2.BÖLÜM

27 5 0
                                    

'Çok yorgun hissediyorum insanlar. Yasama sevincleri ve istekleri o kadar anlamsız ve saçma geliyor ki. Katran karası gecelerimi süsliyen tek şey siz ve müzikleriniz. Karanlığa inat parlayan tek şey de istemeden yuvasından kaçan gözyaşlarım. Insanlar beni eleştirdiğinde veya kızdıklarında kendimi savunma adına hiç bi fiil'e başvurmuyorum ama acıyor özellikle boğazım 'konuş' diye cesaret veren bi arkadaş gibi tehdit etmeyide ihmal etmiyor. 'Konuşmassan acı çektirirm' der gibi. Sustukça acıyor. ' diyor. Adını vermek istemiyen dinleyicim. Tam ona özel hazırladığım içinde bol bol güven barındıran yüreğim'den geçen sözcükleri söyliycekken. Sedat abi atlıyor ve 'doktorluk branşım olmasada bi kac kelam etmek istiyorum.' Diyor. Söyliyceklerini tahmin ederek dudaklarıma kendinden emin, gurur dolu ufak bir tebessüm yer ediniyor. Ama hiç tahmin etmediğim bişey oluyor ve sedat abi ' boğazinda ki ağrı büyük ihtimal soğuk algınlığı veya nezle.' Diyor. İğrelti bir gülümseme ile. Hiçte komik olmayan bu anlamsız kelimeleri toparlamak adına kahkaha patlatıyorum ve 'ilahi sedat abi diyorum. Yine komedyen'liğin üstünde. evet sevgili dinleyicim. Seni çok iyi anlıyorum zamanın da değer verdiğin insanlar seni çok kırmış belli. Senin boğazını acıtan kelimlerin keskinliği çünkü biliyorsun ki konuşursan yaratığın kelimelerden sadece karşı taraf etkilenmiycek sende etkilenecksin. belki de kurumasını istediğin ama kurumadığı için binbir zorlukla ruhunun en derinliklerine iteklediğin yaralar günyüzüne çıkacak. Konuşmak değil, o yaraların kanamasını istemiyorusun.' Diyorum. 'Evet. Ama bazen bilhassa geceleri geçmişi ortamı çok özlüyorum. Belki de bekliyorum herşeye rağmen birinin cıkıpta 'seni seviyorum ' demesini istiyorum. Ama biliyorum bu isteklerim salancağına oturmuş ve annesine 'daha fazlaa!!' diye emirler yağdıran küçük bir çocuğun bulutlara yetişme umudyla aynı. ne kadar çabalarsa çabalsın bulutlara yetişemiycek ve bunu bilmesine rağmen o arsız isteği bastıramıyor. Çabalarıyla kalıyor.'diyor. Bu sözcükler kapatmaya çalıştığım derin yaraların sızlamasını sağlıyor. Beni ele vermeyen cümleler kurmaya odaklanıyorum. 'Bak canım herşey kendinde biter sevmiyorlar mı seni ? Sevmesinler sen kendini sev öyle kişilerle muhattap olduğun için kendinden özür dile çünkü her gelen illa gidecek gidemeyecek olan tek şey kendin olacak ve o yüzden kendine dikkat et.' Söylediğim çümlelerin yetersizliği rahatsız etsede konuşamadım. Sedat abi halimden anlamış olacak ki konuşmayı noktalıyor. 'Evet sayın dinleyicilerimiz, bize ayrılan sürenin sonuna geldik. Kendinize iyi bakın. Sizleri, model-ağlamam zaman aldı. Ile başbaşa bırakıyorum.' Diyor. Ve bana dönüyor. Konuşmak istemediğimi suskunluğum'dan anlıyor ve bu ağır yükü paylaşmak istercesine, suskunluğu paylaşıyor. Dayanamayıp konuşuyor sedat abi. Yine aynı cümlelerle beynimdeki canavarı etkisiz hale getirmeye çalışıyor. O konuştukça dibe çekildiğimi hissediyorum. 'Herkes acı çeker bu hayat'ın kanunu' gibi bir sürü ucu açık cümleler. Duymuyorum veya duymak istemiyorum bilmiyorum. Beynim dün olanlara odaklanmıştı. Yaşıma rağmen kendimi 50-60 yaşlarında hissediyordum. Bi insan nasıl bu kadar yorulabilir yaşadıklarından herşey o kadar sıkıcı ve sıradan geliyor ki... intihar etmeyi düşünüyorum mektubuma da ' burası çok sıkıcı bi de oraya bakıyım' yazıyım istiyorum. Hikayemin sonu'nun canı cehenneme bu kadar kırığın içinde sonu mu merak etmek. Anlamsız herşey, herkes çok anlamsız. 'Nefess' sedat abi'nin sesi beni ruhumun isyanlarını bastırmam gerektirdiğini düşündürüyor ve öyle de yapıyorum. 'Efendim' diyorum. Düşündüklerimin aksine hayat dolu bi tını ile. Ama görüyor sedat abi yıkık dökük ve yamalı maskemin arkasını belki sıyrıkların içinden süzülüyor belki de sadece hissediyor. 'Neyin var ?' Diyor. Konuşmaya hazırlanırken elini havaya kaldırıyor ve susmam gerektiğini anlıyorum. 'Bişeyim yok ayağına yatma, kıvırma, konuyu değiştirme ve en önemlisi yalan söyleme.' Dedi. 'Tamam' dedim. İşe yaramayan maskemi bi köşeye atma isteği ile. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım 'dün. Eve gectikten sonra duş aldım. Banyo'dan çıkarken aşağıdan ses duydum ve indim.' Dedim. Giydiğim siyah kot şortun arka cebindeki buruşmuş kağıt parçasını çıkardım. Kağıda bakıp konuşmaya devam ettim. 'Aşağı indim ve etrafa baktım heryer yerli yerindeydi değişen hiçbir şey yoktu arkamı döndüğüm an oyuncak ördeğe bastım. Çıkan garip ses adranalin ve korkuyu hissetmemi sağladı.' Dedim. Cümle kurmakta zorlanıyordum çünkü nasıl anlatacağımı bilmiyordum. 'Ee ne var bunda ' dedi. Sedat abi. Aklına iğrenç bişy gelmiş olmalı ki yüzünü buruşturdu. 'Iyi de sende oyuncak ördek yok ki. Yoksaa. ' dedi. Cümlesini tamamlama gereği duymadan elimdeki kâğıdı ona uzattım. 'O ördeğin altında buldum. Ve evet. buldu. Allah kahretsin ki bulduu. ' dedim. Korkuyordum. Bi o kadar da sıkılıyordum. yaşadıklarım ve yaşayacaklarım o kadar anlamsız geliyordu ki. Yorulmuştum. Çok yorulmuştum. Sedat abi notu sesli bir şekilde okudu. "Buldum seni. Ben nerde miyim ? Uyuduğunda odan da, uyandığında şah damarında nefes' in kadar yakınım . Tetikte ol kaçak gece her an görebilirsin beni ve her an yakalanabilirsin.

ATEŞ."

KANLI OYUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin