8.BÖLÜM (PART 1)

11 2 0
                                    

(1 hafta sonra)

Yağmur damlaları varlığını belli ettirmek ister gibi vuruyordu cam'lara. Söminenin başında kendimden geçmiş hayal dünaysında dolaşırken kapı çaldı, can havli ile kalktım yerimden öyle hızlı, öyle çaresiz. Yuvasından kaçan gözyaşımı elimin tersi ile sildim. Kapı çalma sesi'nin yerini kilit sesi aldı ve açıldığını belli eden ses. Kapı insanı deli etme seviyesinde yavaşlıkla açıldı. Ardından siyah , güzel ütülenmiş pantolon göründü, gözlerimi yukarı çıkarırken beni kaçırıp buraya getiren şahısın tipi. 'Neden burdayım. ' dedim. Inanilmaz bir soğuk kanlılıkla. 'Patron. Öyle istiyor.' Dedi. Garip aksanı ile. Gözdevirip yerime gerisin geri ilerledim. Getirdiği yemeği granit masanın üzerine bırakmaya yöneldi adam. O esnada kapinın açık olduğu ve adamın kapının esiğinde olmadığı dank etti kafam'a . Aklimı kullanıp adamin yanina gittim, 3 adim gerisinde durdum ve saçma bi sohbetin icine daldık. 'Kac kardeşsiniz ?' Dedim. 'Seni ilgilendirmez' dedi. Gozdevirip bir adim daha yanaştım kapıya. 'Ama 5 kardesiz.' Dedi. Sahte bi tebessüm kaplarken yüzümü, ' en büyükleri sen olmalısın' dedim. 'Aynen.' Dedi. Bir adim daha hadii, yapabilirim. 'Bana bi bardak su verebilir misin sana zahmet. Boğazım kurududa bağıra bağıra.'dedim. Garip bir ciddiyet ile. Kafasini sallayip arkasını döndü. 'Tahmin edebi...' dedi. Ne dediğini dışarı çıkıp koşmaya başladığım için bilmiyordum. Labirent gibi bir yerdi. Nereyi aşsam karşıma baska beyaz kapi geliyordu. Gözlerim odaklanmaya ve anlamaya çalıştıkça, kafama inanilmaz bi agrı saplıyordu. Ayaklarımı umursamaz ama güclü adımlarla yere vuruyor ve parke dizili yerde ilerliyordum. Arkamdan adamin bardağı bir yere attığını ve arkamdan geldigini belli eden binbir ses duydum. Adamin bagırıslarina aldırış etmeden koşuyordum, aldığım derin nefes cigerlerime yetmiyor daha fazlasinı istiyorlardı, gozlerim doluyordu ve kimsenin olmadığını düşündüğüm garip ev'de yardım için avaz avaz bagırıyordum. Yardim gelmiyeceğini bile bile, sonunda karşıma yine beyaz bi duvar çıktı, ona yapışmış siyah merdiven basamakları vardı, ucu gözükmiyecek kadar fazlaydılar. Derin bir nefes alıp adamin nerde olduğunu algilıyabilmek için 1 saniye gibi kısa bir süre verdim kendime. Tam o sırada adam beyaz duvarı aşıp köşeyi dönüyordu , göz göze geldiğimiz an ayaklarımı merdiven basamaklarına hızlı biçimde koydum ve çıktım. Yaklaşıyordu her hızlı adımıma inat. Ciğerlerim, oksijen yetersizliğinden isyan bayraklarinı çıkarmışken, merdivenin sonuna vardım. Büyük cam kapı tum ihtişamı ile karşıladı beni, ev çok lüx bir yerdi ama özgürlüğüme kovuşmami engelliycek ve karşılayacak güzellikte değildi. Bu saçma yarışı kazanmanın sevinci ile gulümsedim ve zafer isareti yapıtım aynı zamnda ilerliyordum, kapıyı açıp hiçte yabancı olmadığım bahçeye çıktım, etrafımda döndüm nerde olduğumu anlamaya çalışıyordum, merdiveni yarıladığını gördüm beni kovalayan adamın, ayni tempoyla koşmaya çalıştım, derin nefesler alıyor, karnımda ki ağrıyı görmemezlikten gelmeye çalışıyordum. Çam ve çicek kokusu doldururken çiğerlerimi, büyük sürgülü demir kapıya yaklasıyordum. Ta ki kapı açılmaya ve siyah lüx bir arabanın görünunceye kadar. Işte dedim. İşte şimdi sıçtın gece. Siyah araba içeri yol alırken arkamda ki adam'a baktım. Cam kapıya yaslanmış derin derin nefesler alıp, sırıtıyordu ben kazandım der gibi. Sinir tum bedenime yayılıp ikinci deri gibi kapladı. Arabanın içinden mavi ütülü takım elbisesi ile 'karizma' kelimesinin sınırlarını zorlayan bir adam çıktı. Yaklaştıkça tanıdık gelen süreti, kaskatı kesilmiş dişlerini birbirine bastırıyordu. Öyle ki gıcırdama sesi geliyordu. Sonunda kısık gözleri eski halini alırken mavi gözler takıldı, beynimin radarlarına. Bu gözler, goz etrafının kızarıklığı, kücük burun, dolgun dudaklar, kirli sakallı kasılan, bol kemikli bu yüz, beynimin her bir nöronu 'Ateş' diye çığlık çığlığa beynimin boş koridorlarında koşuşturuyordu. Sesli bir sekilde yutkundum,susuzluktan kurumuş ağzımı zor bela aralayıp 'a- ateş.' Dedim. Sesim kısık ve cılız cıkmıştı, o kadar ki ben bile duymamaştım. Sesim diğerlerinin sessizliğine karışıp bilinmezliğe doğru giderken. Ateş'in sesi, sessizliğe isyan bayrağı çektirme tonundaydı. Bağırmamıştı, normal konuşma tonda da değildi. 'Herkes, içeri girsin.' Der demez. Etraftakiler koluma çarpıp gidenler beni itenler, hemen hemen hepsi göz açıp, kapatıncaya kadar gitmişti, ve ateş bir an olsun gözlerini çekmemişti gözlerimden. Arkamı dönüp içeri gideceğim esnada.'sen dur. GECE.' dedi. Gece'yi vurgulamıştı çünkü durmıyacağımı o'da biliyordu. Dudağımı dişleyip, döndüm. 'Üzgünüm. Senin tarafında değilim.' Diye bağırıp, arkami döndüm ve arka kapıdan çıkmamın daha mantıklı olduğunu anladım. Sessizliğin içinde nefes alışverişlerimin isyan dolu sesleri barınıyordu. 'Dur. Yoksa vururum.' Dedi. Ve silahın çekildiğini belli eden o metalik ses. Durmadım. Duramazdım, durmamalıydım bir haykırış nefes seslerimin aksine güçlü ve varlığından emin bir haykırış koptu. Ardından benim adımlarıma taciz eden bir ağrı saplandı sırtımın sol üst kısmına. Ileri atıldı bedenim, reflex olarak ardından cansız bir varlıkmışım gibi yere yığılış sesim. Bir kız çocuğu ağlıyordu kırmızı bereli, yanakları ve burnu soğuktan pembeleşmiş gözleri ağlamaktan şişmiş bir kız çocuğu ellerinde mendil, kan'a bulanmıştı beyaz mendiller, özgürlüğü uğruna. Belki de koray uğruna, ne farkeder ki, kirlenmişti. Bembeyaz mendil. Aniden kesildi ağlama sesi. Gökyüzü siyah'a bulandı. Güneş hiç olmadığı kadar cılız gözüküyordu yorulmustu sanki. Yavaş yavaş o'da gidiyordu. Kararıyordu, özgürlüğümü elimden almanın sevince ile yok oluyordu benim için bu saçma dünya. Sonunda etraf karardığında ateş'in sesi doldurdu kulaklarımı. 'Ben demiştim. ' ağzım metalik bir tatla kaplanırken, duyma potansiyelimde azalıyordu. Dedim ya kararmıştı dünyam. Siyahlığı hafifleten kırmızı bir leke vardı sanki. Ama küçüktü farkedilemiyecek kadar küçük. Yağmur başlamıştı sanki birden soğumuştu dünya yüzüme damlayan bir damla ister istemez gülümsememe sebep olmuştu. Yine yanımdaydı herkes' e inat yaminda duran soğukluk burda da terk etmemişti beni. Sahi bana ne olmuştu ? Vurmuş muydu beni ateş ? Sahi ben vurulmuş muydum.

KANLI OYUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin