7. Bölüm

69 5 3
                                    

"Buluruz yolu ya, merak etme küçük kız."
"Bulamayız işte ne saçmalıyorsun!"
Telaşla telefonunu çıkarıp numaraları tuşladı.
"Bana konum atsana whatsapp dan. Tamam. Tamam. Saol. "
Whatsapp a girdi ve
"Biraz sonra oradayız." Dedi.
İkimiz birlikte koşuyorduk. Yine elimi tutuyordu koşarken. Bu beni anlamsızca gülümsetiyordu..
Birkaç dakika sonra okuldaydık. Bu kadar yakın olduğumuzu bilmiyordum açıkçası. Tekrar duvarlardan atladık ve okula girdik. Koşa koşa sınıfa gittik ve derse girdik.
"Neredeydiniz siz?"
"Kantindeydik." Dedi Burak soğukkanlılıkla. Yutkundum.
Birlikte içeri girdik ve sessizce yerimize oturduk.
Ders oldukça sıkıcı geçiyordu. Fizik yani bu. Ne beklenirdi ki? Zilden sonra sınıfta bir hareketlenme olmuştu. Kimisi kitabını topluyodu, kimisi köşede hemen bir dedikodu köşesi oluşturmuştu, kimisi de birbirini pataklamaya başlamıştı. Olanlara hiç tepki vermeden kitaplarımı hazırlamaya koyuldum. Ta ki müdür kapıda belirene kadar. Bizim sınıfa çok sık müdür gelmezdi. Ne olmuştu?
"Cemre ve Burak, siz benimle geliyorsunuz."
Bütün sınıfın gözleri Adam öldürmüşüz gibi bizim üzerimizdeydi. Burak A kuşkulu bir bakış attım. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki göğüs kafesime deydiğini hissediyordum. Terlemeye başlamıştım. Birlikte yavaş adımlarla müdürün odasına geçtik. Odada edebiyatçı,fizikçi ve rehberlik bizi bekliyordu. Fizikçi ne ara buraya ışınlanmıştı? Olmadığımız derslerden biri de edebiyattı! Bu galiba edebiyatçının burda olma sebebiydi. İlk fizikçi konuşmaya başladı:
"Benim gözümden bişey kaçar mı sandınız? Benim dersime bu kadar gecikince gidip diğer hocalarınıza sordum. İkinci dersimin sonlarına doğru yetiştiniz fakat kantinde olmadığınız çok açık." Edebiyatçı sertçe kafasını salladı. Müdür bize o kadar sinirli bakıyordu ki.. Okuldan kaçmıştık, ve eninde sonunda anlamışlardı. Müdür bilgisayarda bir iki işlem yaptıktan sonra monitörü bize döndürdü. Biz ikimiz kuzu gibi okuldan kaçış anlarını izliyorduk. Saniyesi saniyesine kaydedilmişti..
Konuşacaktım, ama ağzım açılmıyordu. Burak benden önce davrandı:
"Cemreyi bu işe ben soktum. Onu okuldan kaçması için ben zorladım."
Hocalar dikkatli dikkatli bana bakıyorlardı. Ağzımı açamıyordum. Dilim tutulmuştu.
"Cemre sen dışarı çıkabilirsin." Boynumu bükerek hiç birşey söylemeden dışarı çıktım.
Kapının önünde beklerken 1 dakika bir yıl gibi geliyordu. Burak benim yüzümden ceza yiyecekti.
Burak kapıdan çıkarken ona suçlu suçlu baktım. Yanıma gelip ani bir hareketle kolunu omzuma attı:
"Sadece uyarıyorlar. Korkma bu kadar küçük kız." Birlikte aptal aptal derse yürüyorduk. Sınıfa girmemizle zilin çalması bir oldu. Burak gidip sırasına yorgunca oturdu. Ben de yanına. Tam o anda bir sesle ikimiz de irkildik. Tanımadığım bir çocuktu.
"Burak, oğlum, sizin okula geliyorum!"
Burak kafasını koyduğu masadan, kafasını güçlükle kaldırarak uykulu gözlerle çocuğa baktı:
"Mete?"
"Evet benim! Sizin okula geçiyorum! Bugün işlemlerim tamamlanacak ve yarın buradayım!"
"Şaka falan mısın? Buraya niye geldin?"
"Haber vermek için!"
Bu çocuk ne kadar neşeli birşeydi böyle ya? Daha önce böyle erkek gördüm desem yalan olurdu.
"Mete uykum var.."
"Aa ben rahatsız ettim galiba. Sevgili mi yaptın lan!"
Burak'la ikimizin de gözlerinin Kocaman açılması bir olmuştu. Burak, Mete ye ağır bir küfür savunduktan sonra ben de kendi kendime söylenmeye başladım.
"Şey, yanlış bişey mi söyledim?" Dedi Mete.
"Evet!" Dedik Burak'la ikimiz aynanda.
"Neyse, tanışalım seninle de. Okula daha gelmeden arkadaş yapmak iyidir. Ben Mete."
"Cemre." Dedim onla aynı sıcakkanlı ifadeyle ve birbirimize bakıp gülümsedik.
"Neyse ben gideyim artık. Benim de derse yetişmem lazım."
Önümüzdeki boş sırayı gösterdi.
"Belki burada otururum?"
"Olur. Konuşuruz." Dedim ben de gülümseyerek. O da bana tekrar gülümsedi. Mete hızlı hareketlerle sınıftan çıkarken herkes ona garip garip bakıyordu. O ise bunları hiç takmadan gülümseyerek sınıftan çıktı. Çok sempatikti. Onu şimdiden sevmiştim.
"Nereden tanışıyorsunuz?" Dedim meraklı bir biçimde.
"13 yıllık arkadaşım o, küçük kız. Küçüklükten beri bizim sitede oturuyor. Hep birlikte takılırdık."
"Hiç heyecanlanmıyor Musun onunla aynı lisede olacağın için?"
"Yoo niye heyecanlanıyım ki?"
"Ama o fazlasıyla heyecanlı gibiydi."
"Onun normal hali bu. Sürekli Gülümser ve her şeyde heyecanlıdır."
"Anlıyorum. " dedim gülümseyerek.
Son ders dili çalıyordu. Oldukça sıkıcı geçen son dersten sonra servisle eve gittim. Saçımı bir topuz yaptım, üzerime en Sevdiğim pijamalarımı giydim ve yatağıma uzanıp telefonumu çıkardım. Selinden ve Melisten birkaç mesaj vardı. Selin bana hiç mesaj atmazdı. Diyaloğumuz da hiç olmamıştı. Melis in mesajından Önce Selin in sohbet sayfasına girdim. Mesajları okumaya başladım.
-Yaptıklarının bedelini çok ağır ödeyeceksin cemre.
-Tahmin edemeyeceğin kadar kötü ödeteceğim bunu sana.
-ortadan kaybolmak için bana yalvaracaksın.
Neyin kafasını yaşıyordu lan bu kız? İçip içip bana mesaj mı atmıştı yoksa?
Sonra aklıma geçen gün yemekhanede Yanlışıkla Kızın üstüne Çorba döktüğümü hatırladım. Sarımsak ve soğanın ağır kokusu üzerindeyken bütün gün öylece dolaşmak zorunda kalmıştı ve iğrenç kokusuyla herkes dalga geçmişti. Ellerimi umursamazca telefon klavyesine dokundurarak Selin'e hızlı bir mesaj çektim:
-kızım sen neyin kafasını yaşıyorsun? Yapacaklarını sabırsızlıkla bekliyorum.
Kafamı arkaya yasladım ve Melisin mesajını açtım:
-bebeğim napıyorsunnn <3 <3 ölmeyi dileyeceksin. Öpüyorum. Yarın görüşürüz.
Ne yapacaktı lan bu bana sanki? Telefonumu kapattım ve Kafamı tekrar yastığa koyup uyuklamaya başladım.

Uyandığımda saat 6:30 du. Yarım saat sonra servis gelecekti. Hemen üstümü giyindim ve telefonumu cebime attım. Kendime bir sandviç yapıp hızlı hızlı yedim. Sonra çabucak ayakkabımı giyip aşağı indim. Birkaç dakika sonra servis geldi. Uzun bir yol sonunda okuldaydım. Gülümsedim; Selin manyağından korkmuyordum. Okula biraz gecikmiştim. Ders Çoktan başlamıştı. Okulun büyük kapısına baktım. Tek başımaydım. Fakat kapıyı açar açmaz başta Selin olmak üzere bir grup kız aynanda ellerinde renk renk sprey boyalarla "sürpriz!" Diye bağırdılar ve bütün boyalar Üstüme fışkırmaya başladı. Ben kaçarken sprey boyaları üzerime sıkmaya devam ediyorlardı. Birkaç dakikanın sonunda sprey boyaları bitmişti. Boş metal kutuları üzerime fırlattılar:
"Bu hiç bir şeydi daha. Benden çok çekeceğin var senin." Ben Yanımda Metal sprey boya kutularıyla birlikte Gökkuşağına dönmüş bir biçimde dizlerimin üzerine çökmüştüm. Olayın şokundaydım. Kızlar da gülüşerek uzaklaştılar. Bu halde derse giremezdim. Bahçenin en kuytu köşesindeki eskimiş banka oturdum. Gözyaşlarım yüzümdeki sprey boyaları siliyordu. Üzerimdeki sprey boyalar kurumuştu. Intikamını çok fena alacaktım. Çok fena.. Ama ne yapabilirdim ki? Korkardım ben. Tam o anda suyunu doldurmaya çıkmış meteyi gördüm.Harika! Okula başladığı ilk gün beni bu halde görecekti! Gözyaşlarımı silip burnumu çektikten sonra
"Cemre?" Diye bir ses duydum. Aha görmüştü beni! Ağlamaktan kızarmış Gözlerimi Mete ye çevirdim. Yapay bir gülümsemeyle
"Selam." Dedim ama gözyaşlarımı durduramıyordum. Yanıma geldi ve oturdu.
"Ne oldu sana cemre?"
"Boşver.. Ben galiba eve gideceğim.."
"Kim yaptı bunu?"
"Şey.. Yanlışlıkla oldu."
"Küçük yalancı." Dedi ve gülümsedi.
"Biri küçük kız der biri küçük yalancı der aynısınız işte aynı!"
"Gökkuşağıyken bile aynısın sen cemre." Hafif gülümsedi. Ben de gülümsedim. Meteyle tanışmamızın ikinci gününden çok iyi anlaşmaya başlamıştık. O anda ani bir haraketle bana sarıldı:
"Biri bulaşırsa, söyle bana olur mu?"
Yutkundum ve başımı evet anlamında salladım. Saatine baktı:
"Benim gitmem lazım Cemre. Su doldurmak için çok uzun bir süre harcadım. Ama, eğer bana ihtiyacın varsa, seninle kalacağım. Iyi misin?"
"İyiyim." Dedim yapayca gülümsemeye çalışarak. Yıllardır söylediğim bir yalandı bu; 'İyiyim.'
Mete bana sempatikçe el sallayarak gülümsedi. Uzaklaşışını, adımlarını izledim. Peşinden tuvalete gittim ve peçeteleri ıslatıp cildimi silmeye başladım. Neyse ki yanımda böyle bir duruma karşın yedek Kıyafet vardı. Cildim temizlenince Kabinlerden birinde kıyafetlerimi giydim. Boyalı kıyafetleri de o an şans eseri lavaboda bulduğum bir poşetle birlikte çantama attım. Saçlarımı çeşmede yıkayıp doğal olarak kurutma makinası olmadığından bileğimdeki tokayla bağladım. Normal görünüyordum. Takma gülümsememi de takınarak Sınıfa giriş yaptım. Ben girer girmez zil çaldı. Herkes koşuştururken Selin ve Mete dışında kimse ağzı açık bana bakmıyordu. Mete mutluydu, Selin ise sinirli. Selin hiç vakit kaybetmeden Yanıma geldi ve eliyle Güçlüce omzumdan itti. Duvara yapışmıştım. Kafam acıyordu.
"Kızım, bu hiç birşeydi daha, sen farkındasın değil mi? Benden o kadar kolay kurtulamayacaksın." Arkada ikimizden de uzun olan Mete olaya tanık olmuştu ve sprey boyaların sahibini de anlamıştı doğal olarak. Sinirli bir şekilde yanımıza gelip Selin i omuzlarından tutarak ittirdi." Bir daha asla cemre ye bulaştığını görmeyeceğim iğrenç şey!" Selin aval aval Mete ye bakarken kolumu Mete ye attım.
"Gel kanka bunla uğraşmayalım."
Ağzımdan çıkan lafa şaşırmış bir şekilde duraksayınca Mete bana gülümsedi:
"Tamam kanka."
Selam! Okuduğunuz gibi bu bölümde yeni karakterlerimiz var! İlerki bölümlerde Mete ye çok ısınacak, Selinden de bir o kadar nefret edeceksiniz. Ayrıca ilerki bölümlerde Sizi şaşırtacak bir sürü şey düşünüyorum. Kitabın sonu falan her şey kafamda net. Çok şaşırtan, üzen, bir o kadar da Mutlu eden bir kitap olacak bu sizi. Ayrıca her vote ve yorumlarınız beni çok çok Mutlu ediyor. O yüzden okuduğunuz bölümlere azıcık Zaman ayırıp vote verir ve yorum yaparsanız çok çok Mutlu eder bu beni! Öpüldünüz. Hepinizi seviyorum!
~Multimedia: Selin~

SonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin