Her salı öğleden sonra, gün batımından bir saat kadar önce Melissa Kur'an okumak üzere buraya geliyordu. Kapıağası için bütün bir hafta boyunca en önemli şey buydu. gelip o paslı kilitte o anahtarı çevirip avludan içeri girmek... Ne müthiş şeydi o cinsel zevk... Aslında her defa içerde onu mu, yoksa cellatları mı bulacağından emin olmadan yapıyordu bunu, delice bir heyecan ve arzu içinde... Bu bahçe onun en güzel düşlerinin ve en korkunç kabuslarının simgesiydi artık.
Gözleri hemen Melissa'yı aradı. Sütunların dibinde ya da söğütlerin altında kucağında Kur'an'ıyla oturan güzel kızı. Ama ortalıkta yoktu. Gölgelik yerlere baktı. Hiçbir kımıltı, hiçbir ses yoktu.
Kapıağası hayal kırıklığı ve korku karışık bir heyecan içindeydi. Neden gelmemişti acaba?
"Bugün onu göremeyeceksin."
Ses arkasından geliyordu. Telaşla ona doğru döndü ve hiç düşünmeden palasını çekti.
Karşısında başka bir kız vardı. Kollarını kavuşturup alaycı alaycı ona bakan bir kız.
Oda Harem'dendi tabii, ama Ağa'nın tanıdığı biri değildi. Nasıl tanıyabilirdi zaten? Kızdan bol ne vardı burada. İnce uzun boylu, pırıl pırıl kızıl saçlı, yeşil gözlü biriydi bu. Üzerinde sarı bir kaftan ve sırma işli bir yelek vardı. Başında ki fes acı yeşildi. Fesinin tepesinde tek bir inci vardı. Kızın giysileri çok uzun zamandır Harem'de olmadığının ve henüz tepelere tırmanamadığının belirtisiydi.
Adamın her yeri hafif hafif titriyordu. Elleri, Dizleri, Bütün vücudu. 'Ey yüce Allahım...' "Sen kimsin?"
"Melissa bugün gelmiyor."
"Nerede?"
"Tabii ki Harem'de. Erkek belasından uzak bir yerde."
"Neden gülüyorsun?"
"Kavuğun gibi bembeyaz olmuş yüzün. Ne oldu , neyin var? Ben Sultan'ın yeniçerisi değilim. Neden o kadar korktun? Ben sadece bir nakışçı kızım. Bak silahsızım da üstelik. İğnem bile yok yanımda."
İleri atılıp kızın kolunu yakaladı, palasını korkutucu bir biçimde havaya kaldırdı. Ama Hürrem hala alaycı alaycı gülüyordu. Kız parmaklarıyla Ağanın iki bacağının arasını sıkmasıyla Ağa yutkundu.
"Melissa bunların hala işe yaradığını söylüyor. Ben dediğim gibi sadece masum bir nakışçı kızım, ama yine de bildiğim kadarıyla bunun olmaması gerek..."
"Sen neden söz ediyorsun?"
"Melissa gebe."
Kapıağası geriye doğru bir adım attı. Hürrem onun allak bullak olmasını seyrediyordu. Adamın yüzü bembeyaz oldu. Elinde ki pala yere düştü.
'Aptal,' dedi içinden kız. 'Nöbetçileri getirecek buraya. Kendini kontrol etmekten aciz budala.'
"Bu...Bu olamaz," Kekeleyip duruyordu Kapıağası.
"O da öyle düşünüyor. Tıpkı senin gibi..."
"Sen kimsin? Ne istiyorsun?"
"Ben Melissa'nın arkadaşıyım." Hürrem mermerin üzerinde duran palaya baktı. "Al onu yerden." Aslında bunu söylemesinin tek nedeni Ağanın üzerinde ki etkisini sınamaktı.
Ağa söylenene uyup palayı yerden aldı. "Benden ne istiyorsun?" diye tekrarladı bu arada.
"Sana yardım etmek istiyorum."
"Seni şimdi hatırladım. Sen şu Rus kızısın... Seni Tatarlar'dan almıştık."
Hürrem keyifle adama bakıyordu. Kendisini öylesine ele veriyordu ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR HÜRREM MASALI
Historical FictionKanuni Sultan Süleyman'ın büyük aşkı Tatar güzeli Hürrem'in kölelikten sultanlığa uzanan akıl almaz entrikalarla biçimlenen yaşamını gözler önüne serecek bu kitap. Bugün de Osmanlı Tarihi'nin en güçlü kadını olarak bilinen Hürrem sultan Kanuni ve Sa...