4. Bölüm / Demirkubbe

89 6 0
                                    

Demirkubbe - Doğu Kotan

Göçten bu yana 531

Bir haftadır denizde yolculuk yaptıktan sonra demirkubbe görünmüştü. Sonunda karaya erecek olmak heyecanlandırmıştı. Şehre denizden bakınca ilk göze çarpan, en yüksek tepeye inşa edilmiş olan sarayın kurşun kaplamalı kubbesi idi. Güneşin ışığı ile şehrin surlarının ardından denizcileri selamlar gibi parıldıyordu. İçinden kendisi de selamlamıştı kralın sarayını. Limanda göndere çekilmiş Doğu Kotan bayrağını görünce daha da bir sevinmişti. Siyah zemin üstünde kanatları bulunan bir kurt ve hemen başının üstünde beyaz bir kılıç vardı bayrakta. Bayrağı seyrederken "Ulu Kurt" diye mırıldandı. Kadim topraklardan buralara kadar getirdikleri bir efsaneydi. Kotan kavminin başlangıcında ve her zorlu zamanlarında yardıma koşan efsanevi canlıydı.

Kotanların Upra topraklarında bağımsız yerleşik düzende kurdukları ikinci şehirdi burası. Kendileri için bu kıtanın yeni sayıldığı zamanlarda ilk yerleşik düzene geçtikleri yer Ograf Şehri idi. Şimdilerde Ostra hakimiyetinde olan şehir adını; Kotan in kadim topraklarındaki eski krallarından, yüce lakaplı Kral Ograf dan almıştı. Ograf şehrini Ostra' ya kaybettikten ve onlar tarafından sürüldükten sonra yerleştikleri ve devlet olarak teşkilatlandıkları yer Demirkubbeydi. Buranın adını da o yüce krala ithafen Ograf koymuşlardı. Ancak halk arasında sarayın kurşun kaplamalı kubbesi nedeniyle Demirkubbe adı yerleşmisti. Zamanla başkentin adını hanedan da bu isimle anar oldu. Bu vesile ile zaman içinde başkentin adı Demirkubbe olarak kaldı.

Şehir diğer tüm Kotan şehirlerinin efendisiydi. Zengin, haşmetli ve güçlü bir izlenimi vardı. Başkent olmak bu şehrin çehresini belirlemişti. Surları batı hariç diğer tüm yönlerde denize sınırdı. Denizin mavisi ile ormanlarının yeşili arasında çelikten bir kale gibi duruyordu. Bu şehir için Kotan şairleri şiirler yazmış, ozanları şarkılar söylemişti. Doğu batı yönünde bir yarımada olması sebebiyle kuzey ve güney de iki limanı bulunuyordu. İki liman da etkin bir şekilde şehrin canlılığına canlılık katıyordu.

Solokan şehre iyice yaklaştıkça bitkin düştüğünü hissetti. Yaraları tamamen iyileşmemişti yolculuğa çıktığında. Denizin tuzlu nemi de eklenince her gece kamarasında acılar içinde uyumuştu. Bu yolculuk öncesi planları dinlenip de yola çıkmaktı. Ancak Vesuçeye gönderilen görev işleri değiştirmişti. Vesuçey Eldenroot a gitmiş gelmişti. Öğrendikleri ve yaşadıkları tüm planları alt üst etmişti. Bir hainin varlığını öğrenmişlerdi. Bu nedenle ayrı ayrı yollardan giderek bilginin krala ulaştırılması şansını artıracaklardı. Kendisi yaralı olduğu için denizden rahat gidebilir diye düşündüler. Ancak bu yolculuğu ömür boyu unutmayacaktı. Vesuçey de karadan at sürecekti. Büyük ihtimal de kendisinden üç dört gün sonra gelecekti şehre. O gelene kadar kral ile görüşme ayarlamalıydı. Böylece başkasından geçenleri anlatacaklardı.

Geminin güvertesinden kamarasına doğru yöneldi. Kamarasinin olduğu bölüme geçemeden geminin kaptanı ile karşılaştı. Kaptan gülümser bir ifade ile elini Solokan in omzuna koydu. Başında bulunan Fisdes şapkasını da diğer eline aldı.

"Sonunda vardın arkadaşım. Deniz sana göre değilmis ben onu gördüm."

Solokan kendisine yardım eden kaptan in gülümsemesine zayıf da olsa karşılık verdi. Yeşilocak'tan kaçmak için ayarladıkları adam bir tüccardi. O tüccar; ödedikleri para ile Fisdesyalı bu tüccarın ticaret gemisine bindirmişti kendisini. Para verdikleri adamın Kotan arkadaşını oynamıştı yolculuk boyunca. Yaralarını ve bitkinliğini gizlemek için epey bir uğraşmıştı. Kaptanın konuşması devam ediyordu ama aklı yaşadıklarında olduğu için dinlememişti. Kaptan omzuna hafifçe vurunca gerçeğe döndü.

Upra: KurtbaşlılarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin