4.Bölüm: Olay var!

33 3 0
                                    

YS-HGİ

Merhaba! Bölümleri beğeniyorsunuzdur diye umuyorum. Elimden geldiği kadar güzel yazmaya çalışıyorum. Yanlışlarım varsa yorum olarak veya bana mesaj olarak atabilirsiniz. Eğer hikayemi yada bölümü beğendiyseniz voteleyip yorum atmayı unutmayın. Hoşçakalın...

Elimdeki bira şişesinden bir yudum daha aldım ve aklıma gelen fikirle cebimden telefonumu çıkardım. Önce saate baktım: 20.54. Daha sonra rehberden Arda'nın numarasını buldum ve aradım.

"Efendim Alida?" diyerek açtı telefonu. "Arda babam sana bahsettiğim kadınla tatile gitti ve ben evde kalamıyorum. Kalıcak hiçbir yerimde yok. Acaba bir kaç hafta sende kalsam sorun olur mu?" diyerek özetledim durumu. "Sorman hata tabi kalabilirsin. Evimi biliyorsun zaten, gel ne zaman istiyorsan." dedi telefonun diğer ucundan. "Tamam, geliyorum o zaman hemen." "Tamam, bekliyorum. Görüşürüz." dedi. "Görüşürüz." diyerek telefonu kapattım.

Arda'nın evine geldiğimde zili çaldım ve kapının önünde beklemeye başladım. Birkaç dakika sonra kapı açıldı ve Arda içeriye girebilmem için kenara çekildi. İçeriye girip küçük bir selamlaşmadan sonra Arda kalacağım odayı gösterdi. 

Yaklaşık yarım saat sonra odaya yarım yamalak yerleşmiş salonda televizyonun karşısında ayaklarımı uzatmış sigara içiyordum. Tam sigaramdan bir nefes daha çekecekken telefonum çaldı. Sehpanın üzerindeki telefonu elime aldım ve kimin aradığına baktım.

Efecan Arıyor...

Telefonu açtım ve kulağıma götürdüm. "Efendim?" "Alida Tren'de olay var, bizim çocukları topla gelin hemen." dedi ve cevap vermemi bile beklemeden kapattı. Direk telefondan Mert'i aradım. "Alo? Mert Efecan aradı, Tren'de olay varmış. Burak'a haber ver yarım saate La sera'nın orada buluşalım. Oradan Tren'e gideriz."dedim bir nefeste. "Tamam." dedi kısaca ve kapattı. Odaya geçip altıma siyah kotumu giydim. Üstüme de siyah ceketimi alıp odadan çıktım. Arda'nın odasının kapısına geldiğimde kapıyı tıklatarak içeriye girdim. Üstsüz bir şekilde çalışma masasında çizim yapıyordu. Lakin ben üstsüz oluşuna aldırmam. "Arda beni La sera'nın oraya bırakır mısın?" dedim kollarımı göğsümde bağlayarak. "Saat daha onu yirmi geçiyor hayırdır? Yine olay mı var?" dedi beni tanıdığını belli eder bir ifadeyle. "Evet." dedim dudağımın sol yanı yukarıya doğru kıvrılırken. "Tamam madem." dedi sandalyeden kalkarken. Yatağın üzerindeki tişörtünü üstüne geçirdikten sonra ceketini de giydi ve kapıya doğru ilerledik beraber.

Arda motoru çalıştırdıktan sonra kaskı takıp arkasına bindim. Ben biner binmez gaza bastı ve La sera'ya doğru sürdü.

Yaklaşık on beş dakika sonra La sera'nın önüne gelmiştik. Motordan indim. Kaskı çıkarıp bizimkileri başımla selamladım. Efecan'a dönerek; "Sökül." dedim. "Bizim damsızlar gelmiş yine." dedi lafı hiç uzatmadan. Başımla onaylayıp Arda'ya döndüm. "Beni almana gerek yok, Mert bırakır beni. Bugün izin günüm zaten sonra görüşürüz." dedim kısaca. "Tamam." dedi o da fazla uzatmadan "Görüşürüz." Arkamı döndüm ve bizimkilerle Tren'e doğru yürümeye başladık. 

Tren'e geldiğimizde çoktan olay başlamıştı. İçeriye girer girmez bizim damsızlardan bazıları üstümüze atlayınca bizde karşılık vererek olaya daldık. Burak'ın yumruk attığı çocuk arka cebinden bıçağı çıkarınca direk çocuğun koluna atıldım. Fakat çocuk benden bir hayli güçlü olunca bıçak sol kolumu kesti ve çocuğu bırakmak zorunda kaldım. Bende arkadan çakıyı çıkarıp tekrar çocuğun üstüne tam atlayacaktım ki başka biri sol çeneme sert bir yumruk atınca birkaç adım arkaya sendeledim. Bana yumruk atan çocuk tekrar vurmak için dibime gelince kasıklarına dizimi geçirdim. İki büklüm bir halde birkaç adım geriye gitse de pes etmeyip tekrar üstüme atlayınca çakıyı çocuğun bacağını kesecek şekilde elimden düşürdüm. Sağ kaşıma, kaşımı patlatacak kadar güçlü bir yumruk atınca bende burun kemiklerinden ses çıkacak şekilde burnuna yumruk attım. Tekrar yumruk atacakken kafamı eğdim ve yumruğu boşa gitti. Bundan faydalanıp kolunu tuttum ve arkasına geçip kolunu da arkaya getirdikten sonra diz kapağının arkasına tekme atıp diz çöktürttüm. En son sırtına da tekmeyi koyunca yere boylu boyunca uzandı. Bizimkilere baktım onlarda bir çoğunu halletmişlerdi. Tam o sırada polis sirenini duyunca Mert'e bağırdım. "Mert! Polisler geliyor lan yürüyün!" Hepsi sesimi duyunca koşarak bardan çıktık.

Koşarak birkaç sokak ilerledikten sonra nefeslenmek için durduk ve hepimiz kahkahalarla gülmeye başladık. "Abi Mert, çocuk sana nasıl koydu ama öyle?" diyerek gülen Burak'a döndüm. "Gerizekalı  bende seni haşat eden çocuğun üstüne atlamasaydım bıçakla hastanelik ediyordu seni." dedim ve gülmeye devam ettim. Burak hemen söylendi. "Hadi lan oradan! O mu beni hastanelik edecekti elindeki küçücük bıçakla?!" "Tabi lan." dedi benim yerime Efecan. "Neyse beyler uzatmayalım. Hadi Alida ben seni bırakayım." dedi Mert. Kafamı 'tamam' anlamında sallayarak onayladım. Burak ve Efecan'la vedalaştıktan sonra Mert'in arabasına doğru yürüdük.

Arda'nın evine geldiğimizde Mert'le vedalaşıp kolumdaki rengi beyazdan kırmızıya dönen havluyla birlikte eve girdim. 

Arda'nın odasına gelince kapıyı tıklatıp kafamı içeriye soktum. "İlk yardım malzemeleri banyo dolabında değil mi?" dedim kaşlarımı kaldırarak. "Evet." dedi Arda halime gülerken. Bende onunla beraber gülerlerken teşekkür edip kapıyı kapattım. Banyoya geçtikten sonra dolabı açıp içinden ilk yardım malzemelerini çıkardım. Öncelikle koluma pansuman yaptıktan sonra sıra yüzümdeydi. Dudağımın sol köşesi ile sağ kaşım patlamıştı. Oraları da temizledikten sonra her iki yere de bant yapıştırdım. Fakat elmacık kemiğimin üstündeki morluğa yapabileceğim bir şey yoktu bu yüzden malzemeleri toparlayıp tekrar dolaba koydum.


Gündoğdu MeydanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin