44. Bölüm

6.5K 271 37
                                    

Merhaba... 90K yı geçtik 100K ya yürüyoruz. Desteğiniz için teşekkür ederim. Bu kitabı siz var ediyorsunuz....

İyi okumalar...

----------

YANKI'NIN AĞZINDAN

Tuna duyduklarından sonra odadan çıktı. Bundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını kör olsam bile anlardım. Elis endişeli bir şekilde bir eli belinde bir az önce söyledikleri yüzünden dudaklarına kızıyormuş gibi dudakları ile oynuyordu - bir şey düşündüğü anlaşılıyordu. Gözlerim kapıya kaydı. Deniz ne olduğunu sorarcasına bana bakıyordu, Jole ise Tuna'nın arkasından bakıyordu. Tuna koridoru bitirip dönmüş olmalı ki Jole kafasını odaya çevirdi. Ona baktığımı görünce gözleri gözlerime kitlendi. Gözlerime bu kadar uzun süre ya kızdığında ya da endişeli olduğunda bakardı. Şuan hangi durumda, tahmin etmek zor...

''Elis, konuşma bittiğine göre...'' diyerek kapıyı gösterdi dedem. Dede demek tuhaf geliyordu aslında. Hem yaşından genç gösteriyor, hem de akrabalık bağı diye bir şey ailemde olmamasıyla ilgiliydi galiba. Az önce de anlaşıldığı gibi dedem bu kurallar için torununu bile harcardı.

Ben dedeme bakıyorken Elis gözlerini bana çevirmişti. Üzerimde bakışlarının yoğunluğunu hissedebiliyordum. Gözlerimi ona çevirmeden başımla kapıyı işaret ettim. Tereddüt edip bir süre daha yüzüme baksa da yavaş adımlarla kapıya yöneldi. Önümden geçerken kısık sesle '' Odamda olacağım. Yanıma gel. Konuşmalıyız. '' dedi, adımlarını hızlandırıp odadan çıktı. Arkasından baktığımda Deniz'in kolunu tutup onu da beraberinde götürdüğünü gördüm. Jole bana baktı ve dönüp onları takip etti. Jole'nin bakışları hep üzerimde garip bir etki bırakırdı.

Dedemin dayandığı masadan uzaklaştığını göz ucuyla gördüğümde başımı çevirmeden ona baktım. Tam da tahmin ettiğim gibi kapıyı kapatmak için kalkmıştı. Bu da asıl konuya geldiğimizi gösteriyordu. Kapıyı kapattı ve sesli bir şekilde nefes alıp verdi. Her zaman sert görünüşlü bir adamdı. Acaba büyük annem onu nasıl beğenmişti?

'' Korkmaz soyadı bir çocukta mı var?'' dediğinde konuşma gereği duymadan evet anlamında başımı salladım.

'' Ve bu çocuk bunca zamandır aynı Elis gibi saklanmış öyle mi?'' dediğinde tekrar başımı salladım.

'' Nasıl öğrendiğini öğrenebilir miyim?'' başımı sallayarak onayladım ve anlatmaya başladım.

'' Elis'i bulduğun gün depoya bir baskın düzenlenmiş. Elis'in yanındaydım ve geç haber aldım. Görüldük ve takip edildik. Bir süre kaçabileceğimizi düşünüp kaçtım ama sonunda araba sayısı 5'i geçtiğinde kızın güvenliğinin benden önemli olduğunu düşünüp onu eve yolladım. Onları oyalarsam kız eve gelebilir ve Tuna'yla Gökalp güveni sağlardı.'' Dediğimde o gün olanlar tek tek hafızamda canlanıyordu.

'' Elis uzaklaşmaya başladığında arabalar çoktan gelmişti. Birkaç pataklamadan sonra sayıca üstün geldiklerini düşündürerek yakalamalarını sağladım. Beni İstanbul'a götürdüler. Depo değil, holdingin bodrumuna indirdiler. Bunun hâlâ yanlış bir hareket olduğunu düşünüyorum."diyerek yorumumu ekledim.

" Saat ya da tarih bilmiyorum, biraz konuşturmaya ve Elis'in nerede olduğunu öğrenmeye çalıştılar ama işe yaramayınca -veya gece olduğu için, bilmiyorum- yalnız bıraktılar. Ellerimdeki ipi bir şekilde söktüm ve yolu bulmaya çalıştım. Amacım kaçmak değil, bilgi almaktı. Birkaç kişiyi bayıltmak ve az sayıda ölümle Umut'un ofisine çıktım. Kısa zamanım olduğu için belgelere bakamadım ama bilgisayarın şifresini çözmeyi becerdim. Birkaç dosyayı gezdim ve gerekli olanlara baktım. Dosyaların arasında dolaşırken kilitli bir dosya buldum ve Yağız Korkmaz adınaydı. Aslında şifreyi de çözebilirdim ama o sırada adamlar geldi ve dosyalarda gördüklerimin cezasını güzel kestiler. Ellerim bağlı olmasaydı hepsi ölmüştü ama bağlıydım. '' diyerek cümlemi bitirdim.

DEĞİŞİM #BBbenikeşfetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin