Geceyi, Nilgün'ün verdiği sakinleştirici sayesinde deliksiz uyuyarak geçirmiştim. Ama bu acılarım için kesin çözüm değildi. Üzülmeyi ertelemek ya da bir süreliğine dertleri dondurmak, askıya almak gibi bir şeydi. Sabah yataktan çıkıp aynada kendimi görünce, bir önceki geceye hızlı bir dönüş yaptığımda bunu daha iyi anladım. Bütün yaşadıklarım tekrar hafızamda canlandı, gözlerim doldu. Karmakarışıktım. O an, aynaya eğilerek kendi gözlerime her zamankinden daha dikkatli baktım. Ne yapıyordum ben. İlk fırtınada böyle savrulup yıkılacak mıydım? Asla! Sinirden ellerimi lavabonun kenarlarına vururken başıma gelenler kadar kendi zayıflığımdan da nefret ettim. Hemen yüzümü yıkadım, kendimi toparlamaya çalıştım. İçimden aynı şeyi defalarca yineledim "Bir daha ağlamak yok! Bir daha kimsenin beni üzmesine izin vermeyeceğim"
Aldığım kararlarla oturma odasına girdiğimde Nilgün Sevgi'ye gece konuştuklarımızı özetliyordu. Beni görünce "Ayrıntıları sana kendisi anlatır "dedi.
Sevgi, olduğu yerden aceleyle kalkıp boynuma sarıldı. "Hadi kahvaltı yapalım. Önce bir şeyler atıştır, sonra neler oldu bir de sen anlat"
Kahvaltı masasında her şeyi en başından tekrar anlatmaya başladığımda Nilgün gibi Sevgide çok şaşırdı. Çünkü o da kusursuz görünen Aykut ve annesi hakkında duyduklarına inanamıyordu. Ben bütün bu olanları annemlere nasıl anlatacağımı düşünürken Sevgi "Başka?" dedi.
Onun ne demek istediğini anlamak işime gelmediğinden "Başka derken?" dedim.
"Asyacığım, anlattıkların sadece bunlarla sınırlı değil sanırım. Yani, anlattıkların tabii ki kaldırılabilecek şeyler değil ama şu haline bakılırsa sanki söylemediğin eksik bir şeyler varmış gibi hissediyorum."
Tamda çatalı batırdığım zeytini ağzıma atmak için kendimi zorladığım anda gelen soruyla çatalı çarparak masaya bıraktım. Bu hareketimle irkildiler. Nilgün sakin olmamı söylerken Sevgi koluma dokundu. "Seni tanıyorum Asya. Sakladığın şey her neyse içine dert olacağına paylaş bizimle, rahatlarsın. Yok eğer, bizi güvenecek kadar yakın görmüyorsan zorlayamam seni"
Sevginin söylediklerinden sonra gözyaşlarım kendiliğinden akmaya başladı. Güven konusunu sırf beni anlatmaya teşvik etmek adına kullandığını biliyordum. Çünkü aramızda güvensizlik söz konusu bile olamazdı. Yalnız, bunu itiraf etmek o kadar kolay değildi. Başımı önüme eğip cesaretimi toplamaya çalışırken genzimi temizledim. Nasıl anlatacağımı düşünmekten vazgeçip tek bir cümle söyledim. "Aykut eşcinselmiş"
İkisi aynı anda "Ne!" derken şaşkınlıktan ilk sıyrılan Nilgün oldu. "Ne yani, siz şuana kadar hiç şey olmadınız mı?"
Yüzlerine bakamayarak başımı iki yana salladım. "Hayır. Karı koca ilişkimiz olmadı. Anladığım kadarıyla babası ondan şüphelendiği için evlenmeye zorlamış."
Nilgün sinirden aklına gelen ne var yok hepsini sıralarken Sevgi onun aksine sakindi. "Yazık" dedi. "Asya sen ne ilksin, nede son olacaksın. Emin ol senin yaşadıklarını yaşayan birçok genç kız var. Aileler sırf çocukları dışlanmasın diye, sırf utandıkları için çocuklarını böyle mutsuz, sonu olmayan evliliklere itiyorlar. Böyle zorlamalarla, sosyal kaygılar yüzünden hem kendi evlatlarına, hem de başkasınınkine yazık ediyorlar maalesef."
Sevginin mantıklı açıklamaları, geleceğe dair ümit veren sözleri azda olsa kendimi iyi hissettirmişti. Hatta Aykut için üzülmeye bile başlamıştım ki düşünceli görünen Nilgün ikimize bakarak aklından geçenleri söyledi "Abi bu nasıl iştir? Adam öpmeye koklamaya çalışsa bana cinsel ihtiyaçlarını gidermek için sokuluyor diyorduk. Şimdi bundan sonrada yaklaşan olmazsa, erkekliğinden mi şüphe etmeliyiz. Vallahi şaşırdım ben. Bu ne yaman çelişki böyle"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuza Dek (tamamlandı)
General FictionAvuçlarının içine aldığı elimi usulca öptü.Sonra sağ elini sol elimin üzerine koydu ve gözlerimin içine baktı. "Evlilik yüzüğünün takıldığı parmağa neden yüzük parmağı denilir biliyormusun?diye sordu. Gülümsedim."Bilmem.Daha önce hiç düşünmemiştim.N...