2.Bölüm

358 30 5
                                    

Hemşirenin kapıyı güçlü güçlü çalmasıyla korkarak yataktan fırladım.

" Doktor bey, acilde garip biri var."

Zaten garip biri olmadığı sürece ben uyandırılmazdım. Ayağa zar zor kalktım ve lavaboda yüzümü iyice yıkadım . Ayaklarımı sürte sürte acile doğru gittim. Perdeyi açtığımda hareketsiz bir kız oturuyordu. Hemşire yanıma gelip kulağıma bir şeyler söylemeye başladı.

" Kızı parkta otururken bulmuşlar. Konuşmaya çalışmışlar ama hiçbir şey söylemeden sadece oturuyormuş."

Kıza yavaşça yaklaştım. Hemen geri çekildi.

" Sana zarar vermeyeceğim. Ben doktorum. Sana yardım edeceğim."

Kız birden kulaklarını tıkadı ve bağırmaya başladı.

" Tamam tamam sakin ol. Sana yardım edeceğim."

Kız bu sefer ortada koşmaya başladı . Bağırarak koşmaya devam ediyordu.

" Hemen sakinleştirici yapın."

Hemşire hızlıca koşuşturan kızı yakaladı ama bu durumda iğne yapabilmesi imkansızdı. Elindeki iğneyi aldım ve uzun kollu tişortunü sıyırdım. İğneyi yaptıktan iki-üç dakika sonra kız uyudu. Yavaşça yatağa yatırdık. O sırada acele ederken farketmediğim bir şeyi farkettim. Kız hemen hemen 15-16 yaşlarındaydı.

" Kimliğini bulabildiniz mi?"

"Hayır konuşmuyor."

"Tamam, şok geçiriyormuş gibi duruyor. Bir odaya çıkartın ve hastane kıyafetleri giydirin."

" Peki ya hastane ücreti? Başkanı biliyorsunuz. Bu konuda daha yeni kesin bir emir verdi."

" Ben ödeyeceğim gerekirse. Böylece onu sokağa tekrar bırakamayız değil mi?"

Hemşire kafasını salladı ve sedyeyi sürmeye başladı. Dinlenme odasına geri dönüp koltuğa oturdum. Hala tam olarak uyanamamıştım . Su ısıtıcıyı açarak bir bardağa kahve doldurdum. Bir yudum almıştım ki hemşire yine kapıyı çaldı.

" Doktor Bey , doktor bey !"

Hızlıca kapıyı açtım.

" Ne oldu?"

" Gelip bakmanız gerek. Şu yeni gelen kız."

Kahveyi tezgaha bırakıp kızın odasına çıktım. İçeri girdiğimde hemşire konuşmaya devam etti.

" Vücudunda morluklar var. Her yerde. "

Hızlıca kıyafetlerini sıyırdım. Gerçekten kimi geçmek üzere,kimi daha yeni ulaşan morluklar vardı. Ayrıca bazı yara izleri de vardı. Ama yüzünde hiçbir şey yoktu.

" Dövülmüş değil mi?"

Kafamı salladım.

" Yaralara pansuman yap ve morluklara da krem sür. Uyanınca onunla konuşma ve dokunma da."

Tekrar onları bırakıp aşağı inerken istismar mı diye düşünmeye başlamıştım. Odaya girip kahveyi tekrar elime aldığımda buz gibi olduğunu farkettim. Alıp bir dikişte hepsini bitirmiştim. İşte doktorluk artık bundan ibaretti. Soğuk kahve ve uykusuzluk. Üstüne üstlük yarım saat sonra da toplantı vardı. Başkan düzenli olarak bizi toplar ve saçma sapan konuşmalar yapardı. Bu yüzden bu zamanlar da ameliyata girmek çok istiyordum. Yüzümü bir kez daha yıkayıp hava almak için dışarı çıktım. Oradan da toplantıya girdim. Başkan her zamanki kibiriyle kürsüye geçti. Üç kez vurdu ve konuşmaya başladı.

" Bugün Amerika'dan ( Ki bunu söylerken üstüne bastırarak biz Koreli ucubelere baktı.) yeni bir doktor geldi. İşinde uzman ve acilde çalışacak."

Ne yani tüm bu tantana okumaya devam etmeye üşenip pratisyen hekim olmuş biri için miydi?

" Gel kızım. Aha. Kızım diyorum çünkü kendisi çok yakın bir arkadaşımın kızıdır."

Yani üstüne üstlük bir de torpille hastaneye girmişti. Kapı açıldı ve siyah dümdüz saçlı biri içeri girdi. Bir anda dejavu yaşadım. Saçları kapattığı için yüzü görünmüyordu. Kürsüye birkaç adım kala durdu ve bize doğru döndü.

" Ben Park Chorong"

Kız birden gözümün önünde çoğaldı ve ismi kulaklarımda yankılanmaya başladı.

" Amerika'dan geliyorum. Iyi anlaşalım."

Kafasını kaldırırken göz göze geldik. Bu sefer yüzünü de kendisini de unutmamıştım.

LIKE A FLOWER ( Suho ve Chorong)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin