Sabah çok erken kalkmıştım.Güneşin ışıkları daha yeni yeni görünüyordu.Duşa girdim.Saçlarıma bir havlu sararak çıktım duştan.Banyoda giyinmiştim.Havlu saçlarımın suyunu emince havluyu saçlarımdan nazikçe kaydırdım.İri dişli bir tarakla saçlarımı üstünkörü taradım.Sonra pencereye yöneldim.Kafamı sarkıttım.Sabahın güzelliğini ciğerlerimde hissettim.Aslında bir şey daha hissettim.Üzerimde gezinen bir çift göz.Bakışların sahibine bakmaya üşeniyordum.Ama bu kadar uzun süre bana bakılması beni rahatsız etmişti.Ani ve asi bir şekilde kafamı erkekler yatakhanesinin en yakın penceresine çevirdim.Karşımda içinde boğulabileceğim türden gözler vardı.Önceden saçlarımda gezinen denizimsi gözler simdi gözlerime kilitlenmişti.Çok güzel bakıyordu.Hiç sesimi çıkarmadım.Neden böyle yaptıgğımı anlayamadım.Bir süre sonra Yiğit'e yaptıkları aklıma geldi ve bakışlarım delici bir hal aldı.
-Pislik.
Cevap beklemeden kafamı içeri çektim.
Sinirle saçlarımı özensizce topladım.Saat çizelgesine baktım.Saat yedide yemek vardı.Saate baktığımda yemeğe 10 dakika kaldığını gördüm ve Defne'yi kaldırmak için yanına gittim.Defne sanki önceden uyanmış gibi birden gözlerini açtı.-Yemeğe 10 dakika kaldı.
Defne tepkisiz bir şekilde yataktan sıyrıldı.Hemen üstüne t-shirtünü ve eşofmanını geçirip banyoya gitti.Duyduğum seslerden yüzünü yıkadığını anladım.İçeri gelince saçını topladığını fark ettim.İfadesiz bir suratla kapıya yöneldi.Bu onun en saf haliydi.Onu uyanık olarak aklıma getirmeye kalksam hep bu hali aklıma gelirdi.Sessizce yemekhaneye gittik.Koridorda kimse yoktu.Yemekhaneye girdiğimizde kızlı erkekli bir grupla karşılaştık.Sohbet ediyorlardı.Gülüşmeleri dikkatimi çekmişti.
-Günaydın.
Aynı anda olmasa da kısa aralıklarla karşılık verdiler.Defne biraz olsun zombi yürüyüşünü bırakmış gibiydi.Konuşulanları anladığını tahmin ediyordum.Yan yana aralarına katıldık.Anılarını anlatıyorlardı.Konuya aşk hakimdi.Eski sevgililer,platonik aşklar...En son bana sordular.Biraz düşündüm.Aklıma balodaki olanlar geldi.Anlatmaya başladım.
-Okul sonu arkadaşım balo yaptı.Ben de gittim.İlginç bir şey yaptılar.Işıkları azalttılar.Loş bir ortam oldu.Dans edip aynı anda eş değiştirilecekti.Dans etmeye başladık.İlk başlarda tanıdığım erkeklerle dans ettim.Sonra birden bi adamın kollarına dolandım.Gözlerine baktığımda daha önce hiç tatmadığım bi duyguyla karşı karşıya kaldım.Masmavi gözlerini dikmiş gözlerime öyle uzun süre bakıştık.Birden herkesle birlikte eş değiştirdik.Beni bırakınca salondan çıkıp gitti.Peşinden gittim ama yetişemedim.O günden beri hiç unutamıyorum o gözleri.
-Vay be.Sen git sadece gözlerini gördüğün birine âşık ol.
-Sonra bir daha görmedin mi?
-Hayır.
-Umarım uzakta değildir gözlerine tutulduğunun çocuk.
Bu Ali'ydi.Bizi dinlemişti.Konuştuklarımızı onun duymasını istemezdim.Gözlerine bakmaktan kaçınıyordum çünkü gözleri beni hapsediyordu.
-Bu kadar terbiyesiz olduğunu düşünmemiştim.
-Ben de kahvaltı saati kahvaltı yapılan yerde tam da kahvaltı yapacağım sırada sevdalarınızdan konuşacağını düşünmemiştim hanımefendi.Haklıydı.Boşuna çemkirmiştim.Ne kadar sinirli de olsam ondan özür dilemeliydim.
-Haklısın.Özür dilerim.
Yanıma kadar geldi ellerini masaya dayadı ve gözlerimin hizasına geldi.
-Özür dilemene gerek yok.
Kulağıma eğildi ve fısıltıyla;
-Ben seni hatalarınla da severim,kızgınlıklarınla da;yeter ki sen de beni sev.
Sözlerini bitirdikten sonra Yavaşça uzaklaştı ve gözleriyle birlikte gülümsedi.Esir olduğum gülüşüydü bu.Onun uzaklaşmasıyla unuttuğum nefesimi dışarı verdim.Ellerim titriyordu,nefesim de.Biz bunları yaşarken yanımda oturan grup kahvaltı için büfeye gitmişti.Yoksa kızarmış yüzümü görseler fena dalga geçerlerdi.Sakinleşmeye çalıştım.Sıraya geçtiğimde yatakhanedekiler yemekhaneye doluşmaya başladı.Ali tepsisini almış bir masaya geçerken bana bakıyordu.Büyük ihtimalle etkilendiğimi anlamıştı.O güzel gülüşünü tekrar gördüğümde kafamı çevirdim.Yemeğimi alana kadar ondan tarafa hiç bakmadım.Sohbet grubumuza aynı masaya oturduk ve gülüşerek kahvaltımızı yaptık.Üzerimde onun bakışlarıyla birlikte.Bu tuhaf bir şekilde hoşuma gitmişti.O önce bitirip gitti.Ben pek acele etmedim.Sohbet ede ede yapmıştım kahvaltımı. Doyunca hep beraber kalktık masadan. Kızlar ve erkekler olmak üzere sohbet grubumuzu ikiye bölerek yatakhanelere geçtik. Bugün yine dövüş eğitimi vardı. Üniformalarımızı giyip çıktık. Dövüş salonuna geldik. Hoca da oradaydı. Yeni bir şey öğrenmiyorduk. Hangi dövüş tekniğini biliyorsak onu kullanıyorduk. Bu sefer hoca farklı bir taktik uygulamıştı. Kutudan çıkan isim istediği kişiyi kendine rakip seçebiliyordu. Kimi seçeceğimi hiç bilmiyordum. En iyisi ringde aklıma gelen kişiyi seçmekti. Adı söylenen ya zayıf ve güçsüz olduğunu bildiği kişiyi seçiyordu ya da yakın olduğu birini. Ringe çıkıp dövüşüyorlardı. Artık dövüşmek ve dövüş izlemek günlük rutinimize eklendi. Dövüşüp iniyorlardı ringden. Sıra bana gelince herkes bana şöyle bir baktı. Ben de onlara bakıyordum. Defne'yi seçemezdim çünkü onunla gülmekten dövüşemezdik.O yüzden onu eledim. Hande'yi seçmeye karar verdim. Aslında güçsüz değildi ama onu seçmek geldi içinden. Pek sevmezdim. Hep bildimcikti. Kendi istediği olmalıydı mutlaka. Hocaya kararımı bildirdim. Onu seçtiğime şaşırmış ama ukala bir biçimde yürüyerek ringe çıktık. Kit Box bildiği için beni yere serdi. Oturma organımın uyuştuğunu hissetmiştim. Ringden inerken Yiğit basma pis bir bakış atmıştı. Bunun anlamını biliyordum. "Beni yendin ama elin sahte sarışınından da dayak yedin."bakışı atıyordu. Birden Ali'nin adını duyup irkildim. Hemen yüzümü ringe çevirdim. Ali kendinden emin bakışlarla etrafında bakıyordu ama ukala değildi. "Yiğit"değiverdi birden.Yüreğimi kaplayan endişe yüzünden kalp atışlarımdan rahatsız olmuştum. Ama yiğit hiç de öyle gözükmüyordu. Hatta Ali'yi korkutmak ister gibi göğsünü gerdire gerdire yürüyerek ringe çıktı. Ringde birbirlerine başarı bile dilediler. Neydi şimdi bu? Beklemeliydim. Hoca düzgün sesiyle"başlayın"komutunu verdi ve ikisi de yerlerini aldılar. Bu seferde birbirlerine öldürmek ister gibi bakıyorlardı. İlk hamlede Ali Yiğit'i boydan boya yere geçirdi. Bu kadarını da tahmin etmemiştim. Hızlı bir şekilde yerden kalıp o da kendini gösterdi. Bu sefer yere yatan Ali oldu. İkisi de tek hamlede yeri öpüyorlar ve öptürüyorlardı. Sonuna kadar bıkmadan dövüştüler. Hoca sonunda sonlandırabildi. İkisinin de ağzı gözü kan içindeydi ama buna rağmen ikisi de gayet iyi görünüyorlardı. İkisi de ringden indi. Yiğit yanıma geldi.Yaralarına baktım. Fazla bir şey yoktu. Burnu kanamıştı ve dudağının kenarı patlamıştı. Hoca dağılmamızı söylemişti. Yiğit'e revire gitmeyi önerdim ama Ali çoktan revirin yolunu tutmuştu.O yüzden yemekhaneye gittik. Onu yemekhanede bırakıp revirden bir kaç malzeme almaya gittim. Revirin kapısından girdiğimde karşımda yarasını temizlemeye çalışan bir çocuk gördüm.O kadar beceriksizdi ki. Malzemeleri alırken ister istemez onu izledim. Yanlış yapıyordu. Yanına gidip elinden aldım. Pamuğu tentürdiyota batırdım. Beni şaşkınlıkla izliyordu. Kaşı ve dudağı yaralıydı. Önce kanları temizledim. Sonra kaşının yarasına gazlı bez koydum. Dudağının kenarını iyice temizledim. Dikkatle beni izliyordu. ona bakmamaya çalışıyordum ama kendimi alamadım. Göz göze geldik. Gözleri gülüyordu kendisiyle birlikte. Yine de gözlerini çekmedi gözlerimden. Vücudumu hissetmiyordum. Sadece birbirimize bakıyorduk. Zaman ve mekan diye bir şey yok. Öldüm ben. Tam o anda yavaşça bana doğru eğildi. Bedenim uyuşmuştu. Git gide yaklaşıyordu. Bir an ne olduğunu anlayamadım. Birden kendine geldim. Beni öpmesine çok az bir mesafe kala geri çekildim. Başımı önüme eğdim ama gözlerine bakmak istiyordum. Sessizliği bölen Ali'nin güçlü sesi oldu.
-Özür dilerim.
Hiç sesim çıkmıyordu. Gözlerimi de kaldıramıyordum. Sonra bir kere daha konuştu.
-Kendimi tutmam lazımdı.
Konuşma cesaretini bulduğum bir an atladım.
-Önemli değil.
Söylediğimi duyunca rahatlamıştı. Kafamı kaldırmadan Yiğit için hazırladığım malzemeleri alıp kapıdan çıkmak üzereyken Arkamdan seslendi.
-Bahar, yemekhanede anlattığın gözlerine aşık olduğun adam var ya...
Bunu duyunca hemen arkamı döndüm.
-O,benim.
Duyduklarım karşısında ne yapmalıydım hiç bilmiyorum. Sadece şaşkınlıkla bakakaldım yüzüne. Yavaş hareketlerle arkamı dönüp yemekhaneye yöneldim. Robot gibi yürüyordum. Onun gözlerini nerden hatırladığımı sonunda öğrenmiştim. Buna inanmalı mıydım? Hiçbir şey bilmiyordum. Yemekhaneye girdiğimde Yiğit de fark etmişti bendeki farklılığı. Sordu.
-Bahar, iyi misin kardeşim?
-Bilmiyorum.
-Noldu? Anlatsana.
-Şimdi anlatmasam daha iyi.
- Peki, istediğin zaman.
Hala olayın şokuyla Yiğit'in yarasını temizlemeye çalıştım. Bu durumdan nasıl kurtulurum ben.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
22.Yüzyıl
Roman pour AdolescentsGelecek sadece gri değil.Şimdikinden daha yeşil belki de.Ama kanın rengi hiçbir zaman değişmez.Her şey gelişir, vicdan hariç. Tekdüze hayallerde saplanıp kalmamanız dileğiyle...