3.BÖLÜM: "BİLİNMEZLİK"

201 46 4
                                    

Multimedia: Utku

Justin Timberlake - Mirrors

*

3.BÖLÜM: "BİLİNMEZLİK"


Yatağımda uzanmış vaziyette olanları düşünüyordum. Bu olan şeyler akıl sınırlarımı zorluyordu. Hep kendi yaşadıklarımı çok ütopik bir şeymiş gibi görürdüm fakat bunlar... Felaketti!

Boğazımda düğümlenmiş olan her neyse bir türlü boğazımdan aşağı inmiyordu, sanki yeri orasıymış gibi taht kurmuştu. Böyle olaylara sessiz kalmakta pek benlik değildi ama susup sadece dinlemiştim sonra da boylu boyunca eve gelmiştim. Şimdi kalkıp tekrar oraya gitmemek için odamın kapısını kilitledim. Lakin su götürülmez bir gerçek olan anahtar benim elimdeydi.

***

1 SAAT ÖNCE

"O elinde kemer tutan adamın adı, Cihangir." Nihayet Cemre'nin ilk cümlesi kesilmemişti, darısı diğer cümlelerin başına. "Bu yaptığı bir çeşit bizi denek olarak kullanmakta diyebiliriz. Sıra sıra hepimizin direnç gücünü kontrol ederek gücümüzü saptıyor. Tabi bu konuda erkeklerin üzerine daha fazla gidiyor. Yaşımız yirmiye gelince de-" Cemre'nin lafı Savaş'ın boğazını temizlemesiyle kesildi.

"Savaş. Yine. Ne. Oldu?" Kelimelerimin hepsini teker teker vurguladım. Sinirliydim ve bu olanlara bağırmamak için kendimi zor tutuyordum. Zaten duyduklarımı daha idrak edememiştim.

"Bence bu kadarını bilmen yeterli." Savaş'ın bunları oturduğu koltuktan yayvanca söylemesi sinirimi iyice arttırdı. Bugün kazasız belasız biterse koyun kesecektim ya da sanırım sadece sadaka vermem yeterli olacaktır. Öğrenci insandım ben, fakirim.

"Sence ben, bu kadarla yetinir miyim?" Dişlerimi sıkarak söylemem onu etkilemedi. Gidip boğazını sıksam etkilenir mi diye düşündüm, sonra kemer yerken tepkisiz kalıyorsa onu boğmam sadece güldürürdü. Bu duruma düşmeye hiç gerek yoktu.

"Sence, bu kadarla yetinmen umurumda mı?" Şu boğma işini tekrar mı düşünsem? Utku aramızdaki gerilimi anlayınca koltuktan ayağa kalktı.

"İçecek içmek isteyen?" Sorusu cevapsız kalmıştı fakat istifini bozmadan tekrar konuştu. "Menümüz çok geniştir; su, su, su ve su?" Bu sıkıntılı ortamı dağıtınca ona teşekkür edesim geldi ama sustum.

"Ben bi' su alayım o zaman." Cemre bunu söyleyince Utku gözlerini devirip yerine oturdu. Biraz daha bilgi almak için ağırdan gitmeye karar verdim.

"Kaç yaşındasınız?" Bu sorum üzerine Cemre abisine baktı, bende Savaş'a baktım, ardından Utku bana baktı. Biz sustuk gözlerimiz konuştu. Bu döngüden sıkılınca, "Da Vinci'nin şifresini sormadım arkadaşlar." dedim. Savaş sıkıntıyla nefesini verdi, görende bilinmeyenli bir denklem sordum sanır.

"Ben 18, Cemre 17, Utku 17." Savaş'ın cevabıyla zafer kazanmış gibi gülümsedim. Yeni bir soru için tekrar ağzımı açtım.

"Peki. Ne zaman başladı bu olay?" Bunu merak ediyordum. İnşallah çocukken olmamıştır derdim lakin biz zaten çocuk sayılırdık. Savaş sorularımdan sıkıldığını gözlerini devirerek belli etti. Ayağa kalktı ve benim az önce yaralarını temizlemek için önünde oturduğum tabureyi alıp, benim yaptığım gibi önümde oturdu. Ben gözlerimi kısıp ne yaptığını izlerken, o bana doğru eğilerek gözlerime baktı.

"Beni iyi dinle. Tamam mı?" Benim cevap vermeme kalmadan kendi devam etti. "Bizi doğduktan sonra yavaş yavaş eğittiler, ayrıntıları bilmene gerek yok. 7 yaşımıza gelene kadar kız-erkek ayırmadan her gün davranışlarımız konusunda uyarıldık. Bunu Gestalt psikolojisi gibi düşün. Öğrenimimizi uyarı-tepki ilişkisi içinde değerlendirdiler ve bu sayede bizim algılarımız 7 yaşımıza kadar belirlendi. Zaten psikolojik olarak bir insan 0-7 yaşına kadar ne öğrenirse, nasıl öğrenirse o şekilde karakteri ve düşünceleri sabitlenir. Şimdi sana ne öğrettikleri hakkında bilgi verecek değilim. 7 yaşımızdan sonrada şiddete eğilimimizi fiziksel olarak değiştirdiler. Tanımadığımız birine bu kadar bilgi yeter diye düşünüyorum. Şimdi ağzını kapalı tut ve soru sorma." Daha tepki veremeden tabureden kalkıp, Cemre'nin ilkyardım malzemelerini aldığı kapıya doğru gitti. Bir anda bu kadar ciddi olması beni ürküttü. Gözden kaybolunca duyduklarımı hazmetmek için kafamı eğip yutkundum. Bunlar ne demek oluyordu?

Eğmiş olduğum kafamı kaldırıp Cemre ve Utku'ya baktım, ikiside üzgünce bana bakıyordu. Kendimi toparlayıp ifadesiz suratımı takındım. Ayağa kalktım ve garaj çıkışına doğru yürüdüm. Garaj kapısından çıkarken Cemre'nin son sözü havada asılı kaldı.

"Kendini hazır hissettiğin anda, tekrar gelebilirsin."

***

Cihangir denen adamın amacını anlayamıyordum. Zaten olayların tümünü bilmediğim için belli bir düzenekte değerlendirme yapamıyordum. Aklıma olan veya olmayan bin türlü düşünce geçiyordu. Normalde her olaya objektif bakarken bu sefer yeterli bulgularım olmadığı için düşüncem sapıyordu.

Boğazımdaki o düğüm geçsin diye tekrar yutkundum. Geçmiyordu. Oraya tekrar gider miyim sorusuna cevabım kesinlikle yıldızlı evet olurdu. Sherlock Holmes olmaya meraklı bir kızdan da ancak bu beklenirdi.

Karnım guruldayınca kahvaltı dahi yapmadığımı hatırlayıp ayağa kalktım. Saat akşam 7 ye geliyordu ve ben hala kahvaltı yapmamıştım. Gerçi zayıf olmama rağmen bünyem güçlüydü çünkü iki gün aç susuz durup bayılmadığımı biliyorum. Bünyem güçlüydü çünkü 10-12 tane hapı aynı anda içmeme rağmen yine de bayılmamıştım. Halbuki bünyem hassas olsaydı bu güne kadar işler benim açımdan daha kolay olurdu.

Ayakta dikilmeye son verip mutfağın yolunu tuttum. Mutfağa geçmem için ilk başta salondan geçmem gerekiyordu. Salonda annem ve babamı oturup televizyon izlerken görünce ses çıkarmamaya çalışarak ilerledim. Çünkü ses çıkarırsam-

"Bade, kızım bende senin yanına gelecektim. Sabahtan beri açsın ocakta yemek var, hem de en sevdiğin." Annemin bu söylediğine sevinemedim çünkü olacakları biliyorum.

"Bırak şu kızı! Misafir sanki hanımefendi. Yemezse yemesin, aklı başına gelir." Babamın bu sözlerinden sonra dönüp yüzüne baktım. Benim turuncu olmama rağmen o esmerdi. Fiziksel özelliklerimiz benzememişti fakat huylarımız...

Ben babama ifadesiz yüzümle bakmaya devam ettiğimde daha da sinirlendi. Sanki karşısında mide bulandırıcı bir şey varmış gibi yüzünü buruşturdu ve "Çek şu iprenç suratını gözümün önünden, ailece kanı bozuklar!" dedi. Ruhsuzca gülümsesedim.

"17 yıldır aklım başıma gelmedi, şimdi mi gelecek? Kanımızın senin gibi bozuk olmasına gerçekten utanıyorum!" Babam ayağa kalkınca, annem kaş göz işareti yapıp odama geçmemi işaret etti. Babama tip tip bakıp odama geçtim. Bugün de yemek yemezdim, dert değildi.

SUSKUNLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin