Bölüm 9

19.6K 977 10
                                    

  Zorlanarak da olsa gözlerini açtığında Mary' nin odada oradan oraya dolandığını gördü, pek bir telaşlı görünüyordu. Hemen sonra kız, onun uyandığını fark etmiş olacak ki işine ara verip gülümseyerek "Günaydın, majesteleri. Suyunuz hazır." dedi neşeli bir sesle.

Kıza gülümseyerek karşılık vermeye çalıştı fakat gözünü alan güneş yüzünü buruşturmasına sebep oluyordu. Hızla Mary' nin yanına geldi, kız suyu yavaşça eline dökünce Amelia ayılmak için yüzüne çarptı, tabi bu yeterli olmazdı, gözlerinin kapanmasına engel olmak sabahları daima zor gelirdi.

Her zamanki gibi üzerindeki geceliği çıkarıp yardımcısının kendisini giydirmesini bekledi. Mary onu aceleyle ve özenle hazırladıktan sonra hep yaptığı gibi geri çekilip onu şöyle bir süzdü. Amelia onun bu tavrından işinin bittiğini anladı, odanın kapısını tıklattı ve dışarıdaki askerler çıkması için kapıyı ardına kadar açtılar. Emin ama bir o kadar da seri adımlarla odayı terk etti, hızla kahvaltı için aşağı indi ve şöyle bir etrafına bakındı. Hiçbir zaman ilk varan olamamıştı zaten, ama birkaç aydır daha erken inmeye başlamıştı.

Kendisine yapılan reveransa karşılık verip yerine geçti. Ailenin diğer fertleri uyanmamışlardı, masada sadece ikisi vardı fakat tek kelime etmiyorlardı.

"Hava çok güzel, bahçede dolaşacağım, sonra da ata binmeyi düşünüyorum. Bana eşlik ederseniz çok memnun olurum leydim." Genç adam bu sessizlikten sıkılmış olmalıydı.

Kız onun bu teklifine sevinmişti ama düşüncelerini belli etmemek adına heyecandan uzak bir ses tonuyla "Size eşlik etmekten mutluluk duyarım lordum." diye karşılık verdi.

İkisi de konuşmaya fırsat bulamadan Kral George kapıda belirdi, aceleyle ayağa kalkıp ona reverans yaptılar ve Amelia hemen "Günaydın majesteleri." dedi. Kral ona gülümseyerek "Sana da günaydın kızım." diye karşılık verdikten sonra karşılıklı oturan kızına ve James' e bakıp hiçbir şey demeden yemeğine döndü.

Kısa süre sonra William' la Luciana salona girdiler, hızlıca reverans yapıp şaşkın gözlerle kendilerini karşılayan bu ilginç manzaraya baktılar. Aslında Amelia' nın, özellikle yakın zamanlarda, birkaç seferdir bu kadar erken geldiğini görmüşlerdi fakat her seferinde şaşkınlıklarına engel olamıyorlardı.Kraliçe Miriam da salona girdiğinde en az onlar kadar şaşırmıştı ama şaşkınlığını belli etmeden kusursuz bir reverans yapıp yerine oturdu.

Kahvaltısını hiç acele etmeden bitiren Amelia, James' e şöyle bir baktı. O sırada genç adamı durmuş gülümseyerek kendisini seyrederken bulmak hoşuna gitse de umursamadı ve izin isteyip salondan ayrıldı. Az sonra James' in de arkasından gelerek ona yetişeceğini biliyordu.

Her gün bahçenin farklı bir bölümüne geliyorlardı, bazen sadece yürüyorlar bazen de öylesine konuşuyorlardı ama saraydaki o gergin nezaket ortamından uzaklaştıklarında sadece ikisi oluyorlardı, Amelia ve James.

"Bana ailenden bahset."

"Ne söyleyeyim ki hepsini tanıyorsun zaten."

James kısık bir kahkaha atıp kulağına doğru "Ama onları senin gözünden tanımıyorum." dedi.

Onun bu hareketi Amelia' nın içinin gıdıklanmasına neden olmuştu, korsesinin izin verdiği kadar derin bir nefes alıp bu hissi savuşturdu ve "Babamı hep sevmişimdir ama kurallara gösterdiği önem benim için bile fazla. Mesela kendisine çok az kez baba demişimdir. O benim babam olduğundan daha önce kralım oldu."

"Sanırım soylu olmamızın bedeli bu, daha fazla kurala boyun eğmek zorunda bırakılmamız." diye mırıldandı James düşünceli bir tonla, kendisi için de durumun aynı olduğu gerçeğini hatırlamak hoşuna gitmemişti.

Sadeliğin AsaletiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin