Sinirlerimin halay çektiğini hissedeli çok olmamıştı. Önce Selim'e sonra kıza bakıp yerime oturdum.
"Aman, ne haliniz varsa görün." diye de ekledim.
Selim suyu içtikten sonra kıza dönüp konuşmaya başladı.
"Eda yeter. Bugün içinde bana seksen ikinci kez aşk sözcüğü kullandın. Üşenmedim saydım yemin ediyorum. Bu ne ya? Canım, şekerim, glikozum. Yok yani sevgilim olsan istediğin kadar de ama öyle birşeyde yok ortalıkta."
Gözlerimi kırpıştırdım.
"Sevgili misiniz değil misiniz arkadaşım?"
İkisi aynı anda cevap verince bende hatlar biraz kesintiye uğradı tabi.
"Sevgiliyiz."
"Değiliz."
Sıkıntıyla bir of çekip telefonumu açtım. Sinirlerim o kadar bozulmuştu ki hayattaki tek düşmanımla ittifak kurmaya karar verdim. Tabi bu karar iyi mi, kötü mü? İşte o tartışılır.
Gizli gizli Eda denen kadının fotoğrafını çekip Hülya'ya attım. Hala Selim'e sırnaşmakla meşguldü ve Selim de pek memnun görünmüyordu.
Hülya
'Canım hiç boşuna benle rekabet etme. Burda tam senlik biri var ;))))'
"Noktalı virgül parantez parantez parantez." diye mırıldandım. Sinsi sinsi gülüp telefona baktım.
On dakika oldu Hülya'dan hala cevap gelmedi. Geçen on beş dakikadan sonra şaşkınlıkla telefona baktım. Hala binlerce Twitter, on binlerce Instagram bildiriminden başka tık yoktu.
Mesaj paketinin olmama gibi bir şansı yok, çünkü benim bildiğim kadarıyla sürekli ve sürekli Selim'e mesaj atmakla meşgul. Aklımdan olabilecek senaryoların kurarken Hülya'nın kafasına uçan tekne düşüp öldüğünü hayal ettim. Daha sonra bunun gerçekleşme ihtimalinin çok düşük olduğu anlayınca biraz arabeske bağladıktan sonra kendime gelmek için omuz silkip kafamı kaldırdığımda herkes birbiriyle konuşuyordu.
Bir anda kapı çaldı. Kimse yerinden kalkmaya niyetli olmayınca ben kalkıp kapıya yöneldim. Hem misafir olarak gelmişiz hem kapıyı açıyoruz hey Allah'ım medeniyet de kalmamış insanlarda!
Kapıyı açmamla Hülya'nın sinirden titrer bir şekilde bana baktığını gördüm.
"Nerede. O?" Tane tane sözcükleri söyleyince gülümsedim. Tabi uçan tekne düşseydi daha çok mutlu olurdum ama bu da bir başlangıç sonuçta, değil mi?
Ona biraz yaklaşıp kulağına fısıldadım.
"Bence acele etmezsen Selim elden gidecek şekerim."
Hayatımda ilk kez şekerim dedim. Öf kötü, cool ve güzel olmak ne zormuş ya!
Kapıdan çekilip kolumla içeriyi işaret ettim.
Salona girince içten bir gülümsemeyle herkese selam verdi. Bu kızdan baya iyi bir oyuncu olur.
"Nasılsınız gençler?!"
Selim'in gözleri şaşkınlıkla Hülya'yı buldu. Biraz düşündükten sonra gözleri yavaşça beni yakaladı. Dudaklarını oynatarak 'Ne yapıyorsun sen?!' dedi sinirle. Küçük çocuklar gibi art arda omuz silktim ve yerimi kapan Hülya'ya baktım.
O değilde Selim'i sinir ederken kendim sinir olmaya başladım haydi hayırlısı.
Eda ve Hülya birbirlerine pis bakışlar atarken mısır patlatıp yemeyi düşündüm. Ama sorun şu ki bizim mısırlarımızı hep Kainat patlatır. O da şuan da biraz 'meşgul' sanırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzey Yıldızı |ŞebSel|
Teen Fiction"Hayır Selim İnan, benim aşkım denize. Asla sana veya aptal teknene olmayacak." Selim gülümseyerek bana doğru yaklaştı. Ve dudaklarıma beş santim kala durdu. "Bana aşık olmanı zaten istemem Şebnem Gürsoy. Sadece Arda yerine beni tercih etmen gerekti...