8. Bölüm

57 3 1
                                    

"Mete ile bir anda çok yakınlaşmışsınız. Hatta bu akşam buluşacaksınız öyle mi?"
"Tatlı biri. Insanlarla kolay ilişki kurduğunu sen söylemiştin."
"Öyle de.. Şaşırdım yine de."
Gülümsedim.
"Kıskandın mı yoksa?"
Ben Kafamı arkaya atmış kahkaha atarken kaşlarını çattı.
"Saçmalama ya."
"Senle de buluşurum istersen senle de" deyip gülümsedim. "Hatta, hatta sen de gel bizimle Akşama istersen?"
"Olabilir. Ama kıskanmıyorum."
"Iyi iyi ben Melis'i de çağırırım 4 kişi takılırız."
"Nereye gidiyoruz ki?"
"Ben de bilmiyorum ki Mete ayarlayacakmış her şeyi."
"Oo Mete Abayı yakmış cemre."
"Gerizekalı kankayız biz bir kere."
"Kanka mı? 2 gün önce tanıştığın biriyle."
"Olamaz mı? Kıskanma artık bence dön önüne."
Burak bana sinirli bir şekilde bakarken kalemimin ucundaki silgiyle meteyi dürttüm. Arkasını döndü.
"Metee, biz buluşacaktık ya hani kanka, Burak da gelebilir miymiş çok kıskanıyormuş." Meteyle İkimiz kahkaha atmaya başladık. Burak ise sinirlenip Mete nin burnundaki piercing i çekti. Mete burnunu ovuşturup acıyla inlerken Burak ın omzuna küçük bir şaplak attım. Burak tatmin olmuş görünüyordu. Mete ye bakıp sırıttı.
"Çeke çeke piercingi genişlettin oğlum çıkaracağım şunu en sonunda haa."
Burak gülümsedi.
"O piercingini burnundan sökerek alırsam Burnundan birsürü kan akıtabilirim haberin olsun."
Mete nin eli ayağı ayrı oynamaya başladı. Meteye garip garip baktıktan sonra Burak a döndüm:
"Ne oluyor lan buna böyle?"
Burak Gülümsemeye devam ediyordu:
"Kan tutuyor onu. Sadece görünce değil, düşününce bile eli ayağı ayrı oynamaya başlar." Sonra gözleriyle onu işaret etti. Ben de Gülümsedim.
"Demek kan ha öyle mi kanka benden nasıl saklarsın bunu?" Üçümüz de güldük.
"Arka taraf!" Diye böğürdü edebiyat hocası. Melis yine kahkaha atmaya başladı. Suratı gülmekten kıpkırmızıydı.
"Yeter." Dedim melise ağzımı oynatarak. Ama beni takmadan gülmeye devam ediyordu.
"Tamam hocam sustuk." Dedim ilk ben konuşarak. Burak'la Mete de tasdik etti. Tam o anda son dersin dili çaldı. Zil çalar çalmaz Koşarak Melis in yanına gittim.
"Kanka, bugün Mete ve Burak ile biryerlere gideceğiz. Sen de gelsene."
"Olur." Dedi Melis gülümseyerek. Annemler Hâla iş gezisinde." Gülümsedim. "Süper."
Melisle birlikte bizim eve Yürüdük. Okuldan direk bize gelecekti. Sonra da giyinip birlikte gidecektik.
"Siz ne iş meteyle böyle?"
"Niye herkes bunu soruyor ya! Kafayı yiyeceğim!"
Melis gülümsedi.
"Kıskandım sanki biraz."
"En azından sen bunu itiraf edebiliyorsun." Aklıma bugün Burak'la Yaşananlar geldi ve gülümsedim. Kapıyı ittirdim.
"Annee, melisle İkimiz geldik." Sonra hiç annemin cevap vermesini beklemeden merdivenlerle kendi odama çıktım.
"Ne istiyorsun kanka? Ne giyineceksin?" Ona dolabımı gösterdim.
"Ah, senden mi giyineceğim? Evden alırım diye düşünmüştüm."
"Tabii ki benden giyineceksin seni aptal."
"Öyle olsun cemre.. Öyle olsun.."
Mete'nin numarasını tuşladım ve aradım.
"Kanka nereye gideceğiz? Söyle de ona göre giyinelim."
"Abartılı değil normal giyinin. Parti falan değil. "
"Kararlısın yani nereye gideceğimizi söylemeyeceğine."
"Sürpriz bu kankacığım sürpriz." Dedi Mete ve telefonu yüzüme kapattı.
"Aptal." Dedim gülümseyerek ve telefonu yatağa attım.
"Normal giyinecekmişiz Melis. Al seç bir şeyler." Bunu söylememle birlikte, ikimizin, benim gardırobumu altını üstüne getirmemiz bir olmuştu. Sürekli bir şeyler deniyor ve çıkarıyorduk. En sonunda Melis pembe şirin bir kazak altına yüksek bel pantolon, ben ise gömlek giyip önünü açık bırakmıştım. Gömleğimin önünden siyah atletim gözüküyordu. Altımda da siyah pantolon vardı. Üstüme hırka alıp kafama şapka takıp Melise döndüm:
"Nasılım?"
"Mükemmel!" Dedi Melis. Sonra üstümdeki hırkaya bakıp tekrar bana döndü:
"Evde telefonumu unuttum!"
Telefonumu pantolonumun arka cebine koydum ve anneme çıktığımızı söyledim. Birlikte Melislerin evine depar attık. Oraya vardığımızda yorgunluktan kalbimin göğüs kafesime değdiğini hissediyordum. Melis benim beklememi söyledi ve koşarak eve çıktı. Geri döndüğünde üstünde bir hırka vardı. Siyah bir hırka. Şapkasında kedi kulakları vardı ve Melisi çok tatlı gösteriyordu.
"Telefonun nerede?" Dedim nefes nefese.
"Senin çantanda olacaktı." Dedi Melis sırıtarak.
"Hay Allah cezanı vermesin senin Melis. Bu hırka için mi koşturdun lan beni!?"
Melis kıkırdayarak bana baktı:
"Bu hırkayı giymem lazımdı! Şuna bak çok tatlı! Daha dün aldım bunu!" Kapüşonunu geçirdi ve gülümsedi. Tekrar yürüdük. Hava kararıyordu. Gökyüzüne bakıp derin derin düşünmeye başlamıştım ki mesaj sesiyle irkildim. Telefonumu arka cebimden çıkardım.
- -konum- Bekliyorum Cemre, buraya gelin. Burak yanımda.
Hemen bir taksi çağırdım ve telefonumu verip Oraya gitmesini söyledim. Evet, cool cool arabamı alıp güneş gözlüklerimi takıp gaza basacağımı düşünmediniz değil mi? Neyse.. yolda o kadar sıkıldım ki, hava kararmıştı zaten. Tam o anda taksici az kalsın kaza yapıyordu. Sertçe frene bastı ve camı açıp bilmediğim küfürleri saymaya başladı karşı tarafa. Biz Melis'le arka koltukta yıkıldık gülmekten.
"Kızım, senin küfür takıntın yok muydu ya?"
"Melisciğim, Burak ın yanında oturunca küfür takıntısı diye bir şey kalır mı?"
Sonra gülmemize devam ettik. Amca camdan vücudunun yarısını çıkarmış, motorlu gibi saydırıyordu Adama. Adam arabadan indi ve anlamayan bir tavırla iki elini açtı.
"Anlamadın öyle mi göstereceğim sana anlamamak neymiş!" Sonra koltuğunun yanından beyzbol sopası-oklava karışımı bir sopa çıkardı ve arabadan indi. Elindeki sopayı sallaya sallaya Adamı kovalamaya başladı. Melis'le o kadar güldük ki gözlerimizden yaşlar fışkırıyordu resmen. Sonra amca söve söve arabasına tekrar oturdu ve hiç bir şey olmamış gibi yola devam etti.
"Bu amcada iş var Melis benim bilmediğim küfürleri biliyor vallahi ya.."
Melis gülümsedi:
"Yaşlı desen değil ettiği laflara bak." Melis'le yol boyunca güldük. Geldiğimizde amca telefonu bana verdi ve "geldik." Dedi. Adama parasını verdikten sonra melisin peşinden koşarak çıktım. Neresiydi burası böyle? Deniz kenarına gelmiştik. Kumsalda bizden başka kimse yoktu. İskelede tahta bir masa ve masanın yanında şakalaşan iki beyinsizi görmemle iskeleye koşmam bir oldu.
"Mükemmel bir yer seçmişsiniz oğlum!"
"Sana da merhaba cemre." Dedi Burak bana tek Kaşını kaldırarak. Gülümseyerek ona şaka amaçlı küçük bir dayak attım: "şapşal!"
Melis iskeleye benden bir dakika falan sonra gelmişti çünkü ben koşmuştum.
"Merhaba Burak, merhaba Mete." Dedi Melis gülümseyerek.
"Hah bak örnek al şu kızı!" Dedi Burak bana. Dudağımı sarkıttım:
"Beynin sadece görgü kurallarına çalışıyor." Dedim sitem ederek.
"Hop sakin olun kavga için gelmedik buraya." Dedi Mete gülümseyerek. Bunun üzerine
Sandalyelere oturduk ve sohbet etmeye başladık. O kadar eğleniyorduk ki her birimiz.. Her şey o kadar güzeldi ki o gece.. Hayatımdaki en güzel gecelerden biriydi. O sıcak sohbetten çok ama çok keyif almıştım. Kahkahalar atıyor, espiriler yapıyor, gülmekten ölüyorduk. İlk kez, hayatımda ilk kez bu kadar sıcak bir arkadaş ortamım oluyordu! Ortaokulda kaybettiğim yılları şimdi fazlasıyla geri kazanıyordum! Ama.. Ama fark ediyordum ki, Burak ne Zaman konuşsa, ne Zaman gülümsese, benim kalbim öyle hızlı çarpıyordu ki.. Galiba.. Galiba ben aşık oluyordum. Aptal sıra arkadaşıma aşık oluyordum ben galiba.. O anda vücudumun soğuk su molekülleriyle birleşmesiyle aklım başıma geldi. Donuyordum! Buz gibiydi! Kafamı sudan çıkarıp bağırdım:
"Ne yapıyorsunuz lan manyaklar!" İskeleden kafaları gözüken üç gerizekalı anıra anıra gülüyorlardı.
"Hangi gerizekalı itti lan beni!" Şoktan hâla aklım başıma gelememişti. Sonra ıslak iskeleye tırmandım ve ilk Mete'ye çelme takarak denize uçmasını sağladım, sonra da Melisi çığlıklarına rağmen denize ittim. Burada yaşayan insanlar ne cins varlıklardı böyle, biri ölse duymayacaklar. Gerçi yakınlarda kimse yoktu ama olsun. Burak A çevirdim gözlerimi. "Abla büyüksün." Deyince gülmeye başladım. Onu itmeye kıyamıyordum. Ama itmek zorundaydım. Yoksa ona olan hislerimi anlardı. Gidip Burak'a düşmesi için tekme attım. Düşerken elimi tuttu ve beni de kendiyle çekti. Dört kişi gecenin köründe denizde yüzüyorduk. Salak mıydık biz? Evet, öyleydik. Kesinlikle. Ama çok eğleniyorduk. Birbirimize su attık, birbirimizi suda boğduk, deve güreşi bile yaptık! O gün, kesinlikle ama kesinlikle hayatımdaki en güzel gündü. Ve bu günü asla unutmayacaktım.. Hepimiz denizden çıktık ve masanın üzerindeki telefonlarımızı elimize aldık. Donuyorduk ve garip haraketler yapmaya başlamıştık soğuktan dolayı. Kasımda denize de girdim ya, helal olsun bana! Cidden.. Hepimiz sudan çıkmış balık gibi yürüdüğümüz yerlerde su izleri bırakarak gidiyorduk. Eve gittiğimde annemden ciddi bir azar yiyecektim. Burak, hepimizi arabasıyla teker teker evlerimize bıraktı. İlk Melisi bıraktı, sonra Mete'yi. Arabada sadece ikimiz kalmıştık. Araba yavaşça haraket ediyordu. Ben ise ön aynadan onun yüzünü izliyordum. Aniden konuşmasıyla afalladım.
"Artık kanka sayılıyor muyuz sence cemre?"
Gülümsedim.
"Kıskanç.."
O da gülümsedi.
"Sıra arkadaşımla en iyi arkadaşımı yan yana görmek.. Evet kıskandırıyor biraz.."
"Kabul ettim demek en sonunda."
"Ettim gitti işte.."
"Tamam kanka." Dedim ve gülümsedim.
"Geldik." Dedi Burak bana doğru bakarak.
"Peki kanka ben kaçar." Dedim kanka kelimesine vurgu yaparak.
"Görüşürüz kanka." Dedi o da aynı şekilde. Burak ın arabasının bizim evin önünü terk edişini izledim ve kapıdan girdim. Annem elinde saatiyle karşıma çıktı ben kapıyı açar açmaz.
"Nerede kaldın! Saat kaç oldu farkında mısın kızım sen! "
"Pardon annecik." Dedim ve üst kata çıkmaya yeltendim ki beni durdurdu:
"Bir dakika, sen ıslak mısın yoksa küçük hanım?"
Göz devirdim.
"Denize düştüm anne. Pardon tamam mı! Pardon!" Sonra ayaklarımı vura vura üst kata çıktım. Kafamı ellerimin arasına aldım odama çıkınca. Çünkü tam annemle konuşurken, çok büyük bir hata yaptığımın farkına vardım. Ben.. Az önce.. SEVDİĞİM ÇOCUKLA KANKA MI OLMUŞTUM?!

SonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin