10. Bölüm: Belkide sessiz çığlıklar

27 1 0
                                    

UF-KBK

*on dokuz sene önce*

"Biliyorum ama ne biliyim birbirimizi seviyoruz sonuçta." Başını eğdi ve elleriyle oynamaya devam etti. "Neyse artık sen öyle diyorsan. Hem zaten olan olmuş boşver. Hamile kalacak halin yok ya?" Dedi genç kız ve şuh bir kahkaha attı. "Allah korusun." Diyerek kendide kahkaha atmaya başladı.

İçinden ağlamak gelsede köşedeki kızda arkadaşlarına katıldı. Sevdiği adam başka bir kıza sahip olmuştu.

"Ee kız anlat bakalım. Başka neler oldu?"
Ilgın anlatmaya başlamıştı ki Çisem buna daha fazla dayanamadı. Kalkıp gitti.

Sokağa çıktığında koşmaya başladı. Var gücüyle koştu, koştu ve koştu.

Mezarlığın kapısına gelince durdu. Yavaş adımlarla içeri girdi. Mezarların arasından sessizce geçti. Biraz ilerledikten sonra meşe ağacının altına oturdu. Yaprak hışırtıları ve hıçkırıklardan başka ses yoktu. Gitmişti işte. Sevdiği ilk adam onu bırakıp gitmişti. 'Bırakıp'  demek ne kadar doğru olur bilinmez. Çünkü Çisem henüz sevdiği adama açılamamıştı. Onu ne kadar çok sevdiğini kimseye anlatamadı. Ve şimdi o ellerinden kayıp gidiyordu. O burada ağlarken Ilgın arkadaşına nasıl birlikte olduklarını anlatıyordu. Onları o şekilde hayal.. düşüncesi bile çok kötüydü Çisem için. Ilgın'ın hamile kalmaması için dua etti. İçinden evrenin bütün tanrılarına, bütün ilahi güçlere yalvardı.

Mezarlıkta net bir şekilde duyulan Çisem'in hıçkırıklara boğularak ağlayan sesi hava karardıktan birkaç saat sonra yerini derin iç çekişlere bıraktı. Mezarlığın duvarlarında soluk ve cansız şekilde yanan küçük lambalar Çisem'in bulunduğu yeri aydınlatamıyordu. Lakin Çisem'in karanlığa alışmış olan gözleri beyaz mezar taşlarını ve ağaçları seçebiliyordu.

Yavaş yavaş gözleri kapanmaya başladı. Burada uyumaması gerektiğini o da çok iyi  biliyordu fakat eve gitmek için fazlasıyla yorgun ve üzgündü. Kısa bir süre sonra gözleri tamamıyla kapandı.

***

Ve bir el hissetti omzunda. Biri tatlı uykusunu bölüyordu ama bunun kim olduğunu bilmiyordu. Korkuyla gözlerini açtı Çisem. Karşısında hiç tanımadığı bir adam duruyordu. Adamı dikkatle süzdü. Sonra gözlerine çevirdi bakışlarını fakat o, Çisem'in gözlerine değil uyurken yakası açılıp oradan gözüken göğüslerine bakıyordu. Çisem bunu fark edince hemen yakasını düzeltti. Hava daha aydınlanmamıştı ve etraf oldukça sessizdi. Adam Çisem'in yanına çömeldi ve göğsünü tek bir hareketle açtı. Çisem onu engellemeye çalışsa da adam çoktan onun üstüne çıkmıştı. O kadar çok çığlık atıyordu ki boğazı acımaya başladı. En sonunda çığlık atmayı bıraktı.  Adam onun boynunu emerken Çisem elleriyle kafasını itmeye çalıştı fakat adam sağ elini alıp çevirince birkaç 'küt' sesi çıktı bileğinden. Ne zaman akmaya başladığını bilmeyen gözyaşları canının acısıyla daha da şiddetli aktılar. Böylece uğraşmayı bırakıp sessizce kaderine razı oldu. Ağladığını görünce yanaklarını sildi ve ilk kez konuştu. "Yapma böyle. Kendimi suçlu hissetmeme sebep oluyorsun."  İlk defa mezarlığa geldiği için pişmanlık duydu. Ve Çisem bundan sonra bir daha asla mezarlığa gitmeyecekti.

***

Eve girdiği anda babası salondan koşarak yanına geldi. Elini kaldırdığı gibi Çisem'in suratına çok sert bir tokat attı. "Nerdeydin lan sen bu zamana kadar?!"  Adeta gürleyerek konuşuyordu. Bir tokat daha attı. Çisem ağlayarak yere düştü. "Orospu oldun dimi lan?!"  Mezarlıkta yaşadıkları geldi aklına, o adamın ona yaşattıkları. Şuan yediği dayağın bin kat daha ağırını hak ettiğini düşündü. Bu yüzden babasına hiç ses çıkarmadı. Sonuçta ne yapsa haklıydı. Karnına atılan tekmeleri hissetti. "Kimin altındaydın dün gece söyle?!"  Kafasına da bir tekme geçirdi. Çisem yerde iyice iki büklüm olmuştu. "Kalk lan yerden!"  Bileğinden tuttuğu gibi çevirerek yukarı kaldırdı Çisem'i. Aynı bileği yine burkulmuştu. Acıyla kıvrandı ama bileğini geri çekmedi. 

Gündoğdu MeydanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin