6. Bölüm / Kitabın Son Sayfası

84 3 0
                                    

Göçten Bu Yana 531

Demirkubbe

Sarayın taht salonu oldukça sessizdi. Dev sütunlarla ayakta duran yüksek tavan, kubbe şeklindeydi. Salonun dört bir yanında Kotan bayrakları asılıydı. Duvarlar çini işlemelerle adeta sanat eserleriyle kaplıydı. Salonun aydınlatması için duvar diplerinde aynı boyda ve genişlikte yerden yüksekçe bir tablaya yerleştirilmiş mumlar duruyordu. Gündüz saatleri olası ve salonun dört bir yanında bulunan camları çeşitli motiflerle bezeli pencerelerden gelen ışık nedeniyle mumlar yakılmamıştı. Salonun kapısı ihtişama açılan bir kapı olması dolayısıyla epey bir süslü ve büyüktü. Kapıdan itibaren başlayarak salonun sonunda bulunan kral tahtına kadar yerde gök mavi bir halı seriliydi. Normal şartlarda bu halının kapı tarafında iki sıra ve birbirine baka dört muhafız bulunurdu. Tabi kapının dışında da bir o kadar muhafız beklerdi. Elçi veya başka ülkelerin devlet adamları huzura alınırken, ''Kurt Toplanması'' denilen diğer Kotan beylerinin ve devlet adamlarının toplandığı zamanlarda da halı boyunca muhafız yer alırdı. Halının sonunda yer alan Kotan tahtı ise altından yapılma bir tahttı. Yerden yüksek ve merdivenleri olan bir yapının üstünde bulunuyordu. Kral tahtından biraz daha küçük ve hemen yanında yer alan taht ise Kralın eşine aitti. Kotan geleneği olduğu üzere Kral eşi ile misafirlerini karşılardı ve devlet işlerini yanında o varken görüşürdü.

Taht salonu normal zamanlardan bile daha sessizdi. Kral Zikrut tahtında oturmuş, karşısında diz çökmüş iki adama bakıyordu. Bu iki adam saygı gereği tek dizleri üzerinde yere çökmüş Solokan ve Vesuçey' di. Krala devletin içerisinde, çevrelerinde bir hain olduğunu söylemişlerdi. Bunu söylemeden önce Asrat' ın sayesinde kral ile gizli bir görüşme ayarladılar. Kral saray dışına çıkmış ava gitmiş gibi bir izlenim yaratıldı. Kral da bunu onaylayarak görüşmeyi kabul etti. Şimdi de söylediklerini dinledi ve bir süredir sessizce düşünmeye başladı.

Kral; oturduğu yerde heybeti ile duruyordu. Geniş omuzları ve iri elleri vardı. Küçüklükten beri aldığı eğitimler onu bedenen geliştirmişti. Aklında sorular dolanmaya başlamıştı. Simsiyah sözleri ile karşısındaki genç askerlerine bakıyordu. Sağ eli ile uzun sakallarını sıvazladı. Derin bir nefes aldı. Üzerindeki siyah ve üzerine motifler işlenmiş kaftanını düzeltti.

''Söyleyin bakalım. Madem içimizde hain var. Delili var mı bunun?''

Solokan ve Vesuçey birbirlerine baktı. Sonra krala doğru bakarak Vesuçey cevapladı.

''Var Kralım.''

Bunu söylerken de bir yandan belindeki kuşaktan kendisine gönderilmiş olan suikast emrinin yazılı olduğu kağıdı çıkardı.

''Bu emirnamede sizin mührünüz var kralım. Sizin yüzüğünüzdeki mühür.''

Kral Zikrut; sağ elindeki gümüşten yapılma üzerinde kurt başı işlemesi olan yüzüğe baktı. Daha sonra kağıdı istedi. Vesuçey hızlı adımlarla kağıdı krala götürdü ve tekrar yerine göndü. Kral kağıdı inceledi. Belliydi ki bu emri kendi vermemişti.

''Bu emri ben vermedim. Senin anlattıkların da doğru oluyor o zaman Vesuçey.''

''Evet kralım doğru.''

''Bu emri parmağımdaki yüzüğü alabilen biri göndermiş size. Ancak kim? Mühür iki kişinin eline geçer devlet işlerinde. Biri Başyaverim Allom diğeri de Hazinedarbaşı Flaf. Bunların ihanetini düşünemiyorum.''

İki kurtbaşlı krallarının sözleri sonrası birbirine baktı. Solokan konuşmaya başladı kralın gözlerinin içine bakarak.

''Kralım bize verilen görevi sadece siz ve Kurtbaşlılar biliyordu. Bunu bilen her kimse ne aradığımızı biliyor ama neden aradığımızı bilmiyor. Şu an herkesi hain görebilmeliyiz.''

Upra: KurtbaşlılarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin