"Onu hayata geri döndürmek istiyorum" diye mırıldandım gözlerimi yere dikerek.
"Yani bunu dileğin olarak saymalı mıyım?"
Bir süre düşündüm. Gerçekten doğru şeyi mi yapıyordum? Son dileğimi öylece harcamak yapacağım en akıllıca şey miydi?
Saçmalama Sakura! Bu dilek sana öylece havadan gelen bir şeydi zaten. Sen onu hak ederek elde etmedin ki! Hemen şimdi onu bir hayat kurtarmak için kullanmalısın. Bundan daha iyi ne için kullanabilirsin ki zaten?!
"Evet bunu dileğim olarak saymalısın."
Ayumu derin bir iç çekerek mırıldandı.
"İmkansız."
"Ne? Nasıl imkansız?"
"Ben sadece bir periyim, Tanrı değilim Sakura. Bir ölüyü diriltemem."
"Peki neden dileğimin bu olup olmadığını sordun?! Madem diriltemeyecektin neden beni umutlandırdın?!"
"Yalnızca seni denedim. Senin de normal insanlar gibi bencil olup olmadığını bilmek istedim. Ama görüyorum ki sen farklısın" dedi bir yandan gülümseyip, bir yandan da ayağa kalkıp elini bana uzatarak.
Bir an boş boş eline baktım. Daha sonrasındaysa elini tutarak ayağa kalktım.
"Onun cesedinin bir yere nakledilmesi lazım" dedim gözlerimi köpekten ayırmadan.
"Pekala, ölülerinizi ne yaparsınız?"
"Yakarız."
"Peki bu ölü bir hayvansa?"
"Fark eder mi? O da bir canlı öyle değil mi? Sonuçta Tanrı dünyayı sadece insanlar için yaratmadı. Bu dünya onların da dünyası."
"Pekala, onu nasıl yakmayı planlıyorsun?"
"Bir insan öldüğü zaman fırında yakarız ve ona bir mezar taşı hazırlatırız. Ama bir hayvanı nasıl ve nerede yakacağımızı bilmiyorum..."
"O zaman biz de onu uygun bir şekilde gömeriz."
"Gömmek mi?"
"Başka inançların çoğunda ölüler gömülürler. Eskiden anlaşma yaptığım kişinin ülkesinde de bütün ölüler gömülürlerdi."
"Tamam. Bu da uygun bir cenaze ise onu gömelim" diye onayladım ve hiçbir iğrenme belirtisi göstermeden kanlar içindeki köpeği kucaklayıp ilerlemeye başladım.
***
Köpeği bulduğumuz boş araziye gömmemizin üzerinden üç gün geçmişti ve Ayumu'yla bu süre zarfında temel şeyler haricinde hiç konuşmamıştık. Ancak yemek saatlerinde bir araya geliyor, daha sonrasındaysa ben yeni aldığım malzemelerimle resim yapma işine geri dönüyor, o ise kaldığımız odaya çekiliyordu.
Yine böyle bir günün sonunda resim atölyeme çekilmiştim ki kapı birden açılarak içeriye Ayumu girdi.
"DAHA NE KADAR BÖYLE DAVRANMAYA DEVAM EDECEKSİN?"
"Nasıl davranıyormuşum ki?"
"İşte tam olarak böyle! Senin derdin ne Sakura? Hala aklına o köpek mi takılıyor?"
"Bu da nereden çıktı?"
"Onu düşündüğünü biliyorum. O zaman böyle içine kapanıp kara kara düşünmek yerine en iyi bildiğin şeyi yap! Ona güzel bir resim yaparak veda et. Onu kimsenin sevmediğini düşündüğünü biliyorum. Hatta belki de yalnızlığını onunkiyle kıyaslıyor bile olabilirsin."
"Sen ne-"
"Öldüğün zaman insanların aynı bu şekilde seni de umursamamalarından ve yalnız başına ölüp gitmekten korkuyorsun."
"Ayumu saçmalıyo-"
"Ama yanında biz vardık öyle değil mi? O köpek ölürken yanında biz vardık! Merak etme sen tonton bir nine olup da öldüğün zaman da ben senin yanında olacağım. Sonuçta dilediğin dilek yüzünden ömür boyu yanında olmak zorundayım öyle değil mi?" diyerek yerden bir fırça alarak paletteki yeşil renge dokunup burnuma sürdü.
"Aah! Ne yapıyorsun?"
Sorumu duymamazlıktan geldi.
"Aklıma süper bir fikir geldi! Hadi köpeğe bir veda hediyesi hazırlayalım. Eminim bizi yukarıdan görüyordur."
"Veda hediyesi mi?"
"Evet. Ona bir resim çizelim, ne dersin?"
"Resim yapmanın ne olduğunu bilmediğini zannediyordum?"
"Aah hadi ama! Yüzyıllar öncesinde de insanlar resim yapıyordu. Tabii ki resim yapmanın ne olduğunu biliyorum."
"Pekala hadi o zaman, öbür dünyadaki o güzel köpeğe güzel bir resim yapalım!" diye bağırarak tuvali renklendirmeye başladım.
O ise önce şapkasını çıkardı, sonra da pelerinimsi pançosunun üstüne bir önlük geçirerek benimle birlikte boyamaya başladı.
"Aah benim alanıma geçiyorsun! Kendi alanını boya!"
"Kim demiş? Hem zaten bütün alanlar boyanmak için var öyle değil mi?"
"Nasıl yani?" dedim gülerek.
"Bizler de zaten ışıklarla boyanmıyor muyuz? Aslında hepimizin renksiz olduğunu bilmiyor olamazsın? Bir insan ol ya da olma, ışığın göz yanılması olmasa sen yalnızca bir karartıdan ibaretsin."
"Hiç bu yönden düşünmemiştim."
"İşte bu yüzden elinden fırçayı bırakma ve bütün odayı kendi hayallerimizle dolduralım. Hayallerimizin en ortasına da o zavallı köpeği yerleştirelim ki o da kendi hayallerini hayallerimizin yanına getirebilsin. Daha sonrasındaysa bütün kapıları ve pencereleri sıkı sıkı kapatalım ki hiçbirimizin hayalleri bu odadan dışarıya çıkamasınlar."
"Pekala kulağa epey çılgınca, ama bir o kadar da güzel geliyor" diyerek fırçayı tuvale sürme işlemine devam ettim.
Bir süre sonra boyadığımız tuval ikimize de küçük gelmeye başlamıştı. Deli gibi gülerek duvarları da boyamaya başladık.
Her tarafa gönlümüzce kuşlar, kelebekler, güzel çiçekler ve büyük görkemli ağaçlar çizdik.
Çizdiklerimiz bittikten sonra geriye çekilip yaptığımız esere hayranlıkla baktık. Her şey çok güzel ve iç açıcı görünüyordu. En güzeli ise; dünyanın sadece kendilerine ait olduğunu sanan insanlardan uzak bir yerde, mutluluğu gözlerinden okunan köpeğin de duvarın tam ortasından bize bakıyor olmasıydı...
⏪⏪⏪⏪⏪
Selam gençler yine yeni bölümle karşınızdayım \(≧∇≦)/
Bu bölüme kadar gelen oylar ve yapılan yorumlar için gerçekten çok teşekkür ederim. Bunlar beni gerçekten çok mutlu ediyor (♡˙v˙♡).
Bu arada yazım yanlışlarım ve dil bilgisi hatalarım için affedin.
Diğer bölüme kadar mutlu kalııın o(≧∇≦o)
NOT: Medyada Sakura ile Ayumu'nun yaptığı resmin bir kısmı bulunmaktadır.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üç Dilek Hakkı
RomantikSakura, kimsesiz bir kızdır ve hayatı boyunca insanların canını yakmasındansa yalnız kalmayı tercih etmiştir. Ancak bir gün elbet öleceği düşüncesi beynine üşüşür ve her şeyi tatmak istemeye başlar. İşte tam o sıralarda başı belaya girer ve bir anda...