Süleyman Eski Sarayı ve gözdesi Mahidevran'ı düşündü bir an.Orada bir parça huzur duyabilirdi.Bir erkeğin karabasanlarının hakkından ancak bir kadının yumuşak,sevecen dokunuşları gelebilirdi.
Belki de Mahidevran ona,kendini babası Yavuz sultan gibi zalim hissettiği o korkunç anıları da unutturabilirdi.İbrahim olmazsa az kaldı hem yaşlı sadrazamını,hem de ikinci vezirini öldürtecekti.Selim bile bu kadarını yapmamıştı.
Ruhundaki canavarı keşfederek sarsılmıştı Süleyman.İç dünyasının karanlıklarından çıkıp gelen vahşi duygular onu ürkütmüştü.İbrahim olmasa alt edemeyeceği duygulardı bunlar.
Ürperdi."Artık eve dönelim,"dedi.
ESKİ SARAY
Harem'e yeni bir köle kız getirilince ona ilk iş Kur'an dersleri verilir ve derhal saray adabı öğretilmeye başlanırdı.
Hürrem,ipek odası Kahyası'nın yanına konulmuştu.Bu kadın giyeceklere bakıyordu.Hürrem durumundan hoşnuttu,Kadından öğrenebileceğinin ,İpek Odasın'dan alabileceğinin en çoğunun peşindeydi.Becerikli elleri vardı, zevkliydi ve yaptığı mendilleri daha şimdiden Valide Sultan'ın çok beğendiğini fısıldamıştılar kulağına.O,Sultan'dan sonra en önemli kişiydi sarayda.
Altın ipliklere çiçek motifleri işlemeye başladı.Kahyanın söylediğine göre bu,Dünyadaki en güzel satendi ve yalnızca İstanbul'da vardı.
Çalışırken bir yandan da kendi kendine bir şarkı mırıldanmaya başladı.Bir süre sonra kendini iyice işine kaptırdı ve sesi de yükseldi bu onun babasından öğrendiği bir Tatar türküsüydü.
Birden tam kulağının arkasında bir şamar patladı,neye uğradığını anlayamamıştı.Elindeki gümüş iğneyi yere düşürdü şaşkınlığından.Kahyanın odaya girdiğini bile fark etmemişti
Hiç düşünmeden yerinden fırladı ve tepkisel olarak o da vurmak üzere elini havaya kaldırdı. Kahya'nın gözleri şeytanca parladı."Haydi,haydi,Gel de vur bakalım kolaysa.Seni küçük Rus sıçanı. Kapıağası'nı çağırıp seni zindana attırayım da gör gününü."
Hürrem'in yüzü öfkeden saç diplerine kadar tıpkı saçları gibi kıpkırmızı olmuştu,ama daha ileri gitmedi ve elini aşağı indirdi.
"Burada şarkı söylenmez küçük Rus sıçanı.Sana daha önce söylemiştim.Burası Harem.Daima sessiz olması gereken bir yer."
"Ben şarkı söylemeyi seviyorum."
"Senin neyi sevip neyi sevmediğinin hiçbir önemi yok. Burada sadece Sultan'ın istedikleri ve sevdikleri önemlidir."
"O burada değil.Top atılsa bile duymaz."
"Kafasız şey,"Diyen Kahya bir tokat daha attı Hürrem'e ama bu kez kız hazırdı ve bağırmadı.Islanan tüylerini silkeleyen küçük bir köpek yavrusu gibi silkindi,o kadar.
yüzünde alaycı, küstah bir gülüş ve yediği şamarın pembemsi izi vardı.
"Bu dediğim kesinlikle uyulması gereken bir kuraldır!"diye bağırdı yaşlı kadın.
Hürrem ona doğru yaklaşıp eğilerek,"Sesini alçalt,"diye fısıldadı."Sultan duyabilir,gürültüden nefret eder o,biliyorsun."
Kahya cevap vermeden Hürrem'in işlediği mendili eline alıp dikkatle incelemeye başladı. Küçücük de olsa bir hata bulmanın peşindeydi besbelli.Ama hayal kırıklığına uğradı Hürrem'in işlediği mendil mükemmeldi yeşil mendili tiksinir gibi bir tavırla masanın üzerine fırlattı."Haydi aylaklık etme,otur işinin başına."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR HÜRREM MASALI
Historical FictionKanuni Sultan Süleyman'ın büyük aşkı Tatar güzeli Hürrem'in kölelikten sultanlığa uzanan akıl almaz entrikalarla biçimlenen yaşamını gözler önüne serecek bu kitap. Bugün de Osmanlı Tarihi'nin en güçlü kadını olarak bilinen Hürrem sultan Kanuni ve Sa...