben ağlarken Burak odaya giriyor. Hiçbir şey söylemeden direk bana sarılıyor. Bir süre öyle durduktan sonra ayrılıyoruz. Yüzüne bakınca onunda ağladığını farkediyorum.
''Sen bu evden gidince ben ne yapacağım?'' diyor ağlamaya devam ederken.
''Asıl ben sensiz ne yapacağım küçük bey? Hem ağlama bakayım sen. Erkek adam ağlar mı hiç?'' diyorum kendimi zor tutarken.
''Erkek adam ablası için ağlar.''
Gülümseyerek kollarımı iki yana açıyorum ve ''Gel buraya eşek.'' diyorum. O da hemen bana sarılıyor tabi. Of ben ne yapacağım ya?
ERTESİ GÜN
Ben uykunun tatlı kollarında güzel güzel rüyalar görürken annemin bağırmasıyla yerimde sıçrıyorum. Yani işten ilk defa izin almışım, dinlenmek istiyorum ama onda da huzur yok. Annem hala seslenmeye devam ederken ben uyumaya devam etmeye çalışıyorum. Bir süre sonra ses kesilince mutlulukla gözlerimi kapatıyorum. Ama odamın kapısının birden açılmasıyla gözlerimi aniden açıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başımın Tatlı Belası
Fanfiction"Sen benim başımın belası mısın ya?" diye söylendi genç kız. Genç adam sırıtmaya başlamıştı. "Evet. Başının belasıyım ben. Ama tatlı bela." derken hala sırıtmaya devam ediyordu. Bu kızı sinir etmeye bayılıyordu. "Tatlı olduğunu söyleyemeyeceğim canı...