BÖLÜM 6

454 51 42
                                    

"Ayumu, hadi kalk bugün benim doğum günüm" diyerek Ayumu'yu ayağımla dürtüp uyandırdım.

"Ne, ne olmuş? Ya bir kere de doğru düzgün uyandırsan beni ölür müsün?" dedi ve beni görünce duraksadı. "Vay bu ne hal böyle, süslenmişsin? Bu ne kokusu, aah ne sürdün sen vücuduna?"

"Bu benim öz kokum bi' kere."

"Hıhı tabii tabii. Yaklaşık bir aydır seninle kalıyorum, ama nedense daha önce hiç bu öz kokunu solumamıştım. Basbaya parfüm sürmüşsün işte."

"Sen parfümün ne olduğunu biliyor musun ki? Oho işine geleni biliyorsun, işine gelmeyeni bilmiyorsun sen de haa!"

"Parfüm çok eski zamanlardan beri var, tabii ki biliyorum. Kadınlar yüzyıllardır erkeklere kendilerini beğendirebilmek için parfüm sürerler."

"Öncelikle parfümler artık sürülmüyor, sıkılıyor bay çok bilmiş. Ayrıca kadınlar neden erkekler için parfüm sıkıyorlarmış canım? Biz ne yapıyorsak sadece kendimiz için yapıyoruz. Siz erkekler her şeyi kendinize yormadan yaşayamıyor musunuz?!"

Gözlerini devirdi.

"Peki bari kimin için süslendin onu söyle?"

"Ben ne diyorum sen ne diyorsun? Tabii ki kendim için süslendim! Bugün evde eğlence var, çünkü bugün benim doğum günüm!"

"Eğlence mi? Vay be sonunda senden başka bir insan görebilecek miyim?"

"Hahaha sen öyle zannet! Kalk üzerini değiştir de arka bahçeyi hazırlayalım."

"Bunu dileğin olarak say-"

"Saymamalısın. Kesinlikle diğer sorduğun 3678 isteğimi dileğim olarak saymadığın gibi bunu da dileğim olarak saymamalısın. Ben şimdi bodruma iniyorum, sen de üzerini değiştirip yardıma gel olur mu?"

"Of tamam" diyerek ayaklandı.

Bense ağzımda salak bir melodiyle hemen bodrum kata inerek evdeki herkes hayattayken kullandığımız sandalyeleri ve büyük masayı aramaya başladım.

İyi ki doğdum ben,
İyi ki doğdum ben,
İyi ki doğdum,
İyi ki doğdum,
Mutlu yıllar bana...

Tam aradıklarımı bulduğum sırada Ayumu'nun ayak seslerini duydum.

"Ayumu hadi bunları arka bahçeye çıkaralım."

"Oof resmen sürekli başıma iş çıkarıyorsun!" dese de tek tek bütün her şeyi bahçeye çıkarmama ve kurmama yardım etti.

Yaklaşık 15 sandalyeyi ve koca masayı da dışarı çıkarıp kurduk. Bahçe fenerleriyle doğum günü süslerini de yerleştirmemizle kapı zili çaldı.

Sipariş ettiğim yiyecek ve içeceklerle birlikte büyük yaş pasta da gelmişti. Onları da masaya yerleştirerek; tabak, bardak ve diğer mutfak eşyalarını almak üzere mutfağa gittik. Daha sonrasındaysa ellerimizde eşyalarla tekrar bahçeye çıktık.

"Bu kadar tabak çıkardığımıza göre çok kişi gelecek olmalı doğum gününe."

"Hayır. Hiç kimse gelmeyecek. Hayatımdan giden herkes için masaya bir tabak yerleştireceğim ve herkes buradaymış gibi hissedeceğim."

"Ne?"

Sorusunu ve şaşkın bakışlarını es geçtim.

"Hadi başlayalım! Bu tabak ölen annem için, bu tabaksa ölen babam için" diyerek her iki yanımdaki sandalyenin önüne tabakları yerleştirdim. "Bu tabak beni sevdiğini düşünecek kadar salak olduğum Takeru için, bu tabak ise hiçbir zaman kopmayacağımızı iddia edip de şu an yüzüme bile bakmayan en iyi arkadaşım için, bu tabaklar ise okuldayken muhteşem olan ama şu anda hiçbirini çevremde göremediğim dostlarım için, bu tabaklar ise çocukken beraber oynadığım komşu çocukları ve yüzümüze hep sevgi dolularmış gibi rol yapan aile dostlarımız için" dedim ve son tabağı da masaya yerleştirdim. "İşte bitti. Şimdi de biraz müzik..."

Müzik çaları çalıştırdım ve Emilie Simon'ın muhteşem sesini bahçedeki ses sistemine aktardım. Son olarak da bahçeye yerleştirdiğimiz geleneksel fenerlerimizi de aydınlatmamla bütün hazırlıklar tamamdı.

Hava gitgide kararmaya başlamıştı. Daha fazla vakit kaybetmeden masanın en başına oturdum. Ayumu ise yüzünde yarı acır, yarı şaşkın bi' ifadeyle masanın diğer ucuna oturdu.

"Sen... "

"İyi ki doğdum" dedim yüzümde acı bir gülümsemeyle. "Eskiden bu bahçede çok büyük eğlenceler olurdu. Demin saydığım herkes bize katılır, bu büyük masa kurulur, aydınlatmalar bütün bahçeyi aydınlatırken, müzik sesleri ve şen kahkalar bütün şehre yayılırdı. Ama yıllar geçtikçe tanışılan yeni kişiler eski kişilerin yerini almaya başladı. Eminim eski kişiler de bizim yerimizi alacak yeni kişilerle tanışmışlardır.

Çocukken oynadığım komşu çocuklarının yerini ilkokul arkadaşlarım, onların yerini lise arkadaşlarım ve onların yeriniyse üniversite arkadaşlarım aldı. Daha sonrasındaysa çevreme bir baktım ki sadece ben kalmışım. Annem ve babam bile ölerek beni terk etmişler..."

"Üzgünüm, ama yalnız kalmayı sen seçmişsin. Eminim arkadaşların senin yerine çoktan başkalarını bulmuşlardır. Belki de hayatlarını ruh eşleriyle birleştirip ömür boyu mutluluğa erişmişlerdir. Hayat zaten bu demek değil mi? Yalnız kalmak siz insanların doğasında yok."

"Beni sevecek kimsenin olmaması benim suçum mu?!"

"Aah tamam yeter bu kadar kasvet!" diyerek şapkasını eline aldı ve saçlarını karıştırıp ayağa kalktı. "Hadi kalk, bak yanında ben varım. Artık yalnız değilsin." Elini kalkmam için bana doğru uzattı. "İki tabak alıp pastamızı çimlerde yiyelim. Aah hatta geçen günkü yıldızları seyrettiğimiz yere gidelim, bu masa fazla büyük! Sanki kontun kızısın ne gerek var böyle şeylere? Aa tabii o gün ölen köpeğe de bir tabak koymayı unutmayalım. Eminim onu hatırlamamız o salak çocukluk arkadaşlarından daha çok mutlu edecektir onu."

"Sanırım haklısın. Hadi dediklerini yapalım" diyerek yüzümde salak bir gülümseme ve gözümde kurumaya yüz tutmuş yaşlarla uzattığı elini tuttum. Tam o anda elindeki şapkayı kafama geçirdi ve gözyaşlarımı gizlemek ister gibi iyice gözlerime indirdi.

"Ama önce mumları üflemelisin sanırım? Aah ya da mumu da orada üflemeye ne dersin? Tek pasta diliminin üzerine tek mum?"

"Ahaha kulağa değişik geliyor."

Kafamdaki şapkayı tek elimle iyice yüzüme yapıştırdım. Dudaklarım gülerken, gözlerimden akan yaşlar artmaya devam ediyordu.

Gecenin kör karanlığında buğulu gözlerimin ardından onun ışıl ışıl sırtını izleyerek yürümesine ayak uydurmaya çalıştım.

Hangimiz bu hikayedeki buluttuk, hangimiz yıldızdık bilmiyordum. Ancak hayatın kendisinin kötü peri olduğu kesindi. Yine de tuttuğum elin sıcaklığı bana çoktan güneşimi bulmuşum hissi uyandırıyordu...

⏪⏪⏪⏪⏪

Merhaba gençler! ♡

Yeni bölüme ve bana merhaba deyin siz de (yok canım hiç zorlamıyorum sizi zhdbzbz) *bakınız okurlarını kendisini sevmesi için zorlayan yazar şapşikliği*

Her neyse bu kadar cıvıklık yeter, susuyorum bsbxbz. Klasik bitirişimi okumak için hazır olun *dıpdıp dıpdıp*

Yazım yanlışlarım ve dil bilgisi hatalarımı affedin lütfen.

Diğer bölüme kadar çok mutlu kalıın (◍•ᴗ•◍).

NOT: Medyada Sakura'nın açtığı şarkı yer almaktadır. Çok sevdiğim bir şarkıdır. Siz de sevin xjdbbzs.

Üç Dilek HakkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin