9.Bölüm: "Korkak üzgün bir çocuk gibi."

14 1 0
                                    

M-AZA

*on yedi gün sonra*

《Arda'nın gözünden》

On yedi gün geçti. Ama o hâlâ uyanmadı. Laden sürekli dua etmekten bıkmadı. Yere düşüp durduğundan dizleri parçalandı. Bir yerde bir söz okumuştum o geliyor aklıma. "Havaalanları kesinlikle düğün salonlarından daha gerçek sarılmalar ve hastane duvarlarıda cami duvarlarından daha çok inanan insan görmüştür."  Göz altarı mosmor. Yanaklarındada bir sürü tırnak izi. Yanaklarını da parçalıyor. Bazen çığrından çıkıyor. O zamanlar ona sakinleştirici veriyorlar. Hep kendine kızıyor.

Ben mi? Ben.. benim işte.  Laden gibi pek mahvolmuş durmuyorum. Sadece duvarları yumruklamaktan ellerimin eklem yerleri paramparça. Gözlerim birazcık fazla ağlamaktan şiş. Bazen bende Laden gibi kendimi suçluyorum. Eğer gitmesine izin vermeseydim bunlar olmayacaktı diye düşünüyorum. Keşke gitmesine izin vermeseydim. Ama artık onu söylemek için fazlasıyla geç oldu. Pişmanlığım ve keşkelerimle kalakaldım.

《Çisem Hanım'ın gözünden》

"Sana onu anlatıcam. Senin onun hiç görmediğin yönlerini anlatıcam." 

Yüzüne dikkatlice baktım. Onu hiç bu kadar çok incelememiştim. Zaten hepi topu iki yada üç kez karşılaştık. Gözleri babasına benziyordu. Onunki gibi güzel.

 Elleri ve biçimli parmaklarıda öyle. Ama dudakları babası gibi değildi. Saç rengide benzemiyordu. Bu yönleri tıpkı Ilgın gibiydi. "O aslında korkak üzgün bir çocuk gibi." Yutkundum. "Geçmişinden kaçmaya çalışıp bana tutunan." Hafiften gözlerim doldu. "Ben.." dedim ve güldüm kendime, şuan ki halime. Şuan ki çaresizliğime. "Ben sanırım onu gerçekten seviyorum." Sonra bir hüzün perdesi çöktü üstüme. "Onu bu kadar zorlayan sensin! Onu bu hale getiren sensin! Ben onu geçmişiyle kabullendim!" Sesim git gide yükseliyordu."Seninle kabullendim! Ve herşeyden önce Ilgın'a olan aşkıyla kabullendim!" Cümlemi bitirdiğimde bağırıyordum. 'Ilgın' dediğimden itibaren Alida'nın bağlı olduğu makina yüksek sesle ötmeye başladı. Nabız göstergesi olduğunu düşündüğüm çizgi birden dümdüz oldu. Boğazımı yırtarcasına bir çığlık attım. Odaya gelen doktor ve birkaç hemşire beni apar topar odadan çıkarttı. Çığlığımla camın önüne koşup gelen uzun boylu bir genç bana baktı. Üzerime doğru geldi. Bağırarak konuştu. "Ne yaptın ona?!" Sorusuyla kahkaha attım. "O bunu hak etti!" Parmağımla odadan hastane yatağıyla hızla çıkartılan Alida'yı gösterdim. Bana bağıran genç Alida'nın yanına gitti. Bende yavaş adımlarla onları takip ettim.

Aynı yavaş adımlarla köşeyi döndüm ve Kırmızı üzerine beyaz büyük harflerle yazılan 'AMELİYATANE' yazısını gördüm. Kenardaki sandalyelere oturmuş olan genci ve yanındaki ufak tefek kızı gördüm. Yanlarına gidip oturdum. İkiside mahvolmuş gibiydiler.

Onun bunları hak ettiğini bilmiyorlardı. O doğmasaydı bütün bunlar olmayacaktı. Tarık ve Ilgın evlenmek zorunda kalmayacaktı. Ve en önemlisi Tarık belkide Ilgın yerine beni sevecekti.

Gündoğdu MeydanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin