Bar

138 11 2
                                    

Bulut kadar beyaz, gökyüzü kadar eşsiz ve sen kadar güzeldi o gece kafam yine. Normalde olsa içer miydim midem iflas edene kadar. Ama güzeldi işte. İçtiren güzeldi... İçtiren bu kadar güzelken, kimin haddineydi bakıp bakıp içmek sonra da sarhoş olmamak.

''Yeter bu kadar içki. O senin sevmiyor bile. Niye bu çırpınışların, çabaların. Çocuğu gözünle yiyip bitirdin ama umurunun köşesinde bile değilsin. Bunu göremeyecek kadar kör mü etti bu aşk seni.'' Karşımda duran barmene aynı zamanda en yakın dostum olan Sude' ye boş bir bakış yolladım. Tek yaptığı çenesini yormaktı. Ve bir de kafamı şişirmekti. Ortamda ki yüksek sesli müzik yetmezmiş gibi... ''Seviyorum kızım seviyorum. Bu öyle bir şey ki, karşında ama gidip sarılamıyorsun. Yanında ama dokunamıyorsun. Öldürmeye çalışıyorsun içinde ama kalbinin 1 odacığının sahibi o. Seviyorum ben ya... Çok seviyorum.'' dedim gözlerim yaşlı, elimdeki boş viski bardağı ile. Muhtemelen yine bir şeyler zırvaladı Sude, ama onu duyupta anlamayacak kadar güzelleşmiştim. Hani içtiren güzeldi ya. O hesap işte...

Şu tipik üniversite aşkı diye geçiştiriyordu etrafımda ki herkes. Ama kimse bilmiyordu ki o benim hayalimdi, tek dileğimdi, ilk ve son aşkımdı. Bizim hikayemiz ilkokul 1. sınıfta başlamıştı Yiğitle. Okulun ilk günü düşüp dizimi kanatmıştım, o da yırtılan çorabımı çıkarıp elindeki mendille kendi çapında pansuman yapmıştı bana. Sonra da ''korkma geçer 1 haftaya kalmadan'' demişti. Dediği de olmuştu. Dizimde ki yara geçmişti geçmesine ama... Kalbime yaydığı tuhaf çarpıntıyı geçirememişti zaman. O günden sonra birbirimizin en yakını olduk Yiğitle. Bazen bilerek düşerdim sırf pansuman yapsın diye. Bilirdim çünkü ben ağlayınca onun da yanardı minik kalbi. Kalbinin acısı değildi beni mutlu eden. Benim için üzülümesiydi... Koşa koşa gelirdi yanıma. Önce yüzüne kızgın bir ifade yerleştirir sonra da başlardı bana öğüt vermeye. Kendisi çok büyüktü ya... Belki de ondandı bu içimdeki dolmak bilmeyen boşluk... İşte böyle böyle yıllar geçmişti, onun gözünde arkadaşlığı, benim içimdeki sevgi her geçen gün büyümüştü. Sonra bir gün yiğit kapımı çalıp küçük kollarıyla sarıldı bana. ''Babam işlerini büyütmüş ve artık başka bir eve taşınıyormuşuz. Biliyor musun yeni okula başlayacakmışım ve okulum şimdikinin...'' Parmaklarıyla saydı 8' e kadar '' tam bu kadar katı büyüklüğündeymiş. Çok güzel kızlar da olacakmış okulumda ama merak etme, her zaman en yakın arkadaşım olarak sen zirve de oturmuş olacaksın. Neyse şimdi gidip annnemlere yardım etmeliyim. Hoşçakal.'' demişti o gün. Taşınma sürecine kadar az çok görüşmüştüm Yiğitle. O hep üzülme ben hep geleceğim senin yanına diyordu ıslak gözlerimi görünce. Sanırım düşündüğü arkadaşlığımızın bitmesineydi ağlayışım. Ama benim ağlamam ona olan sevgimin bitmesiydi, onu unutma korkumdu. Yüzünü, sesini...

Aradan seneler geçti ama unutmamıştı işte kalbim. Ekleyememişti onu terk edenler listesine. Sonra kader bana üniversite de göz kırpmıştı ve yeniden görmüştüm onu. İlk gün ki gibiydi kalbimin hızı. İlk gün ki gibiydi ona olan aşkım. Ve o... hala ilk gün ki gibiydi.

Sonradan öğrenmiştim onun hangi bölümde olduğunu bunun dışında birkaç ona ait bilgiyi. Babasını kaybetmiş 5 sene önce. Duyduğumda beni tahmin ettiğimden çok daha fazla üzmüştü. Ben bu kadar üzüldüysem kim bilir Yiğit nasıl karşılamıştı. Nasıl acımıştır canı. Canının acısını sevdiğim adam...

O günden sonra attığı her adımın gerisindeydim Yiğitin. Takıldığı kızlar, arkadaşları... Hepsini teker teker öğrenmiştim. Bu gece de yanında dilleri etek boyundan daha uzun olan kızlarla birlikte bu bara gelmişti. Sudeye bakıp şarkı söyleyeceğim dedim ve attım kendimi mikrofonun başına. Alışmışlardı buradakiler şarkı söylememe. Arkama bakıp şarkının adı söyledim ve başladım konuşmaya.

''Sıradaki parça...'' diyip durdum birkaç saniye. O sırada Yiğit ve yanındaki kızlar bana dönmüştü... Aklımda o kadar çok şey vardı ki. Ama aynı zamanda bir o kadar da boştu. Ne demeliydim ? Tüm ağlatanlara mı ? Tüm can yakanlara mı ? Yoksa kalbimizi intihara sürükleyenlere mi ?... En uygunuydu sanırım. '' Tüm özlenenlere...''

Cümlemi bitirene kadar Yiğit'in gözleri üzerimdeydi. Belki hatırlamıştır diye içimden geçirmeden edemedim o an. Yılların güzelleştirdiği adam... bana bu kadar yakından bakar da, nasıl ola ki umut kırıntılarımı aklıma serpiştirmem.

(Şarkıyı açabilirsiniz.)

Her şey her şey senin için
Dualarım duygularım düşlerimde bakışların
Hep seni söylüyor şarkılarım
Umurumda değil kim duyarsa duysun
Varsın olsun kim görürse görsün
Bırak gitmeyi kolay mı sanıyorsun
Söyle sevgimi herkes duysun

Gözümden bir damla yaşı akıttım sıcak yanaklarımdan. Sevdiğim adam karşımdaydı. Bırak bir damla yaşı, dünyada ki tüm gözyaşlarını feda edebilirdim o an.

Duyanlara duymayanlara
Soranlara sormayanlara
Ben onu seviyorum çok seviyorum
Seviyorum seviyorum

Bu kısmı söylerken özellikle bakmıştım güzel gözlerine. Gerçek hayatta şarkılarda söyleyebildiğimiz gibi söylenmiyordu çünkü hissettiklerimiz.

Her şey her şey senin için
Dualarım hayallerim arzularım gözyaşlarım
Hep sana olacak sarılışlarım
Boş ver boş ver ne derlerse desinler
Saklama sende bunu söyle bilsinler
İsterse bizi vurup öldürsünler
İnan bu aşkımı silemezler

Duyanlara duymayanlara
Soranlara sormayanlara
Ben onu seviyorum çok seviyorum
Seviyorum seviyorum

Son hüzünlü bakışımı da yollamıştım o an ona. Bir daha bu cesareti yakalayamazdım ne de olsa. Ah yüzüne baktığımda sarhoş eden adam... Gözbebeklerine kıyamadığım adam...

Sahneden inerken büyük bir alkış tufanı kopmuştu. Ama bir tek Yiğit alkışlamıyordu ve tek yaptığı gözleriyle beni rehin almaktı. Bir an panikleyip düşer gibi oldum. Belki de aşırı alkoldendi, belki de onun üzerimde hüküm sürdüğü sarhoş edici etkisindendi, bilmiyorum. O an hiçbir şey bilmiyordum.

Sude'nin yanına vardığım gibi hıçkırıklarım çoğalmıştı. Gözümde ki yaşlarsa dinmek bilmiyordu. Hızlıca montumu ve küçük el çantamı kapıp ''Ben çıkıyorum, evde görüşürüz.'' demiştim yarım yamalak. Hava almam gerekiyordu çünkü. Ağır gelmişti bana Yiğit'le aynı oksijeni solumak. Onun bıraktığı nefesi ciğerlerime doldurmak...

Dışarı çıktığım an da gözyaşlarım şiddetini biraz daha arttırmıştı. Ama bu sadece bu gecenin birikimi değildi, biliyordum. Uzun süredir görmediğimden içimdeki yangını söndürmek içindi gözyaşlarım.

Ağlamam durmuş yerini iç çekişlere bırakmıştı yürümeye başladığımda. Nereye gidecektim hiçbir fikrim yoktu. Eve gidersem yükümün altında ezilecektim. En iyisi deniz kenarıydı sanırım. Dalgalarla dertleşebilirdim. Onlar her kıyıya çarptığında yükümün hafiflediğini hissederdim küçüklüğümden beri. Kucak dolusu dertlerimi aldım ve sel olup taşabilecek olan gözyaşları eşliğinde deniz kıyısına doğru başladım yürümeye.

Aşkın Sen TonuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin