Mecburdum

109 13 1
                                    

-multimedia- Burak

Beril'in Ağzından

Sabah gözümü açtığımda kendimi koltukta ve de yerde yatan bir adet Burak gördüm. Tüm gece boyunca burada mı uyumuştum? ben ya. Burak neden yerde ki. Beli falan tutulmasın diye uyandırmaya çalışıyorum şu an. Ama nefes alış verişleri uyuyan bir insanın nefes alış verişine göre çok farklı.
"Buraaaakk" diye bağırdım Burak'ı dürterken.
"Öpmessen uyanmam" dedi. Ne yani? uyumuyor muydu?
Yanağına hafif bir öpücük bıraktım.
"Bu neydi şimdi" diye sitem etti.
"Bunada şükret , hiç öpmeyebilidim de" dedim.
Yerden homurdana homurdana kalktı. Belini tutuyordu. Sanırım beli tutulmuştu.

Kahvaltı hazırlayıp Burak'ı beklemeden yemek yemeye başladım. Çok acıkmıştım. Cidden!
Sonra Burak gene belini tutaraktan mutfağa girdi.
"Kahvaltı yapmak için beni beklemen çok hoş (!)" dedi. 
"Dayanamadım , gerçekten çok acıkmıştım." deyip kafamı tabağımdan kaldırdım ve "Bu arada sen niye yerde yatıyordun" diye ekledim.
"Yanında yatmayı çok istedim ama bir türlü izin vermedin" dedi.
"Nasıl yani? " diye sordum.
"İlk başta birlikte uyuyorduk ama sen durmadan kıprandın ve bende senin her kıpranışının üstüne yere düştüm. Sonunda vazgeçip yerde yatmaya karar verdim." dedi. Şu an öyle bir bakıyordu ki bana. Vazoyu kırmış ve olayı izah etmeye çalışan masum, küçük bir çocuk misali.
Oyurduğum sandalyeyi onun yanına çekip oturdum. Ve yanağına sulu bir öpücük kondurup ardından "özür dilerim isteyerek olmadı biliyorsun. " dedim. Gülümsedi. Bende ona gülümsedim. "Sen benden başkasına gülme. Kıskanırım seni. " dedi.
Gülümsemeden edemedim. Vücudumdaki tüm kan sanki yanaklarıma hücum ediyordu. Utanmıştım. Beni hep utandırmayı,mutlu etmeyi başarıyordu.

***

Burak'ın Ağzından

Evime geldim. Odamın kapısından içeri girdiğimde  telefonuma mesaj geldi. 'O döktüğün kan yerde kalmayacak. Sen de sevdiklerin de daha fazla acı çekecek. Özelliklede canından çok sevdiğin o sevgilin. Sende onu izlerken acı çekeceksin.' 
Allah kahretmesin! Nasıl çıktı bu hapishaneden. Hatta ne zaman çıktı. Duvarın kenarına çöktüm ve ellerimi saçlarımın arasına geçirdim. Arada saçlarımı çekiştiriyordum. Kendimi hemen banyoya attım. Soğuk suyun altına girdim. Suyun tüm hücrelerime işlemesine izin verdim. Durmadan 'ona zarar vermesin' diye sayıklıyordum.

***
Birkaç gündür Beril'in yanına gitmedim. Korkuyordum, hemde çok. Ona bir şey olmasından korkuyordum. Ben onsuz yaşayamam, yapamam. O benim yaşam kaynağım.

Çok düşündüm ve ondan acı çekmemesi, fazla üzülmemesi için ayrılacağım. Böylede acı çekecek ama. Off of. Ayrılacağımı söylemek üzere Beril'in evine gidiyorum. Bu benim için çok zor olacak ama başka çarem yok. En azından aklıma başka bir şey gelmiyor.

Evinin önüne gelmiş bulunuyorum. Kapısını çaldım. Sanki beni bekliyormuş gibi hemen kapıyı açtı. Beni görür görmez boynuma atladı. Seni çok özledim gibisinden bir şeyler mırıldandı.

İçeri geçtim ve oturdum. "Beril ben sana bi şey söylemek istiyorum." Dedim. Soğukkanlılığımı koruyarak. "Evet söyle" dedi.
"Ben senden ayrılmak istiyorum Beril." dedim.
"Neden" dedi ağlamaklı olan ses tonuyla.
"Çünkü seni sevmiyorum. Sen benim için sadece bir eğlenceydin. Ve sıkıldım senden anladın mı sı - kıl - dım." dedim bağırarak. Yalan hemde büyük bir yalan. Ben onu ölümüne seviyorum ayrıca tüm söylediklerimin zıttını düşünüyorum.
"Yalan söylüyorsun değil mi? Beni sınamak için yapıyorsun." dedi. Durmadan aynı şeyleri tekrar edip omuzlarımı yumrukluyordu. "Yeter lan yeter." diye bağırdım. Ardından "seni sevmiyorum işte anlasana, sen benim için başından beri bir zevktin ve artık hiç bir zevki kalmadı anlasana" diye bir kez daha bağırdım.
"Hemen evimi terket" diye o da bana bağırdı.

Şu an evinin kapısının önünde bildiğin ağlıyorum. Hemde burnumu çeke çeke. "Özür dilerim. Mecburdum" diye söylenip duruyordum.Sonunda elimi sertçe duvara vurup apartmandan çıktım.

İlk ve SonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin