Duyduğu tiz, boğuk sesle hızla gözlerini açtı. Bu Elizabeth' in sesiydi. Yatağından kalktı ve eline gelen ilk şeyi üzerine geçirdiği gibi onun yanına koştu. Dışarısı hala karanlıktı, uyanmış olmasının tek sebebi kâbus görmesi olmalıydı. Pek sık olmasa da bazı geceler, annesi gibi, kâbuslar yüzünden uykusundan oluyordu.
Genç kadın kapıyı açtığında karşısında gördüğü manzara donup kalmasına neden olmuştu. Oradaydı, bebeğinin üzerine eğilmişti. Uykularından çığlıklarla fırlamasına sebep olan o karaltı oradaydı ve bebeğini öldürmeye çalışıyordu. Kısa bir an korkuyla titremeye başladı, ama Elizabeth' in çığlıkları onu harekete geçirdi. Kızının üzerindeki karaltıya doğru ok gibi fırladı.
"Bırak onu, bırak!" diye bağırmaya başladı, sesindeki çaresizlik ve yalvarış odanın içinde yankılandı.
Karaltıyı bebeğinden uzaklaştırmak için onunla boğuşmaya başlamıştı. Karşısındaki iki bileğini de kavrayıp onu bir anda ileri doğru itti. Amelia yere düştüğünde karaltı tekrardan bebeğin üzerine eğildi, işini bitirmek için kendine fırsat yaratıyordu ama buna izin vermeyecekti. Genç kadın hızla kalkıp ona tekrar saldırdı.
"Bırak onu dedim sana!"
Karaltı onu tekrar tutup savurdu ve üzerine çıkıp ellerini boğazına sardı. Onu Elizabeth' ten uzaklaştırmıştı fakat şimdi de kendisini boğmaya çalışıyordu. Amelia can havliyle debelenirken karaltının ellerini kanatana kadar tırmaladı, ama hiçbir işe yaramadı, boğazındaki ellerin sahibi fazla soğukkanlıydı. Bunun bir rüya olmasını, James' in çığlıklarını duyup kendisini uyandırmasını diledi fakat bu gerçekti.
Bir anda fark edemediği bir hareketlilik oldu, boynundaki eller kaydı ve karaltı balkondan aşağı doğru kayboldu.
"Çabuk yakalayın onu, çabuk olun! O, bu kaleden dışarı çıkarsa hiçbirinizi yaşatmam!" Bu James' in sesiydi, daha önce hiç bu kadar yüksek sesle bağırdığını duymamıştı.
Soluk alabildiğini fark edince elini boğazına götürdü. Nefeslerini düzene sokmaya çalışırken birinin onu doğrulttuğunu hissetti. Titreyen sesiyle "Ben iyiyim, ben iyiyim." deyip hızla yerden kalktı ve hala ağlayan Elizabeth' in yanına gidip onu kucağına aldı. "Tamam, tamam. Hepsi geçti. Hepsi geçti, sakin ol." diye fısıldadı.
James de onu dinleyip sakin olmaya çalışıyordu ama yapamıyordu. Hızla yanlarına gitti ve ikisine birden sarıldı. Sonra geri çekilip "Az önce ne oldu burada?" diye sordu.
Amelia titreyen sesiyle, ona bakmadan "Ağladığını duyunca yanına geldim. Odada biri vardı. Onu Elizabeth' ten uzaklaştırmalıydım ve..." dedi ve durdu. Yaşlar gözlerinden akmaya başlayınca sinirlerinin iyice gerildiğini hissetti. "James, o kadar korktum ki, ne yapacağımı bilemedim. O karaltıyı bebeğimin üzerinde görünce..."
"Tamam. Merak etme, size bir şey olmasına izin vermeyeceğim. Bunu yapanı mutlaka yakalayacağım." diye fısıldadı. Amelia saçlarının arasında onun nefesini hissedince biraz olsun sakinleşebildi, ama hala titremesi geçmemişti, bebeğine sıkıca sarılıyordu. Elizabeth de yaşlı gözlerle babasına bakıyor ve annesinin parmağını sıkıca kavramış hırsla emiyordu, vücudu aldığı her nefesle inip kalkıyordu.
"Gecenin bir yarısı oraya nasıl girebildi?!" James yumruğunu masaya vurdu. Karşısındakiler korkudan titriyorlardı. Aralarından biri ürkekçe ileri çıktı.
"Bu konu hakkında henüz tahminlerden ileriye gidemedik, majesteleri. Prensesin odası, kraliçenin talimatıyla her daim korunuyordu. Gece kapıda bekleyen muhafızlar, nedimelerin prensese bakmak için belirli aralıklarla uğradıklarını söylediler ama onlar dışında odaya giren kimse olmamış."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadeliğin Asaleti
Historical FictionHıçkırıkları, çığlıkları boğazında hapsolmuştu Amelia' nın. Masalının, babasının kararıyla sona erdiğini düşünüyordu. İçinden bağırıp çağırmak, öfkelenip isyan etmek geliyordu fakat yapamıyordu. Derinlerindeki o kız asaletini bozmamasını, babasının...